Mahalleler

30 Ağustos 2020 Pazar

Yolsuzluğa karşıydı ama amcasının oğlu yapınca ses çıkarmadı.

Ülkede demokrasi istiyordu ama kendi partisinde milletvekili adaylarının ön seçimle belirlenmesine karşı çıktı.

Çevreci olduğunu söylerdi ama çevreye en çok zarar veren endüstrileri destekleyen bir tüketim içindeydi.

Arkadaşları onu kadın haklarını savunuyor diye bilirdi oysa o evde kendi eşine karşı bir zorbaydı.

Yaşam hakkını savunduğunu anlatırdı ama Suriyeli göçmenlere yapılan insancıl yardımlara karşıydı.

Hayvanları sevdiğini her fırsatta söylerdi ama kuzunun da yaşam hakkı olduğunu söyleyene ateş püskürürdü.

Görünüşe göre atları çok seviyordu ama atlı faytonu “nostalji” diye savunurdu.

Özgürlükçü olduğu iddiasındaydı ama farklı bir görüşü olana linç uygulardı.

Adaletten yanayım derdi ama adaleti her bilinç sahibi duyarlı canlı için isteyene “deli” muamelesi yapardı.

İlkeli bir insanmış havasındaydı ama yanlışa yanlış demek yerine, o yanlışı kimin yaptığına bakarak kararını verirdi.

Hayvanların avlanmasından nefret ediyordu ama mezbahadaki vahşete karşı daima suskundu.

Medeni olduğunu tekrarlayıp dururdu ama sakince tartışmak yerine hakaret ederdi, iftira atardı.

Nepotizme karşıydı ama bunu yapan kendi desteklediği siyasi parti olursa üzerini örterdi.

Tanımadığı ya da farklı siyasi görüşten biri, tecavüzü mizah konusu yaparak şehvetli ifadelerle anlatırsa eleştirirdi ama kendi mahallesindense, ya susar ya da gerekçeler bulurdu.

***

Birileri sürekli kendi mahallesini korurdu. Herkes birilerine yandaştı. Herkesin ölesiye savunduğu bir cemaati vardı.

Diyorlardı ki:

Benim görüşümdeki herkes, ne yaparsa yapsın, daima haklıdır.

İlkeler, ne ülke yönetiminde hâkim olabildi ne de insanların hayatında...

Birileri, kendine yakın olanın yanlışını hep mazur gördü.

Birileri, kendi adamının usulsüzlüğünü hiç görmedi.

Birileri, kendi mahallesini her zaman temize çıkardı.

Çoğunluk, mahallesinde kabul edilmek için tribünlere oynadı.

Sürekli ve sadece karşı mahalleye saldırıp ilkeli, demokrat, özgürlükçü görünmek kolaydı.

***

Ne zaman ki bazıları kişileri değil, ilkeleri savundu...

Ne zaman ki kendi mahallesinde olan yanlışları da eleştirdi, onlar anında “vurun abalıya” yaklaşımıyla mahalleden dışlandı.

Saygı çerçevesinde eleştirmeye, doğru bildiklerini söylemeye, görüşlerini paylaşmaya bile hakları yoktu. “Susacaksın!” dediler.

Çoğunluğun baskısından ve iktidarın şerrinden korkan herkes sustu.

Baskıcı yandaş ortamda kişileri değil, ilkeleri savunanlar bertaraf oldu.

Ataları, bu durumu, “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” diye yorumladı.

Aradan yüzyıllar geçse de hiçbir şey değişmedi.

Ne eleştiri kültürü gelişti o coğrafyada ne de toplum ilerledi...

Kin ve nefret, kutuplaşmış toplumun en ince damarlarına yayıldı.

Herkes kendi mahallesindeki ayrıksıları linç ederek kahraman oldu.

Alkışlar hiç dinmedi, tribünler coşkuluydu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları