SAVAŞA MÜZİKLE MEYDAN OKUYANLAR:

11 Eylül 2015 Cuma

‘Divan’ın Türkleri...

 

Gerard Depardieu “ülkeyi terk edeceğini” açıklayınca Türkiye’den başka yeryüzünde ülke olmadığını sanan güruh, “s... git”ten başlayarak demediğini bırakmadı! Kimi “Türk”lerin bu “inceliği, bilgeliği ve hassasiyetini”(!) anlayamayanlar, başta Fransızlar olmak üzere, hâlâ olayı çözmeye çalışıyor. Böyle bir ortamda, “niye yazıyorum ki” sorusunu bir yana bırakıp, nicedir yazmak isteyip de fırsat bulamadığım bir konuya dönüyorum...
Bugün dünyanın en önemli orkestralarından biri, iki dehanın, Edward Sait ve Daniel Barenboim’un girişimiyle 1999’da kurulan “Batı-Doğu Divan Orkestrası”... Bünyesinde İsrail ve Arap gençler çoğunlukta olmak üzere, politik çatışmalar içindeki ülkelerden genç müzisyenleri barındırıyor. Her konser başlı başına bir olay. Dünyanın her yerinde ayakta alkışlanıyorlar. (Salzburg Festivali’ndeki konserlerini 23 Ağustos’ta “Karanlığın İçindeki Umut” yazımda sizlerle paylaşmıştım.)
Bu orkestranın 7 de genç Türk müzisyeni var. Burcu Marlalı, keman; Zeynep Köylüoğlu, fagot; Aziz Baziki, fagot; Emre Erşahin, kontrbas; Umur Koçan, kontrbas; Deniz Toygür Conus, keman ve Ömer Faruk Dede, kontrbas...
Onlara iki soru sordum: 1) Böyle bir orkestrayla çalışmak nasıl bir duyguydu? 2) Baremboim’u en kısa nasıl tanımlarlardı? Yanıtları hemen geldi. (Teşekkürler Burcu Marlalı)

Onur ve gurur
Yanıtların hepsinde gençler , “Divan Orkestrası”nın bir parçası olmanın gururu ve onurunu paylaşıyor; politik, müzikal, dostluk ilişkilerini ve aile ortamını vurguluyor. Ayrıca:
“Divan, birbirlerine düşmanlaştırılan toplumların, barış içinde yaşayabileceklerinin mümkün olduğunun kanıtlandığı bir laboratuvar deneyi.” (Ömer)
“Politik olarak bir araya gelmesi mümkün olmayan milletlerin insanlarıyla bir arada olmak; müziği, arkadaşlığı paylaşmak...” (Aziz)
“Özellikle ülkemizde ve dünyada yaşananlar karşısında herkese örnek olabilecek bir olay... Din, dil, ırk ayrımı yapmadan barış içinde müzik yapabilmenin mutluluğunu yaşamak... (Umur)

Barenboim=deha
Maestro Daniel Barenboim’u hepsi “dâhi” olarak niteledikten sonra şunlara dikkat çekiyorlar:
“Müzik hakkında söylediği bir kelime, bir cümle size ömür boyu yetebilecek değerde. Barenboim harika bir insan, ben de çok şanslıyım...” (Burcu)
“Barenboim der ki: İmkânsızı başarmak zoru başarmaktan kolaydır. Onun önderliğinde bu büyük ailenin parçası olmak ülkem adına da umut veriyor.” (Zeynep)
“Yüzyılın en önemli müzisyenlerinden biri. Barenboim ile tüm provalar, konserler ders niteliğinde.” (Emre)
“Barenboim, gelmiş geçmiş en derinlikli müzisyen desem hiç abartı olmaz.” (Deniz)
“İsrail ile Filistin pasaportuna sahip ilk kişi olan Barenboim bize cömertçe sunduğu eşsiz müzikal ve entelektüel birikimi ile sanata, sanatın gücüne olan inancımızı her seferinde daha da pekiştirmektedir...” (Ömer)
Teşekkürler sevgili gençler! İyi ki sizin gibi “Türkler” de var, sanatın gücüne inancımızı pekiştiren!

Leyla Gencer yarışma finali
Bu akşam Süreyya Operası’nda İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) ve La Scala Tiyatrosu Akademisi tarafından düzenlenen Leyla Gencer Şan Yarışması finali var.
14 ülkeden 42 genç şancının seçildiği final serisinde kıyasıya bir mücadelenin ardından 7 yarışmacı finale katılmaya hak kazandı. Yarışmanın finalinde; Ayşe Şenogul (soprano/Türkiye), Jonathan Winell (tenor/ Amerika), Hubert Zapior (bariton/Polonya), Deirdre Angenent (soprano/Hollanda), Dongho Kim (basbariton/ Güney Kore), Marigona Qerkezi (soprano/Arnavutluk) ve Giovanni Romeo (bariton/İtalya) yarışacaklar.
Finalistler Antonio Pirolli yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası eşliğinde jüri ve dinleyiciler önünde birer arya seslendirecek. Bu olayı kaçırmayın!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları