Bilim iktidar ile çelişirse...
Ayşen Eren
Son Köşe Yazıları

Bilim iktidar ile çelişirse...

24.08.2014 17:17
Güncellenme:
Takip Et:

Dilovası’ndan yaklaşık yirmi yıldır geçerim ve her seferinde arabanın içine sızan kimyasalların kokusu genzimi yakar. Başlarda boya, deterjan fabrikaları, petro-kimya depoları ile limanı olan bölgede yerleşim tek katlı evlerden oluşan ufak bir mahalleden ibaretti. Zamanla bölgedeki sanayi tesisleri artarken, yerleşim bölgesi hem yatay hem dikey gelişti ve nüfus hızlı bir şekilde arttı. Sanayi tesislerinin tam karşısına Dilovası İlköğretim Okulu açıldı. Okul ile tesisler arasındaki mesafe bir kilometreden az. Çocukların hergün tesislerden çıkan dumanları soluduklarını düşünür, üzülürüm. Kocaeli’nin yerel gazetelerine göz atarsanız size gülümseyen gözlerle bakan genç insanların fotoğraflarını “vefat” haberiyle görürsünüz. İlde cocuk ve gençlerde görülen kanser vakaları ve ölümler çok arttı.

Benim uzaktan gözlemlediğim bu endişe verici gelişmelerin, Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilimdalı Başkanı Onur Hamzaoğlu ve ekibini hareket geçirdiğini duymuş ve sevinmiştim. Bu ekip on yıldır bölgedeki çevre kirliliğinin insan sağlığına etkisini araştırıyor. Araştırmalarında, bölgede on yıldan uzun süre yaşayanların kansere yakalanma riskinin daha kısa süre yaşayanlara göre 4.4 kat fazla olduğunu gördüler. Bölgedeki her üç kişiden biri kanserden ölüyor. Dilovası’nda 2005 yılında yaptıkları “Endüstri Yoğun Bölgelerde Yaşayanlarda Ölüm Nedenleri: Dilovası Örneği” başlıklı çalışmayı, ertesi yıl çözüm önerilerini Meclis’e sundular. Bu öneriler, sanayi bölgesinin genişlememesi, var olan fabrikaların modernizasyonu ve halk sağlığını korumaya yönelik alınacak önlemlerdi. Bütün bu sonuçlara rağmen bölgede iyileştirici önlem alınmadı, tam tersine sanayi kapasitesi artırıldı. Bunun üzerine sanayinin olmadığı Kandıra ilçesi ile Dilovası’nı karşılaştırmalı olarak incelediler. Sonuçlar sanayinin yarattığı çevre kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki ölümcül etkisini kanıtladı. Hamile kadınlar ve bebeklerini inceledilerinde, zehirli metaller anne sütüne ve doğmamış bebeğe geçtiğini gördüler. 2011 yılında bu bulguları kamuoyu ile paylaşınca ne oldu dersiniz? Meclis araştırması yapıldı, alınması gereken önlemler daha fazla gecikilmeden belli bir program çercevesinde uygulanmaya başlandı ve Dilovası’nda düzenli halk sağlığı kontrolleri başlatıldı... Hayır. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, bu çalışmaları ve bulguları yok sayıp Onur Hamzaoğlu’na “şarlatan” dedi. Şarlatan, Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “Kendi bilgi ve niteliklerini veya mallarını överek karşısındakini kandıran, dolandıran kimse”, “bilir geçinen kimse” demek. Onur Hamzaoğlu kendisine “şarlatan” diyen İbrahim Karaosmanoğlu’na karşı açtığı hakaret davasını kazandı.

Ekonomiyi insan sağlığından daha değerli kabul eden iktidar, kendi anlayışıyla çelişen bilim insanlarını değersiz kılmaya çalışır.

Bakan Eroğlu’ndan Prof. Dr. Beyza Üstün’e “yalan yanlış şeyler söylemiş”

Cumhuriyet gazetesinde 3 Nisan 2012 tarihinde çıkan bir haber Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun “Dışarıdan bazı gruplar var, sürekli seyyar gruplar. Bunlar tamamen bu enerji şirketleri tarafından yönlendirilmiş olan gruplar. Bunlar, biz tespit ettik bir grup halinde gidiyorlar, propaganda yapıyorlar. Hatta bir tanesinin ismini de ben aldım, üniversiteden bir öğretim üyesi yalan yanlış şeyler söylemiş. Hiç bilimle bağdaşmayan, son derece cahilane şeyler söylemiş.” dediğini yazıyordu. Bakanın isim vermeden bahsettiği kişinin Beyza Üstün olduğunu öğrendik. Beyza Üstün su havzaları ve su havzalarının korunması konusunda bilimsel çalışmalar yapıyor ve iktidarın su politikalarını eleştiriyor, özellikle HES projelerinin yaratacağı sorunlara, projelerin doğaya, dolaylı veya dolaysız olarak yaşam alanlarına vereceği zararlara dikkat çekiyor. Bu bağlamda Anadolu’nun farklı yörelerinde HES projelerine karşı mücadele eden yöre insanlarına destek veriyor.

Uluslararası ve ulusal iktidar mercileri tarafından, yenilenebilir enerji kaynağı olarak tanıtılan ve kabul edilen nehir sularından, kamuoyunda bilinen adıyla HES projeleri vasıtasıyla, sürdürülebilir kalkınma sıfatıyla, elektrik enerjisi üretiliyor. Türkiye’de enerji politikalarındaki son değişiklikler ile HES projelerine öncelik verildi. Şu an 267 HES işletmede, 175 projenin yapımı sürüyor, 1500 proje planlama aşamasında. 2023 yılında 2000 HES’in aktif olarak çalışması hedefleniyor. Bir yanda, iktidarın yaptığı planlar, koyduğu hedefler, yürürlüğe soktuğu veya değiştirdiği kanun ve yönetmelikler, bankaların bu projeleri fonlamak için yurtdışından aldığı yüksek meblağlı krediler, para kazanmak için bu piyasaya girmeye çalışan sermaye grupları, diğer yanda bilimsel çalışmalarla ortaya konan ve Beyza Üstün ile pekçok diğer akademisyen tarafından dile getirilen HES’lerin doğaya ve yaşam alanlarına verdiği ve vereceği zararın ürkütücü boyutları, medyaya yansıyan talan edilmiş ormanlar, düzlenmiş dağ yamaçları, betonlaşmış dere yatakları, sudaki kirlenme sonucu ölen yüzlerce balık fotoğrafları, heyelan sonucu kayan köy evleri, tek geçim kaynakları olan toprakları ellerinden alınan insanlar ve sonuçta yükselen ve giderek yayılan HES’lere karşı verilen mücadele.

İktidar, kendi söylemleri ile çelişen bilimsel bilginin özellikle geniş kitlelerle paylaşılınca (http://www.youtube.com/watch?v=C_7hZIDNZe8) “yalan, yanlış”, bilgiyi paylaşan kişilerin “cahil” olduğunu iddia ederek, değersizleştirmeye çalışır.

 EFSA (Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi)’nden Prof Dr. Gilles-Eric Séralini’ne “bilimsel kalitesi yetersiz”

Seralini ve ekibinin iki yıldır fareler üzerinde GDO’larla ilgili yaptıkları deneylerin sonuçlarının 19 Eylül 2012 tarihinde bilimsel bir dergide yayınlanması bomba etkisi yarattı. Deneylerde GDO’larla beslenen farelerde erken ve hızlı ölümler gözlemlendi. Farelerin iç organlarda özellikle ciğer ve böbreklerde hormonal ve kanser yapıcı etkileşimler oldu. Gözle görülür, elle tutulur büyüklükte tümörler oluştu. Uzun erimli bu çalışma GDO’lara karşı duyulan güvensizliğin sebepsiz olmadığını gösterdi. Avrupa Birliği ülkelerinde GDO’lara karşı kamuoyu tepkileri artınca, Avrupa Komisyonu harekete geçti ve EFSA’yı (Avrupa Birliği Gıda Güvenliği Otoritesi) konuyu araştırmakla görevlendirdi. EFSA’nın değerlendirmesine göre Seralini’nin çalışmasında amaçlar net değil, raporlama yetersiz, deneylerin tasarımı, yapılması ve sonuçların analizi ile ilgili temel detaylar eksik. Bu nedenle EFSA, çalışmanın bilimsel kalitesini, GDO’larla ilgili güvenlik önlemlerinin gözden geçirilmesini gerektirecek kadar yeterli bulmadı. Oysa Seralini’nin çalışmasını inceleyen diğer iki ulusal düzenleyici kuruluş, daha detaylı araştırma yapılmasına ve GDO’larla ilgili değerlendirme ilkelerinin gözden geçirilmesine karar verdi. EFSA’dan beklenen en azından çalışmanın ortaya koyduğu kaygı verici sonuçları dikkate alarak, beklediği bilimsel kalitede yeni bir çalışmanın yapılmasını istemesiydi. Seralini bilimsel çevrelerden de tepki aldı. New Scientist dergisinde yayınlanan bir yazıda kullandığı fare sayısı az olduğu için istatistiksel sonuçların güvenilir olmadığı iddia edildi. Oysa bu standartlar GDO’lar için çalışan biliminsanlarından istenmemişti. Seralini’ni savunan GMWatch grubu, bu yazının yazarı ile yazıda adı geçen bilim insanının GDO şirketleri ile olan maddi ilişkileri açıkladı. Şu an Seralini’nin çalışmayı yayınlayan dergiye yazıyı çekmesi için baskı yapılıyor. Seralini kendisine karşı iftira kampanyası yürüten ve GDO şirketleri için çalışan biliminsanlarına karşı dava açtı.

İktidar hegemonik anlayışı ile çelişen bilgiyi üreten biliminsanlarını kendinin yarattığı taraflı bilim kurumlarını ve biliminsanlarını kullanarak değersizleştirmeye, baskı altına alarak susturmaya çalışır.

Bilimin, iktidarın yarattığı “bilim”e karşı yürüttüğü mücadele devam ediyor.

Yazarın Son Yazıları

Validebağ Korusu: Halk direnişini bir din ve doğa diyaloğuna dönüştürmek

"Allah tam anlamıyla 'çevre'mizder." Seyyid Hüseyin Nasır

Devamını Oku
28.11.2014
Bir Müzenin Vatandaşlık Üzerine Anlattıkları

Amerika seyahatimde ‘Birmingham Civil Rights’ enstitüsünün müzesini gezme imkanı buldum. Bu müzenin anayoldan yönlendirme levhalarından tutun şehrin içindeki konumuna, girişteki müze memurlarının her ziyaretçiye yaptığı uyarıdan aktardığı tarihi olaylara kadar anlattığı o kadar çok öykü var ki.

Devamını Oku
31.10.2014
Organik Etiket Yeterli mi?

Dünyanın sağlığı bozulurken ben ‘organik’ beslenerek sağlıklı kalabilir miyim? Bu noktada satın aldığımız yiyecekten ‘emin olmak’ yeterli olmuyor, yiyeceğin en kısa mesafeden soframa gelmesi yani üreticinin yerel olmasının gerekliliği ortaya çıkıyor. Bu bağlamda üreticinin kullandığı girdileri de yerelden sağlaması önem kazanıyor.

Devamını Oku
30.09.2014
Kendi imgesinden bir dünya yaratmak

Eğitim ve çalışma amacıyla bir süre yaşadığım Amerika Birleşik Devletleri’ni yaklaşık 20 yıl aradan sonra tekrar ziyaret ettim. Geçen süre zarfında ülke değişirken benim ülkeyi görmek için kullandığım gözlüklerde değişti.Yeni gözlüklerim ile bakınca gördüm ki Amerika Birleşik Devletleri giderek ‘Varlık İçinde Yokluk Yaşayanların Ülkesi’ ne dönmüş.

Devamını Oku
01.09.2014
Nasıl seçmeli?

Michael Schulson tarafından kaleme alınan ¨Nasıl Seçmeli?¨ başlıklı yazı şu cümle ile başlıyor, ¨Mantığınızın yararsız olmanın da ötesinde hiç işe yaramaz olduğu durumlarda, bazen en mantıklı seçim karanlığa rastgele atış yapmaktır¨.

Devamını Oku
24.08.2014
Kırsal Yaşamın, Küçük Çiftçiliğin Savunucusu Wendell Berry

Amerikalı yazar, şair, çiftçi, küçük çiftçi hakları savunucusu ve çevre aktivisti Wendell Berry’i tanımam tesadüfen oldu. Yale Üniversitesi’nin davetlisi olarak bir sohbet toplantısı için geldi. Toplantı şehrin en büyük salonunda düzenlendi. Dinleyiciler binanın girişinde upuzun bir kuyruk oluşturdu, salon tıklım tıklım doldu.

Devamını Oku
24.08.2014
Tamam mıyız?

Gezi olayları ile başlayan halk hareketi 17 Aralık 2013’de ülkeyi sarsan rüşvet skandalı nedeniyle büyüyerek devam ediyor. Bu ikinci dalga ilkine göre daha yaygın, güçlü ve Türkiye demokrasi tarihinde önemli ve farklı bir yeri var. 30 Mart yerel seçimleri yaklaşırken Gezi kamusal hareketini ve Türkiye demokrasisini John Dewey ile okumak ve irdelemek istedim.

Devamını Oku
24.08.2014
Kentsel dönüşüm mü? yoksulların mülksüzleştirilip şehir dışına itilmesi mi?

“Kentsel Dönüşüm” projeleri kötüye giden ekonomileri, zenginlerin lehine, yoksulların aleyhine devlet eliyle geçici olarak canlandırma projeleri. Bu projeleri incelerken sorulacak anahtar sorular, “Kim Kazandı? Ne Kazandı? Kim Kaybetti? Ne Kaybetti?” Nevşehirli teyzenin anlattıkları, cevapları bulmamız için bize yeterli ipucu veriyor.

Devamını Oku
24.08.2014
Bilim iktidar ile çelişirse...

2012 yılında kamuoyuna yansıyan üç vaka, post-yapısal bir yaklaşımla “İktidar bilgiyi neden değersiz kılmaya çalışıyor?” sorusunu sormamızı gerekli kıldı.

Devamını Oku
24.08.2014
“Allah tam anlamıyla “çevre”mizdir.”

Doğu Karadeniz bölgesinde HES’lere, Gerze’de termik santrala, Kaz Dağlarında maden şirketlerine karşı verilen mücadeleler gibi sesini duyurabilmiş mücadelelere din adamları ve İlahiyat fakültelerinin hocaları neden ilgi göstermez ve halkın yanında yer almaz?

Devamını Oku
24.08.2014
Davıd Harvey’den kapitalizmle mücadele formülü

Harvey’e göre, kapitalist karşıtı argüman, sistemin sürekli büyüme ihtiyacı üstüne kurulmalıdır. Çünkü sermaye yaşayabilmek için sürekli artmalı, büyümelidir. Büyümezse, kar yok demektir ve yok olur.

Devamını Oku
24.08.2014
Yaşamı savunmalıyız!

Doğa Derneği’nin Damocracy* İnsiyatifi ile organize ettiği Dünya Nehirler Konferansı Güney Amerika’da Amaxon Xingu nehri, Arjantin’de Mapuçi nehirleri, Ortadoğu’da Dicle, Afrika’da Turkana Gölü kıyısında yaşayan ve büyük barajlara karşı mücadele edenleri bir araya getirdi.

Devamını Oku
22.08.2014
Yeni kavramlar, farklı yorumlar

Amerikan Coğrafyacılar Birliği’nin 109 yıldır düzenlediği ve altı binden çok sunum, poster sunumu, çalıştayın yapıldığı yıllık toplantıda coğrafya, sürdürülebilirlik ve Coğrafi Bilgi Sistemleri konusundaki teorik ve uygulama çalışmaları yer aldı.

Devamını Oku
22.08.2014
Bir göl, bir nehir, bir şehir

Bir ramsar alanı olan “Burdur Gölü”

Devamını Oku
22.08.2014
Ekoloji demokrasisi

Bir AVM’nin bir mahalleden daha fazla elektrik tükettiğini biliyor musunuz? Yani bir yandan Hasankeyf’e, Loç’a baraj yapılmasın derken diğer yandan AVM’ye karşı çıkabilmenin göz önüne alınması gerekir. AVM’ler enerji emicidir.

Devamını Oku
22.08.2014
Gece-kondular, gökten-kondulara karşı

Onlar tek katlıydılar, bahçeleri vardı.Devlet politikalarının eseriydiler. Seçimlerde politikacıların göz bebeğiydiler. Yıllar boyu yerel ve genel seçimler öncesi oy toplamak isteyenlerin ziyaret edip sözler verdiği yerlerdi...

Devamını Oku
22.08.2014
TAKSİM GEZİ: Park Savunmasından Toplumsal Harekete

Değişiyor, tazeleniyor, canlanıyor ve soruyoruz: Nasıl yaşamak istiyorum? Nasıl bir ülkede yaşamak istiyorum? Yaşadığım ülke nasıl yönetilsin istiyorum? Ülke yönetiminde nasıl bir rol almak istiyorum?

Devamını Oku
22.08.2014
Çıralı'da neler oluyor?

Caretta caretta’ları, tarihi ve doğal zenginlikleri, eşsiz plajı ile dünyaca ünlü sakin, sessiz Çıralı, geçtiğimiz günlerde köylülerin yaptığı eylemler ile manşetlerdeydi: “Çıralı’da Halk Dört Gündür Ayakta ve Çıralı’yı Beklemeye Devam Ediyor”

Devamını Oku
20.08.2014