Neredeyse iç savaş çıkarabilecek bir yalanı aylarca savundular...

Kabataş’ta üstleri çıplak, deri pantolonlu ve deri eldivenli, kırbaçlı 50 kişinin türbanlı kadına saldırdığı yalanına halkı inandırmak için çabaladılar.

Hiçbir kanıtı olmayan iddiaları yayabilmek için TV’lerde konuştular, köşelerinde yazılar yazdılar.

Siyasal İslamcıların demokrasi getireceği palavrasını topluma pompaladılar.

AKP’nin ve Gülen Cemaati’nin payandası oldular. 

Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında Cemaat savcılarının laik Cumhuriyeti savunan Atatürkçü kadrolara attığı iftiralara arka çıktılar.

AKP, laikliğe darbe üstüne darbe indirirken dinci gericiliğin şahlanmasına destek verdiler.

Bütün bunları yaparak iktidardan çeşitli çıkarlar elde ettiler. 

Bu kişileri 20 yıl boyunca Erdoğan’ın özel uçaklarında gördük. Şimdi de bazıları muhalefetin yanı başında yer alıyor.

Mesela “Askerlerin eşleri ve sevgilileri de Güneydoğu’daki gaziler için maarif takvimine soyunsun!” şeklinde tweet atarak, FETÖ kumpaslarıyla hapse atılan Atatürkçü askerler ve onların eşleriyle  dalga geçen, bu derece alçalabilen Nagehan Alçı da Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz gezisine davet edilmiş.

Miting otobüsünde başka yandaşlar da var ama tek tek saymaya gerek yok. 

PROVOKATÖRLERİ MEŞRULAŞTIRMAK...

O fotoğrafa bakıp, “Demek ki devran dönüyor, medya da rüzgâra göre pozisyon alıyor” diye yorumlayarak bu görüntüyü sorun etmeyenler olabilir. 

Ana muhalefet partisine mensup ve üstelik de bazılarınca Cumhurbaşkanlığı için aday adayı olarak görülen bir belediye başkanının, toplumun her kesimi ile temasta olması gereklidir. Bu nedenle etkinliklerine, iktidarın tersine, farklı düşüncedekileri de davet etmesi doğru bir yaklaşımdır. 

Ancak seçtiği isimlere dikkat etmelidir. 

Ülkenin her açıdan yıkıma uğradığı bir dönemde ABD-Gülen Cemaati-AKP ortaklığı ile yazılan senaryoda başrol oynayan İkinci Cumhuriyetçiler ve dinciler...

Gazetecilik görüntüsü altında yalan bilgi yayarak tetikçilik yapanlar...

Kumpas kurularak hapse atılanlarla alay edenler...

Yani açıkça gerçekte gazeteci olmayanlar ile aynı masada oturup gülerek poz veriliyorsa, orada ciddi sorunlar vardır.

KENDİNİ ‘HELALLEŞMEYE’ FAZLA KAPTIRANLAR

Birileri, toplumsal hafızanın zayıflığından yararlanıp, bu ülkede son 20 yılda olanları ve bunun nelere mal olduğunu unutmuş ya da unutturmaya çalışıyor olabilir.

Birileri, laik cumhuriyeti savunanlara AKP döneminde yaşatılan zulümde payı olanları kucaklamak istiyor olabilir.

Birileri, oy için her kesime yakın gözükmek amacıyla kendini “helalleşmeye” fazla kaptırmış olabilir. 

Ancak onların şunu bilmeleri gerekir:

Bir yandan Atatürk’ün emaneti laik Cumhuriyeti koruyacağınızı söylerken diğer yandan o emanete hıyanet edenlerle mutlu pozlar veremezsiniz. Verirseniz inandırıcılığınız kalmaz.

Provokatörlük yapanları yanı başınıza alıp, topluma gazeteci gibi kabul ettiremezsiniz.

Bunun, 50 yıl önce bugün 6 Mayıs 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’a selam gönderip, sonra da Üç Fidan’ın idamı için “evet” oyu veren Demirel ya da Türkeş’i “saygıyla” anmaktan farkı yoktur. O selam kabul edilmez. 

Aklımızla alay etmeyiniz.