Zeynep Oral
Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Vurun sanata! Vurun sanatçıya!

17 Eylül 2020 Perşembe


Ne kadar hoyrat, ne kadar acımasız, ne kadar keyfi, ne kadar akıl dışı, ne kadar zalim, alçak dönemlerden geçiyoruz! 

Bir gün pandemi var yasak diyorlar, tiyatro, konser, bale, opera, gösteri yasak, müzik yasak… 

Bunların insan yaşamındaki önemini, anlamını, altında yatan derinliği, insanı toplumsallaştırma gücünü, düşünceyi geliştirme,  ruhları iyileştirme, insanı daha iyi bir insan, toplumu daha iyi bir toplum yapma kudretini  bilmedikleri için… 

Bunları ortaya çıkartmakta gerekli olan bilginin, birikimin, harcanan o sonsuz emeğin, çabanın, gözyaşının, alınterinin hiç ama hiç farkında olmadıkları için…

Sanatçı dediğimiz insanları, sadece ve sadece kendi dar minicik hasta kafalarındaki tek değer ölçüleri “ya bana biat edersin ya da düşmanımsın" zihniyetiyle değerlendikleri için… Evrensel ve çağdaş değer karşısında, referansı din olmayan, iktidarın görüşünü savunmayan, hiçbir etkinliğe  saygı duymadıkları için…    

Tüm önlemler alınmış olsa da, açık hava, sosyal mesafe, maske zorunluluğu, sınırlı sayıda izleyici kurallarına karşın… Bu kurallar içinde sahneler kurulmuş, ilanlar verilmiş, afişler asılmış, biletler satılmış olmasına karşın… Ansızın “yasakladım” diyebiliyor…

REZİLLİK

Geçen hafta sonu aynen böyle oldu! Ama eyvah! Birden akıllarına geldi ki, hemen ertesi gün AKP’nin hem bir toplantısı hem de bir düğün var… Çevir kazı yanmasın usulü, dört saat sonra yeni bir karar aldılar. Pardon… Pardon…(Elbet onlar “pardon” ya da "yanlışlık oldu” falan demediler.) Yasak şu anda değil iki gün sonra başlıyor dediler! Milletle alay etmenin bundan alası nasıl olur! Abuk sabukluğun,  rezilliğin cehaletin, zulmün bundan iyisi nasıl olur!

Sen yedi aydır tiyatro yapan, müzik yapan insanları açlığa mahkum et. Mesleklerini yapmaktan alıkoy. Tüm gelirlerini kes. Kendi çıkarların doğrultusunda sanatçıların kimini yasakla, yok say, kimine kapıları ve keseyi aç… 

Bu ne rezilliktir Beyler! Öyle büyük bir tepki geldi ki geri adım atmak zorunda kaldılar! Kültür ve Turizm  Bakanlığı tiyatro, opera, baleye getirilen yasağı kaldırdı. Ancak Genco Erkal’ın da sosyal medyada dile getirdiği gibi: "İyi güzel de, arada yasak yüzünden  Uniq ve Göstepe Açıkhava sahneleri söküldü gitti. Şimdi ara ki bulasın! Aklınız neredeydi beyler, Aklınız neredeydi!”  ( Kadıköy Belediyesi'nden son haber: Göztepe’ye yeniden sahne kuruluyor, gösteriler devam edecekmiş, aradaki zararı Kültür Bakanlığı mı ödeyecek…Güldürmeyin beni!) 

Ben bütün bu rezilliği sadece bağımsız sanatçıları, biat etmeyen sanatçıları değil ayni zamanda hükümetin AKP’li olmayan belediyeleri cezalandırma yöntemi olarak da görüyorum.  

Bu cezalandırma yöntemine karşı çıkmak, tepki göstermek, o ya da bu görüşü savunduğumuz için değil, sadece “insan” olduğumuz için karşı çıkmak boynumuzun borcu!   

HRANT DİNK ÖDÜLÜ 

15 Eylül, sevgili meslektaşım, arkadaşım Hrant Dink’in yaşgünüydü. Her yıl verilen Hrant Dink Ödülü töreni bu yıl çevrimiçi bir programla  gerçekleştirildi. İzledim. (Youtube'da sizler de izleyebilirsiniz) Muhteşemdi. Sadece ödül seçimindeki mükemmellikten değil, tüm törenin kusursuzluğundan söz ediyorum…

Ödülü, kültür-sanat aracılığıyla insan hakları ve toplumsal diyaloğuna bugüne dek olağanüstü katkıda bulunmuş Osman Kavala aldı. Hapishaneden yolladığı konuşmasında şu sıra cezaevinde Hrant’ın yoldaşlığına daha fazla ihtiyaç duyduğunu ve bu ödülle kendisini ona daha yakın hissettiğini belirttiğinde, ekran başında gözyaşlarımı tutamıyordum. Uluslararası Ödülü ise feminist harekete kendini adayan Mısırlı Mozn Hassan aldı. 

Gözyaşlarımı tutamadığım bir başka an, Rakel Dink’in kocası için söylediği şarkı sırasındaydı…  

Kudsi Ergüner’in neyi, Can Bonomo’nun, Kalben’in şarkıları,  Arto Tunçboyacıyan’ın  muhteşem yeteneği ve “son dakika golü”yle  şenlenen  müzik ziyafeti …Bir de dünya turu: Her kıtada  insan hakları, barış, adalet  eşitlik mücadelesinin toplu izdüşümlerini izledik. Teşekkürler Hrant Dink Vakfı. İyi ki varsınız! 

Yazının ilk bölümüyle bütünlemek için “Anadolu Kültür”ün kurucusu da olan Osman Kavala’nın konuşmasından şu satırların altını çiziyorum:  

“Farklı toplum kesimleri, farklı ülkelerde yaşayanlar arasında oluşmuş önyargıların, aklı kullanarak, konuşarak ve dinleyerek aşılabileceğine inanıyorum. Sanatın ve edebiyatın katkılarından birinin de, insanlara bu yeteneği kazandırmak olduğunu düşünüyorum." 

Hala anlamayanlara duyurulur! 




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaşasın tiyatro 15 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları