‘Giyotin’e Dair

20 Ekim 2013 Pazar
‘Giyotin’e Dair
Sevgili,
Le Monde’da yayımlanan belgeyi değerli
yazar dostum Atila Alpöge getirdi.
Belge, 9 Eylül 1977 yılında Marsilya’da kafası
giyotin ile kesilerek idam edilen Hamida
Candubi’nin infazında bulunan o dönem
Marsilya’nın en kıdemli sorgu yargıcı olan Monique
Mabelly’nin, sıcağı sıcağına tuttuğu
notlar. Yargıç Mabelly’nin geçen yıl ölümünden
sonra notlar, oğlunun eline geçiyor, o da 1981
yılında, François Mitterrand’ın adalet bakanı
iken, idam cezasının kaldırılmasına önayak
olan hukukçu Badinter’e iletiyor metni, idam
cezasına karşı bir ömür mücadele vermiş bu
hukuk adamı da, gazetede yayımlatıyor.
Bayan Mabelly, o sırada bilmiyordu, ama
tanıklık ettiği idam, Fransa’daki infaz edilmiş
son ölüm cezasıydı. Gerçi idam 9 Ekim 1981’de
kaldırılacak fakat 1977’den 1981’e kadar da
ölüm cezaları uygulanmayacaktı.
Sorgu yargıcı Mabelly, Hamida Candubi’nin
idamına tanıklık ederken, bir ara kusmamak için
kendini zor tuttuğu, bütün içini sessiz soğuk
bir öfkenin kapladığını yazıyor.
Çok ilginçtir. Albert Camus de, bu idam ile
ilgili eserine babasıyla ilgili bir anısını naklederek
başlıyor.
Camus’nün anlattığına göre, 1914 savaşından
az önce, çok vahşi bir şekilde bir çiftçi ailesini
çocuklarıyla birlikte öldürdüğü için Cezayir’de
idama mahkûm edilen katilin infazında hazır
bulunmak isteyen babası, eve döndükten sonra
odasına kapanmış, kusmuş, daha sonra da o
sabah gördüklerinden kimseye söz etmemiştir.
HHH
Giyotin ile ilgili bir öykü daha var ki, insandaki
dehşet duygusunu daha da artırıyor.
Kimya biliminin babası, büyük bilim adamı
Lavoisier, Fransız Devrimi terör döneminde,
idama mahkûm edilir. Kafasının kesileceği günün
arifesinde, dostu yine bilim adamı matematikçi
Legrange’ı hapishaneye çağırır ona şunları
söyler:
- Ben yarın ölüyorum. Ama bir noktayı çok
merak ediyorum. Acaba kafa kesildikten sonra
da beyin bir süre daha çalışmaya devam
ediyor mu?
Sorusundan sonra, ekler:
- Ben idam edilirken, gel ve iyice bak! Kafam
sepete düştükten sonra gözlerimi iki kez
kırparsam, anla ki, kafa kesildikten sonra da
beyin bir süre daha çalışıyor.
Legrange dostunun isteğini yerine getirir ve
Lavoisier’nin, kafası sepete düştükten sonra
gözlerinin iki kere kırpıldığını, dehşet içinde görür.
Giyotinde can veren birçok değerli kişi arasında
bulunan İstanbul doğumlu şair Andre Chenier
ise, giyotine giderken şöyle haykıracaktı:
- Kesmeye hazırlandığınız bu kafada daha
çok iş var!
***
Ne gariptir ki, Fransa’da, ayrıca bazı eski
sömürgelerinde ve de bir süre Almanya’da idam
cezalarının infazında kullanılan giyotin aletinin
mucidi Dr. Joseph Ignace Guillotin, aslında
ölüm cezasına karşı bir kişiydi. İcat ettiği alet
ilk kez 1792’de bir hırsızın idamında kullanılan
Guillotin’i adıyla anılan aleti tasarlamaya iten
neden, infazın daha az acı verecek daha “insani”
biçimde yapılması kaygısı olmuştu.
Ölüm cezasına karşı olan insancıl doktorun
buluşu ne gariptir ki, daha sonra kendi adıyla
anılmaya başlanmıştır.
Giyotin ile ilgili bir başka ilginç öykü de, bizzat
Doktor Guillotin’in giyotin altında can vermiş
olmasıdır.
Gerçi bu iddia doğrudur, ama Guillotin ile
can veren Dr. Guillotin Parisli Joseph Ignace
değil, Lyonlu J.M.V, Guillotin’dir.
Joseph Ignace Guillotin ise 1814’te yatağında
ölmüştür.
Bir başka ilginç nokta da, giyotinin tarihe
karıştığı 9 Ekim 1981 günü idamın kaldırılması
millet meclisi önünde görüşülürken, (ilk teşebbüs
1907’de Jean Jaures tarafından yapılmış, ama
başarısız olmuştur) Le Figaro’nun yaptığı ankette
Fransızların yüzde 62’si idama taraftarken,
yalnızca yüzde 33’ünün karşı çıkmış olmasıdır.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları