Dış politika çarkları

29 Haziran 2016 Çarşamba

Müjdeli “normalleşme” hamlesi furyasına İsrail’in ardından Rusya da katıldı. Türkiye’yi yöneten siyasal İslamcı iktidar, kör hırslara dayanan ideoloji yüklü dış politikasıyla son beşaltı senede bizzat yarattığı “anomaliyi” pek güzel sergilemekte.

***

Önce İsrail... 2009 Davos’taki “One minute” balonu ve 2010 Mavi Marmara vakası, siyasal İslamcıların bölge hegemonyası kurma projesinin ilk adımıydı. Arapların yarım yüzyıldır bir türlü sindiremediği, bileğini de bükemediği İsrail’in üzerine basılarak, Türkiye’deki tabana ve bölgeye karşı sürekli retorik yükseltilerek “imparatorluk hayalleri” kurgulandı. Ancak kısa süre kısmen tutan bu söylem, İhvan ideolojisi ile donatılamayan “Arap Baharı”na çarparak yerle yeksan oldu. Suriye, bu projenin mezara gömüldüğü yer olurken izlenen politikalar tüm bölge ve küresel çapta radikal İslam tehdidini açığa çıkartmaya hizmet etti.
İsrail ile altı yıllık diplomatik krize rağmen ticari ilişkilerin gelişmesi bize iç siyasette “kullanım değeri” olmasaydı çoktan “normalleşme anlaşmasının” yapılmış olacağını işaret ediyor. Anlaşmanın siyasal İslamcılar açısından bir başka ironisi var ki, bu “kullanım değerini” yerle yeksan ediyor.
Türkiye son dönemde bölgede en sıkı müttefik olarak Vahhabi/Selefi Suudi Arabistan’la hizalandı. Riyad, hem Mısır’da İhvan projesini bitiren dalganın arkasında, hem de Filistin İhvan’ını yani Hamas’ı küresel çapta yeniden “lanetli kılmaya” hizmet eden güç. İsrail de Hamas’la birlikte İran’a karşı Riyad’la konjonktürel ittifaka gitti. İsrail açısından varoluşsal tehdit algılaması düşünüldüğünde eleştirmeye açık olmakla birlikte durum daha “anlaşılır”. Ancak “siyonizmden” yani İsrail’in kurucu ideolojisinden nefret eden Türkiye siyasal İslamcıları, kendilerini ne tuhaf bir resimde buluyorlar. İsrail ile “normalleşmenin” “Gazzeli kardeşlere yardım için yapıldığı” gerekçelendirmesi ne feci sırıtmakta. Biatkâr AKP tabanı için bile...

***

Ve Rusya... 24 Kasım 2015’te Türkiye sınırını 17 saniyelik ihlal ettiği gerekçesiyle NATO’nun 60 yıllık tarihinde bir ilke imza atılarak düşürülen Su24 jeti için ilk geri adım geldi. Türkiye’ye bakılırsa “derin üzüntü beyan edildi” (regret), Rusya’ya bakılırsa “affedin, özür dilerim” denilerek “derin özür”... Belki iddia edildiği gibi biri Türkçe, diğeri Rusça iki mektup var.
Fark etmez. Özür ve tazminat Rusya için “gerek şart”, “yeter şart” bile değil. Ve özür sunumu iç kamuoyuna yönelik tüketim unsuru olarak anlaşılır olsa bile daha ilk günde Başbakan Yıldırım’ın çıkıp “Tazminat yok” demesi bu işin kolay olmayacağına işaret. Ve Rusya hem bölgesel hem de küresel bir güç. “Lafla peynir gemisi yürütülecek” bir ülke değil.
Bana kalırsa özür ve tazminat dışında Rusya Federasyon Konseyi’nin Dış İlişkiler Komitesi Başkanı’nın “Suriye ve Irak politikalarının da değişmesini istedikleri” yolundaki sözlerini de ciddiye almak icap eder.

***

Türkiye’yi yöneten siyasal İslamcı zihniyet, yıllardır tüm realitelere ve kapasitesine aldırmadan, bugün artık ıskartaya çıkartılmış “Hocası”nın donattığı kibir üzerinden oyun planları kurdu. Topyekûn başarısız oldu. İsrail ve Rusya karşısındaki manevralar iflas bayrağının göndere çekilmesi.
Kimileri Mısır, Suriye ve Irak çarklarına dair ümitvar. Ancak kanımca uluslararası itibar öylesine yitirildi ve öyle büyük husumetler yaratıldı ki, bir iki imza ve özürle halledilecek gibi değil.
Diğer yandan bu manevralarla dış politikanın iç hegemonyaya dair “kullanım değeri” sıfırlanmaktayken, şunu soran da çıkacaktır: RTE, RTE olmaktan vazgeçtiğinde değişiklik mümkün. O vakit RTE’ye ne hacet.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları