Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yaşasın Atatürk'ün Kızları!
Aslı Çakır Alptekin’i, Gamze Bulut’u, Nur Tatar’ı ve sevgili Merve Aydın’ı kutluyorum. Onlara sımsıkı sarılıyor, kucaklıyorum! Onlarla gurur duyuyorum ve hemen ardından şunları düşünmeden edemiyorum:
\nAh benim canım memleketim! Çelişkiler arasında savrulan ülkem!
\n“Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyeni kendisine hükümdar seçen ülkem!
\nİmamlar, hacılar, hocalar, kadın bedenini lanetlerken… İktidar sahipleri kadın bedeni üzerinde hak iddia ederken… Bu ülkeyi yönetenler sahnedeki balerinin bacağından rahatsız olurken… Antik heykeli günah diye bellerken… Ülkenin Sağlık Bakanı “Tecavüze uğrayanların bebeklerine biz bakarız, yeter ki kürtaj yasaklansın” derken… Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’nın belediye başkanı kürtajla ilgili olarak “Çocuğun ne suçu var, anası kendini öldürsün” diye fetva verirken… Zaten “namus”, “ahlak” diye diye kadınlar ha bire öldürülürken… Kadın katliamı, öldürenin yanına kâr kalırken… Kadını ve kadın bedenini lanetleyenler baş tacı edilirken…
\nİşte bu ortamda bir Aslı Çakır Alptekin çıkıyor, bir Gamze Bulut çıkıyor… Altın madalya, gümüş madalya, ertesi gün ülkem topyekûn onları bağrına basıyor. Başbakan kutluyor, dinci ve yandaş gazeteler yine de haberi fotoğrafsız veriyor! Ne de olsa bacaklar, kollar, boyun ve omuzlar, bel ve karın görünüyor! Hasta kafalar bunları günah sayıyor!
\nBeyler! Onlar Atatürk’ün kızları! Cumhuriyet kızları! “Muasır medeniyet”e inanmış kızlar! Çağdaş uygarlığın gereğini yerine getiren kızlar! Onlarda bir sorun yok! Sorun sizde!
\nHem başı açık kadını perdesiz eve benzeteceksiniz; “dekolte aldı başını gidiyor” diye yakınacaksınız; kolu bacağı göründü diye günahkâr sayacaksınız hem de madalya getirdiler diye onları kutlayacaksınız! Bu ne riyakârlık, ne sahtekârlık! Bu ne yalancılık! Oha yani!
\nKadın bedeni güzeldir
\nBir gazeteci de çıkmış, olimpiyatlardaki kadın sporcuların bedenlerine takmış, fırsat bu fırsat kadınları aşağılıyor…
\nBir kez daha beyler; kadın bedeni güzeldir! Tıpkı erkek bedeni gibi güzeldir! Kadın sporcunun bedenini yaptığı işten (burada söz konusu olan spor eyleminden) soyutlarsanız, onu sadece et deri, kas, adale, meme, popo, baldır, bacak diye parçalara ayırıp değerlendirmeye çalışırsanız, kafanızdaki hastalığı ortaya koymuş olursunuz!
\nBu neye benzer biliyor musunuz: Doğum yapan ya da süt veren kadını pornografik bulmaya; antik heykelde ahlaksızlık görmeye; bale temsilini izlerken bacak arasına yoğunlaşmaya ve sırf bu nedenle sahneye bakmamaya benzer!
\nGörüntü her şey demek değildir! Görüntüyü, birikiminden, tarihinden, coğrafyasından, toplumsal kimliğinden ayıramazsınız!
\nİki gündür Aslı Çakır’ın, Gamze’nin 1500 metre koşularını izliyorum internette. Tanrım ne kadar güzeller! Ah bir de 800 metre koşuda sakatlandığı halde, o acıya rağmen yarışı bitiren Merve Aydın’ı izliyorum. Gözyaşı içindeki yüzüne ve kıvranan bedenine bakıyorum. Tüm olimpiyat stadının onu nasıl alkışladığını duyar gibi oluyorum. Merve Aydın’ın sakatlanma anı 53 bin kez izlenmişti dün sabaha kadar. “İşte olimpiyatların gerçek ruhunu yansıtan sahneler” tümcesi görüntüye eşlik ediyordu!
\nGerilmiş bedenler, öne uzatılan başlar, uzayan boyunlar, tere karışan acının ya da sevincin gözyaşları… Muhteşemsiniz! Çok güzelsiniz! Hepinizi kutluyorum, Atatürk’ün sevgili kızları!
\nCan Yücel’den
\nBugün 12 Ağustos. Can Yücel’in ölüm yıldönümü… 1999 yılında onu yitirdiğimizde, dizelerden kahkaha çiçekleri ve zehir zemberek eleştiri okları üreten, şiirimizin bu afacan çocuğu 73 yaşındaydı…
\nDün haberini okudunuz. Ailesi, mezarını kıranlar bulunup suçlular cezalandırılıncaya dek Datça’daki “Can Evi”ni kapattı. Doğru bir karar. Can Yücel’i “Buluşmak Üzere” adlı şiiriyle sevgiyle, saygıyla anıyorum:
\n“Diyelim yağmura tutuldun bir gün/ Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek /Öbür yanda güneş kendi keyfinde /Ne de olsa yaz yağmuru /Pırıl pırıl düşüyor damlalar /Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın /Dar attın kendini karşı evin sundurmasına /İşte o evin kapısında bulacaksın beni
\nDiyelim için çekti bir sabah vakti /Erkenceden denize gireyim dedin / Kulaç attıkça sen /Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan / Ege denizi bu efendi deniz /Seslenmiyor / Derken bir de dibe dalayım diyorsun /İçine doğdu belki de /
\nİşte çil çil koşuşan balıklar /Lapinalar gümüşler var ya /Eylim eylim salınan yosunlar /Onların arasında bulacaksın beni
\n“Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya /Çakmak çakmak gözleri /Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı / Herkes orda sen de ordasın / Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından /Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim /Özgürlüğe mutluluğa doğru /Her işin başında sevgi diyor /Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili /Bi de başını çeviriyorsun ki /Yanında ben varım.”
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği
- Jose Mourinho'dan genç futbolcuya övgü!