Puslu bir İstanbul sabahıydı. 13 Kasım 1918...
Emperyalizmin Boğaz’da demirleyen donanmasına bakarken o tarihi cümleyi kurmuştu Mustafa Kemal…
“Geldikleri gibi giderler” demişti.
4 yıl sonra yine puslu bir sabahtı Kocatepe sırtlarında...
Ateş emrini vermek için sisin dağılmasını bekleyecekti... 26 Ağustos 1922’ydi.
Kahramanlık destanlarının yazıldığı 4 günde, yenilmez denilen emperyalizm Türk topraklarından sökülüp atıldı.
Bugün, 30 Ağustos’ta dünyanın gelmiş geçmiş en büyük lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleşen “kurtuluş” mucizesinin yıldönümünü kutluyoruz.
Düşman geldiği gibi gitmişti... 97 yıl geçti üzerinden. Ülkemizin insanları dahil tüm zenginliklerini sömürmek için topla tüfekle gelen emperyalizm artık sözleşmelerle, ikili anlaşmalarla, finans kuruluşları, küresel şirketleri, siyaset ve medyadaki etki ajanları ile memlekette kol geziyor.
Abartılı mı buldunuz?
Kanadalı şirketin kendi topraklarında ağaç dalı kesemezken Türkiye’de en vahşi yöntemlerle altın aramasını, yüz binlerce ağacı kesip, toprağı, suyu, havayı zehirlemesini nereye koyacağız?
Bu şirketin önünü açmak için üç bakanlığın birleşerek her türlü yasal düzenlemeyi yapmasını nasıl açıklayacağız?
Şirket yetkilisi “Türkler amelelikte iyi” anlamında açıklama yapmadı mı?
Sömürgeleşmek bu değil mi?
Yalnızca Kanadalılar mı? Aydın’ın Efeler ilçesine bakın... Jeotermal bir kâbus yaşayan ilçede havadaki zehirli sülfür oranı 10 katına yükselmiş. Batı’da şirketler, kapalı üretim şartı getirilip sürekli denetime tabi tutulurken, Türkiye’de zehri havaya bırakan açık üretim neden görmezden geliniyor?
Dünyanın en bereketli tarım topraklarını yabancı şirketlerle adeta el ele verip kurutan iktidarlar... Dünyanın en temiz sularını kirletip, en güzel ormanlarını yakıp yok edenler... Kıyılarını betona gömenler...
Üretimde Türkiye’yi, Konya büyüklüğünde ülkelerin gerisinde bırakan çapsız yöneticiler...
97 yıl önce İzmir’de denize dökülen emperyalizm bugün hâlâ ülkenin en büyük düşmanıdır... Üstelik çok daha sinsi, görünmez ve işbirliği içindedir.
Ege’den başlayıp ülkeye yayılan “çevre direnişi” İzmir’de denize dökülüp yıllar sonra yeniden dönen emperyalizm ve işbirlikçileri ile mücadeledir.
Muğla’daki son habere bakın... İyi ki Cumhuriyet’in Ege’si var... Türkiye yağma ve talan düzenini bizim sayfalarımızdan ilk kez okuyor. Karabağlar Yaylası eşsiz güzellikte. Bırakın maden aramayı kuyu açmaya kıyamazsınız... Memleketin yaylasında kömür arayan zihniyet... Sömürgeciliğin besleme uşakları.
Ahmed Arif’in dizelerini gelecek nesillerin kulağına fısıldayalım;
“ Onlar engerekler ve çıyanlardır / onlar aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır... Tanı bunları, tanı da büyü...”
Geldikleri gibi gittiler, yeniden geldiler
Yazarın Son Yazıları
Seçimin ardından
‘Milli’ iktidar yabancı seçmen peşinde!
Haydi sandığa, haydi demokrasiye...
Türkiye bu filmi daha önce gördü!
Neyin seçimi?
İmamoğlu’na saldırı ile amaç ne?
Cumhuriyet; Aydınlanma, demokrasi ve haberciliğin yüz yıllık gücü
En çirkin yalan...
Telaş içindeler çünkü gidiyorlar...
Paramız nasıl pul oldu?
Yeni başlayanlar için Varlık Fonu
Millet İttifakı’ndan beklenen...
Bütün mesele seçimi çaldırmamak...
Normalleşmeyin, alışmayın...
Ne yapmalı?
Çürüme! Kızılay’dan THK’ye...
Taş kâğıt makas...
İYİ Parti’nin adaylık yaklaşımı
Yeter! Söz hukukun...
Seçime doğru...
7’den 70’e Müjdat Gezen
Cumhuriyet gazetesini ikinci yüzyılına taşımak...
İstanbul’a kayyum atamak!
‘Ekrem benim evladımdır’
Çocuklar için de iktidar değişmeli...
Milli vizyon öyle mi?
Aç çocuklar ülkesinde yeni anayasa!
Ölen çocukların ‘U dönüşü’ yok!
Sınır güvenliğinden saksı güvenliğine...
Bahçeli HDP’ye ne der? ‘Meclis’i kaybettik Erdoğan’ı tutalım...’
Ne reklam arası ne yıkım süreci!
Vera’nın babası neden evde değil?
Parmak boyasından parmak izine! Malezya’da ne oldu?
Türkiye’de iktidar olmak mı, CHP’de iktidarda kalmak mı?
‘Gerekirse papaz elbisesi giyerim’
Gordion’un düğümü ve Kılıçdaroğlu
Bu dünyadan bir Haluk Pekşen geçti...
...
AKP’nin tehlikeli oyunu
Sahte seçmen ve kol saati...