TAKSİM GEZİ: Park Savunmasından Toplumsal Harekete
Ayşen Eren
Son Köşe Yazıları

TAKSİM GEZİ: Park Savunmasından Toplumsal Harekete

22.08.2014 12:38
Güncellenme:
Takip Et:

Değişim, çatışma korkutur

Değişim alışılagelmişten vazgeçmek, yerine denenmemişi koymak demektir. Arabanın rahatından vazgeçip satarak, toplu taşımaya, bisiklet kullanmaya ve daha çok yürümeye başlamak gibi. Meslek değiştirmek gibi. Sizin için önemli ve değerli bir doğa parçasını korumak için aktif olmaya karar verip tanımadığınız insanlarla birlikte çalışmaya başlamak gibi. Değişim için niyet şarttır. Niyet olsa bile, değişim bilinmeyenleri beraberinde getirdiği için güven hissini zayıflatır ve dolayısıyla korkuyu artırır. Bu hislerle başedip, yenebilmek ve değişimi başlatabilmek ancak değişime hazırsanız ve buna gücünüz varsa mümkündür. Bu nedenle, değişim zorlu bir süreçtir.

Toplumsal ortaklık ve çatışma değişimi başlatan araçlardan ikisidir. Toplumsal ortaklıkla gelen değişim göreceli olarak sakin ve yavaş iken, çatışma değişim dinamiklerini ve yayılmasını hızlandırır. Çatışmadan sakınılır, korkulur. Oysa çatışma normaldir ve iyi yönetildiğinde yapıcıdır. Uzun yıllar çatışma yönetimi üzerinde çalışmış olan Arnold Mindell “Ateş Üzerinde Oturmak: Çatışma ve çeşitliliği kullanan geniş grup dönüşümü” adlı kitabında ilginç bir yorum yapmış, “İyi toplumlar savaşır” diyor. Savaşı çatışma, çatışmayı da farklı duygu, düşünce, inanç ve değerlerin sindirilmeyip kendini ifade etmesi olarak tanımlıyorum. Demokratik dünyanın barış ve uyuma bağımlı hale geldiğini, çatışma, sorun ve acıyı saklamaya çalıştığını, bu nedenle farklı alanlarda kamunun tacize uğradığını söylüyor. Verdiği örneklerde biri, gazetelerin ana akımdan farklı azınlık gruplara ait bilgileri haber yapmaması veya bunları suçlu, güvenilmez kişiler olarak tanıtması. Kamusal tacizin tarihsel bir geçmişi olduğunda halkın çoğunluğu konuşmaktan korkuyor. Gücü elinde tutan ana akımdan farklı iseler, görünür olmaya, seslerini çıkarmaya korkuyorlar. Çünkü ortaya çıktıklarında savunmasız kalacaklarını düşünüyorlar ve olabilecekleri tahmin edip sessizleşiyorlar. Bu durumdan en çok devlet ve ana akım güçler besleniyor. Çünkü devlet değişimi başlatma enerjisine sahip çatışmayı ve farklılığı sevmiyor. Bunlar devletin toplumları kontrol altında tutmasını güçleştiriyor. Kamunun tacizi gücü elinde tutmak isteyen devlet tarafından desteklenebiliyor ve hatta devlet politikaları ile bizzat yapılıyor. Sesini yükselten diğerlerini suça teşvik ettiği gerekçesiyle suçlu ilan edilebiliyor. Tek bir örnek anlattıklarımı pekiştirmeye yetecektir. Darbe sözcüğünün tanımına bakalım. Elimde 1969 basımı Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü var ve darbeyi şöyle tanımlıyor: Hükümeti yasa dışı yollardan ele geçirme. Türk Dil Kurumu sitesine bugün baktığımda, darbenin tanımı şu şekilde verilmiş: Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükûmeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi. Dil bilim açısından ne oldu da “darbe” tanımı bugün demokratik yollardan hükümeti istifa ettirmeyi kapsar oldu? Bu resmi tanıma göre sokakta “hükümet istifa” diye bağıran, balkonlarda tencere-tava çalan herkes “darbeci” oluyor ve üstelik örnek olarak başkalarını suça teşvik ederek suç işliyorlar.

Gezi Parkı’nda kamunun tacizine karşı gelişen çatışma ve beraberinde getirdiği, insani, yaşamsal değerler üzerinde yükselen, mizah ve eğlence ile renklenen, dayanışmayla güçlenen toplumsal ortaklık güçlü bir değişim enerjisini açığa çıkardı. Bakalım bu toplumsal ortaklığın başlattığı değişim nereye evrilecek?

GEZİ SAVUNMASI TOPLUMU NELERLE TANIŞTIRDI VE NELERE İLHAM OLDU?

Gezi kütüphanesi, Park Bostan veya Gezi Bostan, sivil itaatsizlik eylemleri, mizahla beslenen şiddetsiz iletişim, duranadamlar, durankadınlar, Gezi şarkıları, tencere tava orkestraları, ortak akıl toplantıları, park forumları...

Gezi savunması ile yaşananlar gösterdi ki, demokrasi ile, yani bizi belirli bir dönem mecliste temsil edecek ve bu sürede bizim adımıza karar verecek kişileri seçme hakkı ile sınırlı kalan yönetim şekli yetersizdir ve başarısız olabilir. Derin demokrasi (deep democracy) diye adlandırılan yüzyüze konuşma esasına dayalı, her kişinin ve kesimin çekinmeden sesini duyurabileceği, herkes tarafından susturulmadan dinleneceği, önceliği karar vermek olmayan, konuları konuşup tartışarak açıklık kazandırmayı, farkındalığı zenginleştirmeyi önemsiyen yönetim anlayışı bir yol olabilir. Park forumları sanki derin demokrasinin ilk tohumlarını atıyor.

Evrende değişim değişmez bir kural. Ve belki Gezi savunmasıyla başlayan çatışmanın harekete geçirdiği değişim dinamikleri, alışılagelmiş paradigmaları yıkıp, ilkesi doğrudan katılım olan, yeni, enerjik ve bambaşka bir yönetim biçimine evrilecek.

Yazarın Son Yazıları

Validebağ Korusu: Halk direnişini bir din ve doğa diyaloğuna dönüştürmek

"Allah tam anlamıyla 'çevre'mizder." Seyyid Hüseyin Nasır

Devamını Oku
28.11.2014
Bir Müzenin Vatandaşlık Üzerine Anlattıkları

Amerika seyahatimde ‘Birmingham Civil Rights’ enstitüsünün müzesini gezme imkanı buldum. Bu müzenin anayoldan yönlendirme levhalarından tutun şehrin içindeki konumuna, girişteki müze memurlarının her ziyaretçiye yaptığı uyarıdan aktardığı tarihi olaylara kadar anlattığı o kadar çok öykü var ki.

Devamını Oku
31.10.2014
Organik Etiket Yeterli mi?

Dünyanın sağlığı bozulurken ben ‘organik’ beslenerek sağlıklı kalabilir miyim? Bu noktada satın aldığımız yiyecekten ‘emin olmak’ yeterli olmuyor, yiyeceğin en kısa mesafeden soframa gelmesi yani üreticinin yerel olmasının gerekliliği ortaya çıkıyor. Bu bağlamda üreticinin kullandığı girdileri de yerelden sağlaması önem kazanıyor.

Devamını Oku
30.09.2014
Kendi imgesinden bir dünya yaratmak

Eğitim ve çalışma amacıyla bir süre yaşadığım Amerika Birleşik Devletleri’ni yaklaşık 20 yıl aradan sonra tekrar ziyaret ettim. Geçen süre zarfında ülke değişirken benim ülkeyi görmek için kullandığım gözlüklerde değişti.Yeni gözlüklerim ile bakınca gördüm ki Amerika Birleşik Devletleri giderek ‘Varlık İçinde Yokluk Yaşayanların Ülkesi’ ne dönmüş.

Devamını Oku
01.09.2014
Nasıl seçmeli?

Michael Schulson tarafından kaleme alınan ¨Nasıl Seçmeli?¨ başlıklı yazı şu cümle ile başlıyor, ¨Mantığınızın yararsız olmanın da ötesinde hiç işe yaramaz olduğu durumlarda, bazen en mantıklı seçim karanlığa rastgele atış yapmaktır¨.

Devamını Oku
24.08.2014
Kırsal Yaşamın, Küçük Çiftçiliğin Savunucusu Wendell Berry

Amerikalı yazar, şair, çiftçi, küçük çiftçi hakları savunucusu ve çevre aktivisti Wendell Berry’i tanımam tesadüfen oldu. Yale Üniversitesi’nin davetlisi olarak bir sohbet toplantısı için geldi. Toplantı şehrin en büyük salonunda düzenlendi. Dinleyiciler binanın girişinde upuzun bir kuyruk oluşturdu, salon tıklım tıklım doldu.

Devamını Oku
24.08.2014
Tamam mıyız?

Gezi olayları ile başlayan halk hareketi 17 Aralık 2013’de ülkeyi sarsan rüşvet skandalı nedeniyle büyüyerek devam ediyor. Bu ikinci dalga ilkine göre daha yaygın, güçlü ve Türkiye demokrasi tarihinde önemli ve farklı bir yeri var. 30 Mart yerel seçimleri yaklaşırken Gezi kamusal hareketini ve Türkiye demokrasisini John Dewey ile okumak ve irdelemek istedim.

Devamını Oku
24.08.2014
Kentsel dönüşüm mü? yoksulların mülksüzleştirilip şehir dışına itilmesi mi?

“Kentsel Dönüşüm” projeleri kötüye giden ekonomileri, zenginlerin lehine, yoksulların aleyhine devlet eliyle geçici olarak canlandırma projeleri. Bu projeleri incelerken sorulacak anahtar sorular, “Kim Kazandı? Ne Kazandı? Kim Kaybetti? Ne Kaybetti?” Nevşehirli teyzenin anlattıkları, cevapları bulmamız için bize yeterli ipucu veriyor.

Devamını Oku
24.08.2014
Bilim iktidar ile çelişirse...

2012 yılında kamuoyuna yansıyan üç vaka, post-yapısal bir yaklaşımla “İktidar bilgiyi neden değersiz kılmaya çalışıyor?” sorusunu sormamızı gerekli kıldı.

Devamını Oku
24.08.2014
“Allah tam anlamıyla “çevre”mizdir.”

Doğu Karadeniz bölgesinde HES’lere, Gerze’de termik santrala, Kaz Dağlarında maden şirketlerine karşı verilen mücadeleler gibi sesini duyurabilmiş mücadelelere din adamları ve İlahiyat fakültelerinin hocaları neden ilgi göstermez ve halkın yanında yer almaz?

Devamını Oku
24.08.2014
Davıd Harvey’den kapitalizmle mücadele formülü

Harvey’e göre, kapitalist karşıtı argüman, sistemin sürekli büyüme ihtiyacı üstüne kurulmalıdır. Çünkü sermaye yaşayabilmek için sürekli artmalı, büyümelidir. Büyümezse, kar yok demektir ve yok olur.

Devamını Oku
24.08.2014
Yaşamı savunmalıyız!

Doğa Derneği’nin Damocracy* İnsiyatifi ile organize ettiği Dünya Nehirler Konferansı Güney Amerika’da Amaxon Xingu nehri, Arjantin’de Mapuçi nehirleri, Ortadoğu’da Dicle, Afrika’da Turkana Gölü kıyısında yaşayan ve büyük barajlara karşı mücadele edenleri bir araya getirdi.

Devamını Oku
22.08.2014
Yeni kavramlar, farklı yorumlar

Amerikan Coğrafyacılar Birliği’nin 109 yıldır düzenlediği ve altı binden çok sunum, poster sunumu, çalıştayın yapıldığı yıllık toplantıda coğrafya, sürdürülebilirlik ve Coğrafi Bilgi Sistemleri konusundaki teorik ve uygulama çalışmaları yer aldı.

Devamını Oku
22.08.2014
Bir göl, bir nehir, bir şehir

Bir ramsar alanı olan “Burdur Gölü”

Devamını Oku
22.08.2014
Ekoloji demokrasisi

Bir AVM’nin bir mahalleden daha fazla elektrik tükettiğini biliyor musunuz? Yani bir yandan Hasankeyf’e, Loç’a baraj yapılmasın derken diğer yandan AVM’ye karşı çıkabilmenin göz önüne alınması gerekir. AVM’ler enerji emicidir.

Devamını Oku
22.08.2014
Gece-kondular, gökten-kondulara karşı

Onlar tek katlıydılar, bahçeleri vardı.Devlet politikalarının eseriydiler. Seçimlerde politikacıların göz bebeğiydiler. Yıllar boyu yerel ve genel seçimler öncesi oy toplamak isteyenlerin ziyaret edip sözler verdiği yerlerdi...

Devamını Oku
22.08.2014
TAKSİM GEZİ: Park Savunmasından Toplumsal Harekete

Değişiyor, tazeleniyor, canlanıyor ve soruyoruz: Nasıl yaşamak istiyorum? Nasıl bir ülkede yaşamak istiyorum? Yaşadığım ülke nasıl yönetilsin istiyorum? Ülke yönetiminde nasıl bir rol almak istiyorum?

Devamını Oku
22.08.2014
Çıralı'da neler oluyor?

Caretta caretta’ları, tarihi ve doğal zenginlikleri, eşsiz plajı ile dünyaca ünlü sakin, sessiz Çıralı, geçtiğimiz günlerde köylülerin yaptığı eylemler ile manşetlerdeydi: “Çıralı’da Halk Dört Gündür Ayakta ve Çıralı’yı Beklemeye Devam Ediyor”

Devamını Oku
20.08.2014