Bir göl, bir nehir, bir şehir
Ayşen Eren
Son Köşe Yazıları

Bir göl, bir nehir, bir şehir

22.08.2014 15:22
Güncellenme:
Takip Et:

Doğa Derneği ile Atlas dergisi birkaç yıldır “Burdur Gölü’ne Sadakat Yolculuğu” düzenliyor. Türkiye’nin dörtbir yanından gelen doğaseverlerle, Burdur Gölü’ndeki su azalması ve kirliliğe dikkat çekmek ve devletin gerekli önlemleri alması için eylemler yapıyor. Burdur Gölü dünyada nesli tükenmekte olan beyaz başlı ördek ile endemik bir balığın yaşam alanı ve 1998’den bu yana Ramsar koruma alanı. Yani Türkiye’nin de imzaladığı Ramsar Uluslararası Sulakalanların Korunması Sözleşmesi kapsamında devletin koruması gereken bir alan. Fakat başarısız kalınmış. F. Adaman, S. Hakyemez ve B. Özkaynak’ın yazdıkları bilimsel makalede gölün sorunlarını analiz edip, bir dizi çözüm önermişler. Su seviyesinin kısa sürede hızlı düşmesinin en büyük nedeni, gölü besleyen dere ve nehirlerdeki su miktarının azalması. Azalmanın nedeni DSİ’nin kurduğu baraj ve göletler. Daha az su kullanan damlama sulama yöntemine ağırlık verilmesi gerekirken, salma sulama için daha çok su tutma yolu izlenmiş. Sayısı giderek artan kaçak kuyular ikinci neden. Burdur Belediyesi’nin içme suyunu göle su veren kaynaktan alması üçüncü temel neden. Gölün kirlenmesinin ana nedeni kirletilen suların arıtılmadan göle bırakılması. Kirletenler kim? Burdur sanayi bölgesindeki tesisler ile Burdur Şeker Fabrikası ve az oranda tarımda kullanılan suni gübre ve ilaçlar. Bütün bunların ardındaki sosyo-politik nedenler ise planlamaların sistemsel, bütünsel bir anlayışla yapılmayışı, kalkınmanın sanayileşme ve şehirleşme olarak tanımlanması, bunlara doğa korumadan çok daha yüksek öncelik verilmesi, çevre yasaları ve yönetmeliklerin uygulanmaması, ve gölün sorunlarına dikkat çekip çözümü talep eden güçlü bir kamuoyu olmaması. İlginç olan kirliliği yaratan şirketler kolayca örgütlenip, lobi çalışmalarını yürütürken, doğasına sahip çıkması gereken halkın bir araya gelip, örgütlenememesi. Makalede önerilen çözüm, çevre koruma yönetmeliklerini uygulayan, bölgeye uzun süre etkisi olacak politika ve projelerin etkili koordinasyonu sağlayan ve yöre halkını katılım için cesaretlendiren yeni bir yönetim biçimi. Devletin ataletinden kaynaklanan gölün sorunlarına dikkat çekip çözüm talep eden güçlü bir kamuoyu ise, bence çözümün anahtarı.

NİLÜFER ÇAYI TEMİZ AKSIN

Nilüfer çayı Bursa ilinde Uludağ’dan Marmara Deniz’ine dökülüyor. Dere boyunca inşa edilmiş olan fabrikalar çaya hergün 15 bin metreküp atık su bırakıyor. Dere boyunca yerleşik 52 köy Nilüfer çayını sulamada kullanıyor. Bu su ile yetişen sebze, meyveler şehirlerde tüketiliyor. Yani, kirlenmenin etkisi bölge ile sınırlı değil. Ayrıca, dere boyundaki yerleşim yerlerinde kanser vakaları dikkat çekici şekilde artıyor ve Nilüfer çayı koku salıyor. Analiz edilen suda yasal limitlerin üç katı üzerinde askıda katı madde, yağ ve gres, beş katı üzerinde renk ve sekiz katı üzerinde sülfür tesbit edilmiş. Nilüfer çayının temizlenmesi için köylüler ve halk geçen yıldan beri bir dizi eylem düzenledi. İstekleri basit; fabrikaların ve arıtma tesislerinin kontrol edilmesi ve arıtması olmayan veya olmasına rağmen çalıştırmayan fabrikaların kapatılması. Konu meclise de taşınmış. Soru önergesine verilen cevap plansız sanayileşmeyi teyit ediyor. Önce tesislere lisans veriliyor, üretim başlıyor, çevre kirletiliyor, kirlilik ölümcül bir noktaya geldikten sonra denetleme ve planlama çalışmaları başlatılıyor. Devletin yürüttüğü çalışmalarda çevreyi nasıl temiz tutarız değil tesisleri nasıl çalışır kılarız anlayışı hakim. Bir de Avrupa Birliği’ne uyum kaygısı göze çarpıyor.

 SARNIÇLAR ŞEHRİ ALAİYYE’DEN APARTMANLAR KENTİ ALANYA’YA

 17. yüzyılda Alanya’ya gelen Evliye Çelebi şehirdeki 420 sarnıç olduğundan ve bu nedenle “Sarnıçlar Şehri” olarak anıldığından bahseder. Şehrin en görkemli sarnıçı 800 yıl önce Ebu Ali tarafından inşa edilen Kızıl Kule’dir. Kızıl Kule tam bir ekolojik mimarı örneğidir. İnşasında yerli malzeme, taş ve toprak kullanılmıştır. İklimsel şartlar, yaşamsal ihtiyaçlar ve güvenlik sağlama amacı gözetilerek olağanüstü bir biçimde planlanmıştır. Binanın ortasında büyük bir sarnıç yer alır. Kulenin açık olan en üst katı yağmuru toplar, süzerek sarnıçı doldurur. Otuzüç metre yükseklikte, beş katlı kulede ustaca planlanıp tasarlanarak katlara serpiştirilen aralıklar sayesinde birinci kata kadar güneş ışığının gelmesi sağlanmıştır.

Alanya 17. Yüzyıldan 20. yüzyıla pek değişmemiş ama son 30 yıl içinde tanınmayacak hale gelmiş. Bugünlerde Alanya’da en yaygın iş kolu müteahitlik ve gayrimenkülcülük. En kalabalık yerler gayrimenkül dükkanları. En çok konuşulan konu alım, satım ve kiralama işleri. Muz bahçelerini gözleriniz arıyor ama bulmanız zor. Meşhur Alanya muzunu satan bir tek seyyar satıcı kalmış. “Sarnıçlar Şehri” “Apartmanlar Kenti”ne dönüşmüş. Alanyalılar yüzyıllardır süregelmiş geleneklerini bir tarafa itip, ayaklarına kadar gelen yağmur suyunu hasat ederek, biriktirip kullanmak yerine, enerji ve para harcayarak kurdukları sistemler ile dağlardan, derelerden getiriyorlar. Turizm adına sulak alanlar kurutulmuş, kumsallara, tarla ve bahçelere yol, bina ve tesisler yapılmış. Kentin doğallığı yok olmuş. Kendi kendini besleyebilen ve hatta ürettiklerini satan bir şehirken beton yığınına dönmüş. Bağ ve bahçelerde özgür geçen yaşam döngüleri, dörtduvar arasına sıkışmış kalmış. Sıcak para gözlerini öyle kamaştırmış ki, geçici körlük yaşıyorlar. Alanya’nın 30 yıl önceki ve bugünkü fotoğrafları karşılaştırıldığında insanın aklına Midas’ın efsanesi geliyor. Tanrı Dionisos, Kral Mikas’ı yaptığı iyilikten dolayı mükafatlandırmak ister ve bir dileğini gerçekleştireceğini söyler. Zaten çok zengin olan Kral Midas daha da zengin olmayı ister ve her dokunduğunun altına dönüşmesini diler. Fakat yemek için dokunduğu yiyecekler, içeceği su altına dönüşünce onca zenginliğin içinde aç ve susuz kalır. Bunun üzerine tanrı Dionisos’tan bu uğursuz gücü ondan geri almasını ister.

Bugün, Alanya’lı Midas’ların ellerini dokundukları her kum tanesi, her ağaç, her toprak parçası betona, taşa ve paraya dönüşüyor.  Bunun uğursuzluğunu bakalım nasıl ve ne zaman anlayacaklar?

Yazarın Son Yazıları

Validebağ Korusu: Halk direnişini bir din ve doğa diyaloğuna dönüştürmek

"Allah tam anlamıyla 'çevre'mizder." Seyyid Hüseyin Nasır

Devamını Oku
28.11.2014
Bir Müzenin Vatandaşlık Üzerine Anlattıkları

Amerika seyahatimde ‘Birmingham Civil Rights’ enstitüsünün müzesini gezme imkanı buldum. Bu müzenin anayoldan yönlendirme levhalarından tutun şehrin içindeki konumuna, girişteki müze memurlarının her ziyaretçiye yaptığı uyarıdan aktardığı tarihi olaylara kadar anlattığı o kadar çok öykü var ki.

Devamını Oku
31.10.2014
Organik Etiket Yeterli mi?

Dünyanın sağlığı bozulurken ben ‘organik’ beslenerek sağlıklı kalabilir miyim? Bu noktada satın aldığımız yiyecekten ‘emin olmak’ yeterli olmuyor, yiyeceğin en kısa mesafeden soframa gelmesi yani üreticinin yerel olmasının gerekliliği ortaya çıkıyor. Bu bağlamda üreticinin kullandığı girdileri de yerelden sağlaması önem kazanıyor.

Devamını Oku
30.09.2014
Kendi imgesinden bir dünya yaratmak

Eğitim ve çalışma amacıyla bir süre yaşadığım Amerika Birleşik Devletleri’ni yaklaşık 20 yıl aradan sonra tekrar ziyaret ettim. Geçen süre zarfında ülke değişirken benim ülkeyi görmek için kullandığım gözlüklerde değişti.Yeni gözlüklerim ile bakınca gördüm ki Amerika Birleşik Devletleri giderek ‘Varlık İçinde Yokluk Yaşayanların Ülkesi’ ne dönmüş.

Devamını Oku
01.09.2014
Nasıl seçmeli?

Michael Schulson tarafından kaleme alınan ¨Nasıl Seçmeli?¨ başlıklı yazı şu cümle ile başlıyor, ¨Mantığınızın yararsız olmanın da ötesinde hiç işe yaramaz olduğu durumlarda, bazen en mantıklı seçim karanlığa rastgele atış yapmaktır¨.

Devamını Oku
24.08.2014
Kırsal Yaşamın, Küçük Çiftçiliğin Savunucusu Wendell Berry

Amerikalı yazar, şair, çiftçi, küçük çiftçi hakları savunucusu ve çevre aktivisti Wendell Berry’i tanımam tesadüfen oldu. Yale Üniversitesi’nin davetlisi olarak bir sohbet toplantısı için geldi. Toplantı şehrin en büyük salonunda düzenlendi. Dinleyiciler binanın girişinde upuzun bir kuyruk oluşturdu, salon tıklım tıklım doldu.

Devamını Oku
24.08.2014
Tamam mıyız?

Gezi olayları ile başlayan halk hareketi 17 Aralık 2013’de ülkeyi sarsan rüşvet skandalı nedeniyle büyüyerek devam ediyor. Bu ikinci dalga ilkine göre daha yaygın, güçlü ve Türkiye demokrasi tarihinde önemli ve farklı bir yeri var. 30 Mart yerel seçimleri yaklaşırken Gezi kamusal hareketini ve Türkiye demokrasisini John Dewey ile okumak ve irdelemek istedim.

Devamını Oku
24.08.2014
Kentsel dönüşüm mü? yoksulların mülksüzleştirilip şehir dışına itilmesi mi?

“Kentsel Dönüşüm” projeleri kötüye giden ekonomileri, zenginlerin lehine, yoksulların aleyhine devlet eliyle geçici olarak canlandırma projeleri. Bu projeleri incelerken sorulacak anahtar sorular, “Kim Kazandı? Ne Kazandı? Kim Kaybetti? Ne Kaybetti?” Nevşehirli teyzenin anlattıkları, cevapları bulmamız için bize yeterli ipucu veriyor.

Devamını Oku
24.08.2014
Bilim iktidar ile çelişirse...

2012 yılında kamuoyuna yansıyan üç vaka, post-yapısal bir yaklaşımla “İktidar bilgiyi neden değersiz kılmaya çalışıyor?” sorusunu sormamızı gerekli kıldı.

Devamını Oku
24.08.2014
“Allah tam anlamıyla “çevre”mizdir.”

Doğu Karadeniz bölgesinde HES’lere, Gerze’de termik santrala, Kaz Dağlarında maden şirketlerine karşı verilen mücadeleler gibi sesini duyurabilmiş mücadelelere din adamları ve İlahiyat fakültelerinin hocaları neden ilgi göstermez ve halkın yanında yer almaz?

Devamını Oku
24.08.2014
Davıd Harvey’den kapitalizmle mücadele formülü

Harvey’e göre, kapitalist karşıtı argüman, sistemin sürekli büyüme ihtiyacı üstüne kurulmalıdır. Çünkü sermaye yaşayabilmek için sürekli artmalı, büyümelidir. Büyümezse, kar yok demektir ve yok olur.

Devamını Oku
24.08.2014
Yaşamı savunmalıyız!

Doğa Derneği’nin Damocracy* İnsiyatifi ile organize ettiği Dünya Nehirler Konferansı Güney Amerika’da Amaxon Xingu nehri, Arjantin’de Mapuçi nehirleri, Ortadoğu’da Dicle, Afrika’da Turkana Gölü kıyısında yaşayan ve büyük barajlara karşı mücadele edenleri bir araya getirdi.

Devamını Oku
22.08.2014
Yeni kavramlar, farklı yorumlar

Amerikan Coğrafyacılar Birliği’nin 109 yıldır düzenlediği ve altı binden çok sunum, poster sunumu, çalıştayın yapıldığı yıllık toplantıda coğrafya, sürdürülebilirlik ve Coğrafi Bilgi Sistemleri konusundaki teorik ve uygulama çalışmaları yer aldı.

Devamını Oku
22.08.2014
Bir göl, bir nehir, bir şehir

Bir ramsar alanı olan “Burdur Gölü”

Devamını Oku
22.08.2014
Ekoloji demokrasisi

Bir AVM’nin bir mahalleden daha fazla elektrik tükettiğini biliyor musunuz? Yani bir yandan Hasankeyf’e, Loç’a baraj yapılmasın derken diğer yandan AVM’ye karşı çıkabilmenin göz önüne alınması gerekir. AVM’ler enerji emicidir.

Devamını Oku
22.08.2014
Gece-kondular, gökten-kondulara karşı

Onlar tek katlıydılar, bahçeleri vardı.Devlet politikalarının eseriydiler. Seçimlerde politikacıların göz bebeğiydiler. Yıllar boyu yerel ve genel seçimler öncesi oy toplamak isteyenlerin ziyaret edip sözler verdiği yerlerdi...

Devamını Oku
22.08.2014
TAKSİM GEZİ: Park Savunmasından Toplumsal Harekete

Değişiyor, tazeleniyor, canlanıyor ve soruyoruz: Nasıl yaşamak istiyorum? Nasıl bir ülkede yaşamak istiyorum? Yaşadığım ülke nasıl yönetilsin istiyorum? Ülke yönetiminde nasıl bir rol almak istiyorum?

Devamını Oku
22.08.2014
Çıralı'da neler oluyor?

Caretta caretta’ları, tarihi ve doğal zenginlikleri, eşsiz plajı ile dünyaca ünlü sakin, sessiz Çıralı, geçtiğimiz günlerde köylülerin yaptığı eylemler ile manşetlerdeydi: “Çıralı’da Halk Dört Gündür Ayakta ve Çıralı’yı Beklemeye Devam Ediyor”

Devamını Oku
20.08.2014