Kendi imgesinden bir dünya yaratmak
Ayşen Eren
Son Köşe Yazıları

Kendi imgesinden bir dünya yaratmak

01.09.2014 12:48
Güncellenme:
Takip Et:

Dostoyevski’nin Suç ve Ceza romanını okudunuz mu? Romanın kahramanı Raskolnikov yoksulluktan hukuk öğrenimine devam edemeyince, toplum içinde para sahibi insanlara karşı kin ve düşmanlık beslemeye başlar. Para sahibi olmalarına rağmen topluma hiçbir faydası olmadan yaşayan insanlar varken, topluma gerçekten fayda sağlayabilecek insanların para sıkıntısı çekmelerinin adil olmadığını düşünür. Bu düşünce sonunda onu öylesine rahatsız eder ki, harekete geçer. Ona göre bu durum yanlıştır ve bu yanlışı düzeltmek için yaşadığı toplumda çok zengin bir tefeciyi ve olaya tanık olan kız kardeşini öldürür. Suç ve ceza kavramlarının irdelendiği roman insanları suç işlemeye iten sosyal ve ekonomik nedenlerin irdelenmesi açısından zengin bir içerik sunar ve öğretile gelmiş kalıplaşmış suçlu imajını bize sorgulatır.

Geçen sene Yale Üniversitesi’ne idim. Okula kayıt yaptırıp, @yale.edu ekli yeni posta adresimi aldıktan sonra bir hafta içinde okuldan bir iki mesaj gelirken Yale Polis Karakolu’nun başındaki komiserden dört mesaj geldi. Tüm mesajlar üniversite kampüsü içinde ve yakın çevresinde cereyan eden, okul öğrencilerini hedef alan hırsızlık olaylarını bildiriyor ve öğrencilere bu olaylara karşı kendilerini nasıl korumaları gerektiğini tarif ediyordu. Birden dehşete kapıldım. Nasıl bir yere gidiyordum? Öğrenci olarak gideceğim bu orta büyüklükteki Amerikan şehrinde yaşarken kendimi nasıl koruyacaktım?

Okulun itibarı çok yüksek ve dolayısıyla ücreti de yüksek. 2014-2015 öğretim yılında Yale’de bir yıllık eğitimin maliyeti $63,250 USD, yaklaşık 140bin TL olarak açıklandı. Haliyle burslu olanlar hariç gelir seviyesi yüksek ailelerin çocukları okuyabiliyor. Diğer yandan okulun bulunduğu şehir sayıca yüksek işsiz ve parasız genç ve yoksul nüfusa sahip. Buna ek olarak şehirde 6 bin evsiz olduğu söyleniyor. Üniversitenin bulunduğu çok yoksullar ile çok zenginlerin yaşadığı bu şehir ülkede suç oranı en yüksek üçüncü şehir konumunda. Durum böyle olunca insanın aklına şu soru geliyor: Bu yoksul nüfus Suç ve Ceza’daki gibi para sahibi Yale öğrencilerine kin ve düşmanlık besliyor ve bu düşmanlık onları suça teşvik ediyor olabilir mi?

Holly-Wood Olmuş Folly-Wood

Amerika’nın batı sahiline bir toplantı vesilesiyle yolum düştü. Los Angeles’da kaldım ve ilk fırsatta film endüstrisinin merkezi, meşhur film yıldızlarının mekanı Hollywood’a bir ziyaret yaptım. Hayalim Hollywood’u gezmek ve sonra bir sokak kafesine oturup bir şeyler içerek meşhur film yıldızlarını görmekti. Hollywood Bulvarı boyunca yürümeye başladım. Yolun her iki yanında bakımsız, köhne, döküntü halinde karanlık yüzlü binalar, pencerelerinin pisliğinden içeriyi görmekte zorlandığım yemek yenildiğini tahmin ettiğim yerler, kalitesiz ıvır zıvır hediyeliklerin satıldığı mutsuz ve suratsız tezgahtarların çalıştığı toz içinde dükkanlar, Hollywood fantezileri olan turistler için olduğunu tahmin ettiğim yarı çıplak, pullu, tüylü tulum kostümler satan dükkanlar... Bulvardaki insan profili de rahatsız edici. Bulvar civarının yerlileri polisler ve uyuşturucu kullananlar. Hollywood Walk of Fame bulvarın tek düzgün yeri. Walk of Fame’i görmek için gelen turist sayısının yılda 10 milyon olduğu söyleniyor. Bu insanlar enerji ve paralarını harcayarak buraya çimento mozaiği ve pirinçten yapılmış bu yıldızlara bakmak için geliyorlar. Başınızı önünüze eğip yere kazılmış yıldızlara ve isimlere bakarsanız bulvarın karanlık, eskimiş, zavallı yüzü ve mekanın sahibi evsizler ile uyuşturucu müptelaları sizi rahatsız etmeyebilir...

Bulvar boyunca ilerlerken polisin barikatlar ile Oscar töreninin yapıldığı Dolby Sineması’nın önündeki alanı kapattığını gördüm. Barikatların arkasında siyah tişört, siyah pantolon giymiş bir avuç insan film yıldızları için tezahürat yapıyor, kameralar bu tezahüratı ve insanları görüntülüyordu. Tesadüf eseri Oblivion filminin açışına denk gelmiştim. Barikatların etrafında bekleyenler Tom Cruise ile Morgan Freeman hayranları olmalıydı. Onları görmek için işlerini güçlerini bırakıp buraya gelmişlerdi... Bu varsayımım siyah tişörtlü adamların sohbetlerine kulak verince çöktü. Tezahürat yapanlar yıldızlardan imza alıp eBay üzerinden imzaları pazarlayan tüccarlardı. Kimin hangi yıldızın imzasını kaçtan satmış, kimin elinde hangi yıldızların imzası varmış filan diye konuşuyorlardı. Gazete ve dergilerde bize fotoğraflar ve yazılar ile aktarılan, muhteşem, şaşalı, görkemli Hollywood aslında kapitalizmin yarattığı bir seraptan ibaretti.

Santa Monica’da Venice Beach Macerası: Kumsalda Yürürken…

Sonsuza doğru uzanan geniş sapsarı bir kumsal, kumsalı kucaklayan masmavi Okyanusya. Hemen arkalarında yeşil dağlarla yanyana uzanan Los Angeles kenti. Özene bezene yaratılmış bir doğa. Sahil boyunca ilerlerseniz kumsala komşu evlere bakmaya doyamazsınız. Santa Monica’nın internetteki fotoğraflarına bakınca bunları görürsünüz. Uçakta yanıma oturan Los Angeles’lı mutlaka Santa Monica’daki Venice Beach’ı görmem gerektiğini söyleyince bir sabah kumsalı keşfe çıktım. İlk durağım fotoğraflarda görünen büyük iskele oldu. İskelede ¨Lütfen balık yakalamayınız, yakaladığınız balıkları yemeyiniz¨ levhası dikkatimi çekti. Pırıl pırıl görünen denize baktım ve şaşırdım. Ayaklarımı Okyanusya ile buluşturmak istedim sörf yapanları izleyerek sahilde yürümeye başladım. Ayakkabımı giymek istediğimde tabanlarımın zift olduğunu fark ettim. Öyle böyle değil tüm tabanım zift ile kaplanmıştı. Bir an çocukluğuma gittim ve kendimi petrokimya tesislerinin kirlettiği İzmit Körfez’inde zannettim. Santa Monica’ya on dakika mesafede turistik haritalarda bahsi geçmeyen dev bir petrokimya tesisi vardı. Tesisin etrafı şık kumsal evleri ile çevrelenmişti, kumsallar doluydu ve insanlar bu tesisler sanki hiç yokmuş gibi yaşıyorlardı.

Venice Beach’in ‘meşhur’ sahil yolunda yürüyerek geri dönüşe geçtim. Hollywood Bulvarı’ndakilere benzeyen zavallı görünüşlü dükkanlar ve yemek yenilen yerler, sistemin dışına itilmiş uyuşturucudan kendini kaybetmiş insanlar, evsizler ve de turistler... Yol boyunca en sık rastlanan, uyuşturucudan kurtulmak isteyen insanlar için açılmış kliniklerdi. Biraz ilerde çok şık ve pahalı mağazaların yer aldığı alışveriş merkezi ile burada alışveriş yapanların profilini görünce aynı alanı paylaşan bu uç dünyalar ve yaşamlar içimi burktu.

Santa Monica ve Venice Beach için turizm ekonomisi ile gayrimenkul sektörünü beslemek adına yaratılan imaj kimlik ile gözlemlediğim kimliği arasındaki uçurum insanı düşündürtüyordu.Varlık İçinde Yokluk Yaşayanların Ülkesi’ndeki bu üç gözlemim Marks ve Engels’in meşhur sözünü doğrular nitelikteydi: Kapitalizm kendi imgesinden bir dünya yaratmıştı. Oysa ki bu imge dünyanın gerçekleri gösterilenden çok farklı idi.

Yazarın Son Yazıları

Validebağ Korusu: Halk direnişini bir din ve doğa diyaloğuna dönüştürmek

"Allah tam anlamıyla 'çevre'mizder." Seyyid Hüseyin Nasır

Devamını Oku
28.11.2014
Bir Müzenin Vatandaşlık Üzerine Anlattıkları

Amerika seyahatimde ‘Birmingham Civil Rights’ enstitüsünün müzesini gezme imkanı buldum. Bu müzenin anayoldan yönlendirme levhalarından tutun şehrin içindeki konumuna, girişteki müze memurlarının her ziyaretçiye yaptığı uyarıdan aktardığı tarihi olaylara kadar anlattığı o kadar çok öykü var ki.

Devamını Oku
31.10.2014
Organik Etiket Yeterli mi?

Dünyanın sağlığı bozulurken ben ‘organik’ beslenerek sağlıklı kalabilir miyim? Bu noktada satın aldığımız yiyecekten ‘emin olmak’ yeterli olmuyor, yiyeceğin en kısa mesafeden soframa gelmesi yani üreticinin yerel olmasının gerekliliği ortaya çıkıyor. Bu bağlamda üreticinin kullandığı girdileri de yerelden sağlaması önem kazanıyor.

Devamını Oku
30.09.2014
Kendi imgesinden bir dünya yaratmak

Eğitim ve çalışma amacıyla bir süre yaşadığım Amerika Birleşik Devletleri’ni yaklaşık 20 yıl aradan sonra tekrar ziyaret ettim. Geçen süre zarfında ülke değişirken benim ülkeyi görmek için kullandığım gözlüklerde değişti.Yeni gözlüklerim ile bakınca gördüm ki Amerika Birleşik Devletleri giderek ‘Varlık İçinde Yokluk Yaşayanların Ülkesi’ ne dönmüş.

Devamını Oku
01.09.2014
Nasıl seçmeli?

Michael Schulson tarafından kaleme alınan ¨Nasıl Seçmeli?¨ başlıklı yazı şu cümle ile başlıyor, ¨Mantığınızın yararsız olmanın da ötesinde hiç işe yaramaz olduğu durumlarda, bazen en mantıklı seçim karanlığa rastgele atış yapmaktır¨.

Devamını Oku
24.08.2014
Kırsal Yaşamın, Küçük Çiftçiliğin Savunucusu Wendell Berry

Amerikalı yazar, şair, çiftçi, küçük çiftçi hakları savunucusu ve çevre aktivisti Wendell Berry’i tanımam tesadüfen oldu. Yale Üniversitesi’nin davetlisi olarak bir sohbet toplantısı için geldi. Toplantı şehrin en büyük salonunda düzenlendi. Dinleyiciler binanın girişinde upuzun bir kuyruk oluşturdu, salon tıklım tıklım doldu.

Devamını Oku
24.08.2014
Tamam mıyız?

Gezi olayları ile başlayan halk hareketi 17 Aralık 2013’de ülkeyi sarsan rüşvet skandalı nedeniyle büyüyerek devam ediyor. Bu ikinci dalga ilkine göre daha yaygın, güçlü ve Türkiye demokrasi tarihinde önemli ve farklı bir yeri var. 30 Mart yerel seçimleri yaklaşırken Gezi kamusal hareketini ve Türkiye demokrasisini John Dewey ile okumak ve irdelemek istedim.

Devamını Oku
24.08.2014
Kentsel dönüşüm mü? yoksulların mülksüzleştirilip şehir dışına itilmesi mi?

“Kentsel Dönüşüm” projeleri kötüye giden ekonomileri, zenginlerin lehine, yoksulların aleyhine devlet eliyle geçici olarak canlandırma projeleri. Bu projeleri incelerken sorulacak anahtar sorular, “Kim Kazandı? Ne Kazandı? Kim Kaybetti? Ne Kaybetti?” Nevşehirli teyzenin anlattıkları, cevapları bulmamız için bize yeterli ipucu veriyor.

Devamını Oku
24.08.2014
Bilim iktidar ile çelişirse...

2012 yılında kamuoyuna yansıyan üç vaka, post-yapısal bir yaklaşımla “İktidar bilgiyi neden değersiz kılmaya çalışıyor?” sorusunu sormamızı gerekli kıldı.

Devamını Oku
24.08.2014
“Allah tam anlamıyla “çevre”mizdir.”

Doğu Karadeniz bölgesinde HES’lere, Gerze’de termik santrala, Kaz Dağlarında maden şirketlerine karşı verilen mücadeleler gibi sesini duyurabilmiş mücadelelere din adamları ve İlahiyat fakültelerinin hocaları neden ilgi göstermez ve halkın yanında yer almaz?

Devamını Oku
24.08.2014
Davıd Harvey’den kapitalizmle mücadele formülü

Harvey’e göre, kapitalist karşıtı argüman, sistemin sürekli büyüme ihtiyacı üstüne kurulmalıdır. Çünkü sermaye yaşayabilmek için sürekli artmalı, büyümelidir. Büyümezse, kar yok demektir ve yok olur.

Devamını Oku
24.08.2014
Yaşamı savunmalıyız!

Doğa Derneği’nin Damocracy* İnsiyatifi ile organize ettiği Dünya Nehirler Konferansı Güney Amerika’da Amaxon Xingu nehri, Arjantin’de Mapuçi nehirleri, Ortadoğu’da Dicle, Afrika’da Turkana Gölü kıyısında yaşayan ve büyük barajlara karşı mücadele edenleri bir araya getirdi.

Devamını Oku
22.08.2014
Yeni kavramlar, farklı yorumlar

Amerikan Coğrafyacılar Birliği’nin 109 yıldır düzenlediği ve altı binden çok sunum, poster sunumu, çalıştayın yapıldığı yıllık toplantıda coğrafya, sürdürülebilirlik ve Coğrafi Bilgi Sistemleri konusundaki teorik ve uygulama çalışmaları yer aldı.

Devamını Oku
22.08.2014
Bir göl, bir nehir, bir şehir

Bir ramsar alanı olan “Burdur Gölü”

Devamını Oku
22.08.2014
Ekoloji demokrasisi

Bir AVM’nin bir mahalleden daha fazla elektrik tükettiğini biliyor musunuz? Yani bir yandan Hasankeyf’e, Loç’a baraj yapılmasın derken diğer yandan AVM’ye karşı çıkabilmenin göz önüne alınması gerekir. AVM’ler enerji emicidir.

Devamını Oku
22.08.2014
Gece-kondular, gökten-kondulara karşı

Onlar tek katlıydılar, bahçeleri vardı.Devlet politikalarının eseriydiler. Seçimlerde politikacıların göz bebeğiydiler. Yıllar boyu yerel ve genel seçimler öncesi oy toplamak isteyenlerin ziyaret edip sözler verdiği yerlerdi...

Devamını Oku
22.08.2014
TAKSİM GEZİ: Park Savunmasından Toplumsal Harekete

Değişiyor, tazeleniyor, canlanıyor ve soruyoruz: Nasıl yaşamak istiyorum? Nasıl bir ülkede yaşamak istiyorum? Yaşadığım ülke nasıl yönetilsin istiyorum? Ülke yönetiminde nasıl bir rol almak istiyorum?

Devamını Oku
22.08.2014
Çıralı'da neler oluyor?

Caretta caretta’ları, tarihi ve doğal zenginlikleri, eşsiz plajı ile dünyaca ünlü sakin, sessiz Çıralı, geçtiğimiz günlerde köylülerin yaptığı eylemler ile manşetlerdeydi: “Çıralı’da Halk Dört Gündür Ayakta ve Çıralı’yı Beklemeye Devam Ediyor”

Devamını Oku
20.08.2014