Bir Müzenin Vatandaşlık Üzerine Anlattıkları
Ayşen Eren
Son Köşe Yazıları

Bir Müzenin Vatandaşlık Üzerine Anlattıkları

31.10.2014 14:14
Güncellenme:
Takip Et:

 

‘Civil Rights’ bir insanın ırkı, cinsiyeti ve dini ne olursa olsun sahip olması gereken haklar olarak tanımlanıyor. Türkiye’de bu tanımın içine medeni haklar, siyasi haklar ve vatandaşlık hakları giriyor. Bir otobüste boş olan herhangi bir koltuğa oturma gibi insan haklarının da tanıma dahil edilmesi gerekiyor. Çocuğunuzu evinize en yakın olan ve diğer çocukların gittiği devlet okuluna gönderme hakkınız var mı? İstediğiniz kafede oturabiliyor, istediğiniz berberde saçınızı kestirebiliyor musunuz? Seçimlerde oy kullanabiliyor musunuz? Amerika Birleşik Devletlerinin bazı eyaletlerinde, ki Alabama bu eyaletlerden birisi, yaşayan zenciler 1970lere kadar bu hakları kazanmak için mücadele ettiler. ‘Birmingham Civil Rights’ müzesi bu mücadeleyi kronolojik olarak kilit olaylar üzerinden belgeler, gazete haberleri, fotoğraflar ve videolar ile anlatıyor.

Müzenin girişinde zenci çalışanlar elimdeki fotoğraf makinesini göstererek içerde fotoğraf ve filim çekiminin yasak olduğunu güler yüzle, çok kibar şekilde söylüyorlar. Neden bu müzede fotoğraf çekmek yasaklanmış hiç anlam veremedim. Müzeyi gezip sergilenenleri görebiliyor, okuyabiliyor ve inceleyebiliyorsunuz ama bunların görüntülerini alıp dışarı çıkmanızı ve başkalarına göstermenizi, yani müzenin anlattığı yaşanmış olayları ve gerçekleri yaygınlaştırmanızı istemiyorlar. Girerken yapılan uyarıya rağmen içerde ziyaretçilerin fotoğraf çektiklerini, hatta kamera ile müzeyi filme aldıklarına şahit oldum. Fotoğraf ve film çekme yasağını uygulatmak için müzelerde görevliler olur. Bu müzede hiç görevliye rastlamadım. Kayıt etmek istediğim o kadar çok fotoğraf ve belge vardı ki, gördüklerimi başkalarıyla paylaşma hakkımı kullanarak ben de kural tanımayanların arasına katıldım. Fotoğraf ve film çekme yasağının sadece sözle bilgilendirme biçiminde uygulanması, bu yasağı eyaletin koyduğunu ve müze yönetiminin bunu uygulamaya mecbur bırakıldığını düşündürttü bana.

 Amerikan vatandaşı olmalarına rağmen devlet ve eyalet politikaları ile yıllarca ayrımcılığa uğrayan zenciler beyaz vatandaşlarla aynı haklara sahip olma taleplerini sivil itaatsizlik ve şiddetsiz eylemler ile gündeme getirmişler. Rosa Parks sivil itaatsizlik eylemlerinin efsane isimlerinden biri. Alabama’da otobüslerde beyazlar ve zenciler için ayrı oturma bölümleri vardı ve zenciler beyazların bölümüne oturamazdı. 1955 yılında Rosa Parks’ın bindiği otobüste beyazların oturduğu koltuklar dolunca, otobüs şoförü Rosa Parks’a yerini bir beyaz yolcuya vermesini söyledi. Rosa Parks bunu reddetti, yerini vermedi. Alabama yasalarını çiğnediği için tutuklandı ve işini kaybetti.

 Eşit haklar için mücadele eden sivil itaatsizlerden bir diğer efsane isim Papaz Fred Shuttlesworth. Alabama ve bazı güney eyaletlerinde okullar beyaz ve zenci okulları olarak ayrılmışlardı. 1954 yılında ABD’nin en üst yasal organı Yüksek Mahkeme (Supreme Court) okullarda beyaz-zenci ayrımı yapılmasının anayasaya aykırı olduğuna karar verdi. 1957 yılında Shuttlesworth bu yasanın uygulanıp uygulanmadığını test etmek için eşiyle birlikte iki çocuğunu kayıt ettirmek için beyaz çocukların okuduğu bir liseye gitti. Beyazların saldırısına uğradılar. Kendisi dövüldü, eşi bıçaklandı. Polis gelmedi. Birmingham okullarında beyaz-zenci ayrımcılığı 1963 yılına kadar uygulandı.

 Şehirlerarası otobüslerde beyaz-zenci ayırımı yapılmaksızın oturulması Yüksek Mahkemenin 1946 yılında verdiği bir karar ile yasalaşmıştı. Fakat ulusal düzeyde verilen bu karar güney eyaletlerinde uygulanmıyordu. Devlet de buna göz yumuyordu. James Farmer Jr. isimli aktivist 1961 yılında Özgürlük Yolcuğu adıyla bir dizi sivil itaatsizlik eylemi başlattı. Beyaz ve zenci yolcular ülkenin farklı şehirlerinden otobüslerle yola çıkıp güney eyaletlerine gittiler. Otobüs terminallerinde ve otobüslerde beyaz ve zencilerin oturma yerleri ayrıydı. Bu uygulamayı reddedip birlikte oturdular. Özgürlük Yolcuları özellikle Alabama’da hem beyaz ayrılıkçıların hem polisin saldırısına uğradı. Dövüldüler, taciz edildiler ve tutuklandılar. Fakat bu sivil itaatsizlik eylemleri kamuoyunun dikkatini çekmeyi başardı.

 Montgomery kentinde bir kilisede Özgürlük Yolcularını destek vermek için 1200 zenci ve destekçileri toplandı. Kiliseyi saran yüzlerce beyaz ayrılıkçı binaya tuğlalar attı, arabaları yaktı. O gün bir Madımak Oteli olayı yaşanmasa da, 1963 yılında dini tören yapılırken 16. Cadde’deki kilise bombalandı. Pek çok insan yaralanırken, 4 kız çocuğu öldü. Suçluların yakalanmasına rağmen davaları yıllarca sürdü. Bombalama eylemi sonrasında çıkan olaylarda iki zenci genç öldürüldü. Dr. Martin Luther King, Jr. Alabama Valisi George Wallace’e ‘Küçük çocuklarımızın kanı elinizde’ yazan bir telgraf çekerek Valiyi ve eyalet yönetimini sonuçtan sorumlu tuttu.

 Güney eyaletlerinde beyazların ve zencilerin alışveriş yaptığı dükkanlar, yemek yedikleri lokantalar ayrı idi. Bunu protesto etmek için 1960ların başında zenci üniversite öğrencileri beyazlara hizmet eden dükkanlara gidip oturarak oturma eylemleri düzenlediler. Müşteri olarak gidip oturuyor ve servis bekliyorlardı. Sözsel ve fiziksel şiddete uğradılar, hapse atıldılar. Buna rağmen 4 ay boyunca 78 şehirde 50,000 zenci öğrenci ve destekçileri tarafından oturma eylemleri yapıldı. Oturma eylemlerinin mimarı olan James Lawson, aktivistleri şiddetsiz karşı koyma konusunda eğiten çalışmaları ile tanınıyor.

Güney eyaletlerdeki nüfusun büyük çoğunluğu zenci olmasına rağmen en temel vatandaşlık hakkı olan seçimlerde oy kullanma hakkından yoksundular. Oy kullanmak için kayıt olmak isteyen zenciler tehdit ediliyor, işten çıkarılıyor ve hatta öldürülüyorlardı. 1965 yılında oy kullanma hakkı için yapılan eylemler Selma şehrinde yoğunlaştı. Eylemcilere polisin müdahalesi şiddetlendi, Martin Luther King ile birlikte pek çok aktivist tutuklandı. Yürüyüş eylemlerinde polis tarafından bir gencin öldürülmesi üzerine çok daha geniş katılımlı yürüyüşler düzenlendi. Kanlı Pazar denilen bir eylemde polisin göz yaşartıcı gaz kullanması, eylemcileri atlarla ezmesi kamuoyunun büyük tepkisini çekti. Bu gelişmeler ABD hükümetini Oy Kullanma Hakkı Yasasını çıkarmak zorunda bıraktı. Aktivistlerin yürüttüğü yoğun çabalar sonucu pek çok zenci 1966 yılında ilk kez oy kullanabildi.

 Vatandaşlar arasındaki ayrımcılığa karşı mücadele eden, dünyaca tanınmış Dr. Martin Luther King, Jr.’ın sözleri eşit hak taleplerindeki haklılıklarını ortaya koyuyor.

 Eğer biz hatalıysak, Yüksek Mahkeme de hatalı,

Eğer biz hatalıysak, Amerika Birleşik Devletleri Anayasası da hatalı,

Eğer biz hatalıysak, Yüce Tanrı da hatalı.

Şiddetsiz sivil itaatsizlik eylemlerini destekleyen Martin Luther King, Jr. şiddetten kendini koruyamadı ve 1968 yılında öldürüldü.

Müzenin anlattığı eşit vatandaşlık hakları için verilen bu uzun ve acı mücadele ABD’nin ‘Özgürlükler Ülkesi’ imajını sarsıyor, iç politikalardaki çelişkileri görünür kılıyor. Belki de bunun için enstitü ve müze Birmingham içinde şehrin dışında bırakılıp, yalnızlaştırılmış.

Bir yandan müzedeki müzikli, danslı, sivil itaatsizlik eylem fotoğrafları ve eylemcilere uygulanan polis şiddetini görüntüleyen fotoğraflar Gezi Parkı direnişini ve yaşanan polis şiddetini hatırlatıyor. Diğer yandan azınlık grupların sayıca çok olduğu ülkemizde ayrıcalıksız eşitlik ve oy kullanma haklarının Cumhuriyetin kuruluş yıllarında hiçbir ayrım gözetilmeden istinasız tüm azınlıklara tanındığı gerçeğini hatırlamamızı sağlıyor.

Yazarın Son Yazıları

Validebağ Korusu: Halk direnişini bir din ve doğa diyaloğuna dönüştürmek

"Allah tam anlamıyla 'çevre'mizder." Seyyid Hüseyin Nasır

Devamını Oku
28.11.2014
Bir Müzenin Vatandaşlık Üzerine Anlattıkları

Amerika seyahatimde ‘Birmingham Civil Rights’ enstitüsünün müzesini gezme imkanı buldum. Bu müzenin anayoldan yönlendirme levhalarından tutun şehrin içindeki konumuna, girişteki müze memurlarının her ziyaretçiye yaptığı uyarıdan aktardığı tarihi olaylara kadar anlattığı o kadar çok öykü var ki.

Devamını Oku
31.10.2014
Organik Etiket Yeterli mi?

Dünyanın sağlığı bozulurken ben ‘organik’ beslenerek sağlıklı kalabilir miyim? Bu noktada satın aldığımız yiyecekten ‘emin olmak’ yeterli olmuyor, yiyeceğin en kısa mesafeden soframa gelmesi yani üreticinin yerel olmasının gerekliliği ortaya çıkıyor. Bu bağlamda üreticinin kullandığı girdileri de yerelden sağlaması önem kazanıyor.

Devamını Oku
30.09.2014
Kendi imgesinden bir dünya yaratmak

Eğitim ve çalışma amacıyla bir süre yaşadığım Amerika Birleşik Devletleri’ni yaklaşık 20 yıl aradan sonra tekrar ziyaret ettim. Geçen süre zarfında ülke değişirken benim ülkeyi görmek için kullandığım gözlüklerde değişti.Yeni gözlüklerim ile bakınca gördüm ki Amerika Birleşik Devletleri giderek ‘Varlık İçinde Yokluk Yaşayanların Ülkesi’ ne dönmüş.

Devamını Oku
01.09.2014
Nasıl seçmeli?

Michael Schulson tarafından kaleme alınan ¨Nasıl Seçmeli?¨ başlıklı yazı şu cümle ile başlıyor, ¨Mantığınızın yararsız olmanın da ötesinde hiç işe yaramaz olduğu durumlarda, bazen en mantıklı seçim karanlığa rastgele atış yapmaktır¨.

Devamını Oku
24.08.2014
Kırsal Yaşamın, Küçük Çiftçiliğin Savunucusu Wendell Berry

Amerikalı yazar, şair, çiftçi, küçük çiftçi hakları savunucusu ve çevre aktivisti Wendell Berry’i tanımam tesadüfen oldu. Yale Üniversitesi’nin davetlisi olarak bir sohbet toplantısı için geldi. Toplantı şehrin en büyük salonunda düzenlendi. Dinleyiciler binanın girişinde upuzun bir kuyruk oluşturdu, salon tıklım tıklım doldu.

Devamını Oku
24.08.2014
Tamam mıyız?

Gezi olayları ile başlayan halk hareketi 17 Aralık 2013’de ülkeyi sarsan rüşvet skandalı nedeniyle büyüyerek devam ediyor. Bu ikinci dalga ilkine göre daha yaygın, güçlü ve Türkiye demokrasi tarihinde önemli ve farklı bir yeri var. 30 Mart yerel seçimleri yaklaşırken Gezi kamusal hareketini ve Türkiye demokrasisini John Dewey ile okumak ve irdelemek istedim.

Devamını Oku
24.08.2014
Kentsel dönüşüm mü? yoksulların mülksüzleştirilip şehir dışına itilmesi mi?

“Kentsel Dönüşüm” projeleri kötüye giden ekonomileri, zenginlerin lehine, yoksulların aleyhine devlet eliyle geçici olarak canlandırma projeleri. Bu projeleri incelerken sorulacak anahtar sorular, “Kim Kazandı? Ne Kazandı? Kim Kaybetti? Ne Kaybetti?” Nevşehirli teyzenin anlattıkları, cevapları bulmamız için bize yeterli ipucu veriyor.

Devamını Oku
24.08.2014
Bilim iktidar ile çelişirse...

2012 yılında kamuoyuna yansıyan üç vaka, post-yapısal bir yaklaşımla “İktidar bilgiyi neden değersiz kılmaya çalışıyor?” sorusunu sormamızı gerekli kıldı.

Devamını Oku
24.08.2014
“Allah tam anlamıyla “çevre”mizdir.”

Doğu Karadeniz bölgesinde HES’lere, Gerze’de termik santrala, Kaz Dağlarında maden şirketlerine karşı verilen mücadeleler gibi sesini duyurabilmiş mücadelelere din adamları ve İlahiyat fakültelerinin hocaları neden ilgi göstermez ve halkın yanında yer almaz?

Devamını Oku
24.08.2014
Davıd Harvey’den kapitalizmle mücadele formülü

Harvey’e göre, kapitalist karşıtı argüman, sistemin sürekli büyüme ihtiyacı üstüne kurulmalıdır. Çünkü sermaye yaşayabilmek için sürekli artmalı, büyümelidir. Büyümezse, kar yok demektir ve yok olur.

Devamını Oku
24.08.2014
Yaşamı savunmalıyız!

Doğa Derneği’nin Damocracy* İnsiyatifi ile organize ettiği Dünya Nehirler Konferansı Güney Amerika’da Amaxon Xingu nehri, Arjantin’de Mapuçi nehirleri, Ortadoğu’da Dicle, Afrika’da Turkana Gölü kıyısında yaşayan ve büyük barajlara karşı mücadele edenleri bir araya getirdi.

Devamını Oku
22.08.2014
Yeni kavramlar, farklı yorumlar

Amerikan Coğrafyacılar Birliği’nin 109 yıldır düzenlediği ve altı binden çok sunum, poster sunumu, çalıştayın yapıldığı yıllık toplantıda coğrafya, sürdürülebilirlik ve Coğrafi Bilgi Sistemleri konusundaki teorik ve uygulama çalışmaları yer aldı.

Devamını Oku
22.08.2014
Bir göl, bir nehir, bir şehir

Bir ramsar alanı olan “Burdur Gölü”

Devamını Oku
22.08.2014
Ekoloji demokrasisi

Bir AVM’nin bir mahalleden daha fazla elektrik tükettiğini biliyor musunuz? Yani bir yandan Hasankeyf’e, Loç’a baraj yapılmasın derken diğer yandan AVM’ye karşı çıkabilmenin göz önüne alınması gerekir. AVM’ler enerji emicidir.

Devamını Oku
22.08.2014
Gece-kondular, gökten-kondulara karşı

Onlar tek katlıydılar, bahçeleri vardı.Devlet politikalarının eseriydiler. Seçimlerde politikacıların göz bebeğiydiler. Yıllar boyu yerel ve genel seçimler öncesi oy toplamak isteyenlerin ziyaret edip sözler verdiği yerlerdi...

Devamını Oku
22.08.2014
TAKSİM GEZİ: Park Savunmasından Toplumsal Harekete

Değişiyor, tazeleniyor, canlanıyor ve soruyoruz: Nasıl yaşamak istiyorum? Nasıl bir ülkede yaşamak istiyorum? Yaşadığım ülke nasıl yönetilsin istiyorum? Ülke yönetiminde nasıl bir rol almak istiyorum?

Devamını Oku
22.08.2014
Çıralı'da neler oluyor?

Caretta caretta’ları, tarihi ve doğal zenginlikleri, eşsiz plajı ile dünyaca ünlü sakin, sessiz Çıralı, geçtiğimiz günlerde köylülerin yaptığı eylemler ile manşetlerdeydi: “Çıralı’da Halk Dört Gündür Ayakta ve Çıralı’yı Beklemeye Devam Ediyor”

Devamını Oku
20.08.2014