‘Brexit Avrupası’

22 Haziran 2016 Çarşamba

Türkiye’de bizler siyasal İslamcı zihniyetin ‘Ortadoğu soslu doludizgin faşizmini’ yaşamaya başlarken çok uzak olmayan bir gelecekte esin kaynağı niyetine dahi başımızı kaldırıp bakabileceğimiz bir Avrupa kalmayabilir. Şaka değil. Bambaşka bir dalga geliyor ve altında kimin, nasıl kalacağı meçhul…
İmparatorluk mirasçısı, Avrupa kuşkucusu Britanya’da ahali yarın sandık başına gidiyor. Brexit’i oylayacaklar; yani bir ayaklarını zaten her daim dışarıda tuttukları AB üyeliğinden tümden çıkıp çıkmamayı…
Yaşlı Kıta’da da Donald Trump vakasıyla’ nasıl başedeceğini bilemeyen Transatlantik’in ötesinde de nefesler tutuldu. Zira bu, iki dünya savaşının küllerinden yoğrulmuş ‘barış, refah ve entegrasyon’ temalı Avrupa projesinin çöküşünün başlangıcı olabilir.

***

Anketler bıçak sırtında. Geçen hafta İşçi Partili AB yanlısı kadın siyasetçi Jo Cox’un öldürülmesi bile durumu pek değiştirmiş görünmüyor. 2013’te seçim kazanmak uğruna Brexit kararı almış Başbakan David Cameron, halkından ‘ricacı’. AB’nin ileri gelenleri yalvar yakar, “Bizimle kalın, size ihtiyacımız var” diyorlar.
Çizilen senaryolarda yok yok: Cameron’un derhal istifası, İskoçya’nın ikinci kez bağımsızlığı zorlaması, Kuzey İrlanda barışının çöpe gitmesi, resesyon, küresel ekonominin dahi etkilenmesi…

***

Peki adalıların zoru ne? AB projesine (AET) ilk katılımlarından beri bütçe katkılarını, tarım sübvansiyonlarını vs’yi hep müzakere ettiler. Avrupa süper devletine her daim karşı durdular. Avro’nun da schengen bölgesinin de dışındalar. Suriyeli göçmen paniğinin Almanya’daki gibi bir temeli yok. Serbest dolaşımla gelen ‘Polonyalı tesisatçı akını’ öyküsünün üzerinden çok zaman geçti. Ülke ihracatının yüzde 45’ini AB’ye yapıyor, bu sayede istihdam yaratıyor.
Yanıtlar belki biraz tarihte, biraz sosyal psikolojide... Ada ahalisi hissiyatında, 1066’daki Avrupa istilasında, Hitler Almanyası’yla savaşta... Yedi denize hükmeden emperyal, tüccar mirasta… Demokrasinin beşiği olarak kendi kararını kendi iradesiyle vermekte…

***

Brexit direkten dönse bile asıl mesele Avrupa’da. 2008 mali krizinin tetiklediği sorunlar AB’yi yol ayrımına götürüyor. Pew’ün son araştırmasına göre Avrupalıların yüzde 40’ı ülkelerine ulusal kararlarda daha fazla yetki istiyorlar. Hollanda, Fransa, Danimarka ve Avusturya’da Avrupa Kuşkucuları güçleniyor. Pek çok İskandinav ülkesi sosyal dokuları ve refah devleti standartlarının derdinde. Güney Avrupa’da İtalya, İspanya, Portekiz’de kurumsal yapıyı zorlayan hareketlenmeler yaşanıyor.
AB’nin kurucu değerlerini temsil etmesi gereken Fransa’da AB bütçesini tutturmak için çalışanların kazanımları anti demokratik yöntemlerle geri alınmak isteniyor, ‘isyan’ çıkıyor. AB’den memnun Polonya ve Macaristan giderek otoriterleşen sağcı yönetimleriyle rahat rahat birliğin değerlerinin tersine kürek çekiyor. Algılarını Rusya karşısında NATO’cu, güvenlikçi çizgiler belirliyor.

***

Brexit olsa da olmasa da bu iş diğerlerine sirayet edecek. Ulusal kimlik, göçmenler ve alternatif küreselleşmenin ana temalar olacağı ‘yeni bir Avrupa’ tartışması kapıda.
Türkiye’nin bu tartışmaya olumlu hiçbir katkısı olamaz. Tersine Suriye savaşını körükleyerek yarattığı sığınmacı krizi ve İslamın demokrasi ile bağdaşmadığını her gün ispatlayan politikalarıyla Avrupa’da aşırı sağın yükselişinde payı var. Maalesef artık Ortadoğu’daki savaşlarla, sığınmacılarla, yükselen otoriterlikle anılıyoruz. Kendi içimizde de insan hakları savunucusu, gazeteci ve yazar arkadaşlarımız Şebnem Korur Fincancı, Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin’i yok yere tutuklamakta beis görmeyen bir zihniyetle cepheden karşı karşıyayız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları