Milli İrade Fetişizmi

19 Nisan 2014 Cumartesi

Başbakan, yerel seçimlerden sonra “milli irade” sözcüklerini eskisinden daha güçlü bir biçimde diline doladı. Var mı, yok mu milli irade!
Başbakan’a ve ona biat eden Nagehan Alçı, Abdülkadir Selvi, Şamil Tayyar, Mehmet Metiner gibi cehalette birbiriyle yarışan “muhiplerden” oluşan borazancı takımına kalsa “milli irade” temsili demokrasilerde çoğunluk iradesi anlamını taşımaktadır. Bu, çağdaş demokrasileri tanımayan insanların cehaletlerinden kaynaklanan yanlış bir yaklaşımdır.
Çünkü çağdaş temsili demokrasiler genellikle “çoğunlukçu” demokrasi özelliklerine sahip olduklarından, burada halkın ya da ulusun iradesi değil, çoğunluğun iradesi geçerlidir. Çoğunluk iradesini “milli irade” olarak değerlendirip siyasal iktidarı güç ve yetki kullanma yönünden tümüyle meşru olarak görmek doğru olabilir mi?

***

Dönüp tarihe bakalım. Alman Weimar Cumhuriyeti’nde 1933 yılında yapılan seçimlerde aldığı oy oranına göre yapılan sıralamada Hitler’in partisi Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’nin yeri aldığı yüzde 43.9 oy oranıyla birinci partidir. Onu yüzde 18.3 ile Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD), onu da yüzde 12.3 ile Almanya Komünist Partisi (KPD) izlemiştir.
1933 Almanya’sı seçimlerinin 1945 Mayıs ayının 5’i itibarıyla dünya ölçeğindeki sonucu, 25 milyonu Sovyetler Birliği yurttaşı, 6 milyonu Yahudi ırkından olan toplam 50 milyon insanın ölümü, yüzlerce Avrupa kentinin yerle bir oluşu, onlarca ülke ekonomisinin çöküşü, milyonlarca insanın açlık ve yoksulluğa mahkûmiyeti olmuştur.
Buna 1933 seçimlerinde Alman toplumunun “milli iradesinin tecellisi” denilebilir mi?

***

Ya da bu mantıkla AKP iktidarının tepemizdeki varlığını “milli iradesinin tecellisi” olarak değerlendirip Gezi olaylarındaki ölümleri, devletin asker ve sivil bürokrasisinin hallaç pamuğu gibi atılmasını, iletişim özgürlüğüne getirilen kısıtlamaları, gizlilik ihlallerini meşru görebilir miyiz?
Temsili demokraside “çoğunlukçu” yaklaşımların demokratikleşme yoluna döşenmiş tuzaklar olduğunun bilincinde olmamız gerekir. Unutmayalım, ancak, oybirliğiyle ya da oybirliğine yakın bir çoğunlukla/kaliteli çoğunlukla seçilmiş bir iktidar, milli iradenin temsilcisi olduğunu söyleyebilir. Yoksa basit çoğunlukla iktidarı kazanan bir parti ya da oylarını birleştirerek çoğunluk oluşturan partiler/ koalisyonlar hiçbir zaman milli iradenin temsilcisi olarak kabul edilemezler.
Çağdaş temsili demokrasi açısından bakıldığında AKP’nin aldığı yaklaşık yüzde 45 oranındaki oyla “milli iradeyi” temsil ettiğini söylemek zoraki bir yakıştırmadır.
Bunda ısrar ise özellikle ilkel toplumlarda görüldüğü üzere doğaüstü bir güç ve etkisi olduğuna inanılan söylem ve nesnelere tapınmak olarak tanımlanan fetişizmdir, bir başka deyişle tedavisi kolay olmayan bir hastalıktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları