Adnan Binyazar

Çocuklara kıymayın efendiler!

27 Kasım 2020 Cuma

Politikacıların bir kesimi açıklamalarından dolayı birbirine girdi. Adalet Bakanı, varlığı özlenen hukuk reformundan söz ediyor. En büyükleri ise her gün, TV’lerde bu hallere nasıl düştüğümüze değinmeden, ekonomik daralmanın önleneceğini, dış ilişkilerin düzeleceğini duyuruyor. Onları dinlerken gözümün önüne haksız yere hapse atılan gazeteciler geliyor. Silivri Cezaevi’nde tutuklu Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel’in kızı Ada’nın, bayram gününde babasından ayrı kalmanın nasıl bir acı olduğunu dile getirirken geleceğe umutla bakan şiirine rastladım.

Çocuksu duygular

Çocukların azarlandıklarında yetişkinlere göre derin hüzünlere kapıldığı kanısındayım. Derin algısıyla yuvası bozulan kuşa benzer çocuk. Azarlandıklarında dudaklarının nasıl büküldüğünü, kan yürüyünce ateşe dönen yanaklarına gözlerinden iri damlalar yuvarlandığını görmeyenimiz yoktur. Bir süre sonra okşayacağını umduğu bir yakınına yaklaşırken, içten içe ağlayarak olayı duygu tarihinin sayfalarına yazar. Ada’nın bayram günü babasının yanında olduğunu varsayarak özlemle yazdığı şiirini okuyunca kimin vicdanı sızlamaz?

Orada seni göremiyorum,/Ama yakınımdasın,/Aramızda hiç mesafe yok,/ Çünkü hep kalbimdesin.

Seni özlüyor olabilirim,/Özlem duyabilirim,/Ama güçlü olmalıyım,/

Sen benim KAHRAMANIM’sın!

Seni kokulu kokulu öpüyorum,/Seninle gurur duyuyorum,/Geleceğin günü bekliyorum,/Seni çok ama çok SEVİYORUM!

Korona günleri

Koronavirüs Filizkıran fırtınası gibi dünyayı kırıp geçiriyor. En çok da profesöründen hemşiresine, hastabakıcısına nice sağlıkçının canını alıp geride kalanlarının ocağını söndürdü. Onlardan biri de Diyarbakır İl Sağlık Müdürlüğü’nde sağlık emekçisi olan Cuma Kurt’tur. Oğlu Umut, babasını şöyle anlatıyor:

“Çok iyilik yapan biriydi. Kız-erkek ayırmadan büyüttü bizi. Erkek çocuğu olmanın o bilinen ayrıcalığını yaşamadım ben. Hiç öksürmedi, nefesi kesilmedi, ateşi çıkmadı. Babam 15 gün sonra ölünce, üzerinden üç gün geçmişti ki tek böbreğime sancı girdi.”

Geride kalanlar

Hukuk, haklıyı haksızdan ayırır. O gücü kötüye kullanılıp yanlış bir kararla suçsuzu suçlu durumuna düşürdüğünde ona inanç besleyenlerin güveni sarsılır. Son on yılda, en çok tartışılan konulardan biri de toplumun haksızlıklarla karşılaşmasından doğan bu güvensizliktir. Ada’nın, sevinç duygularını dile getirdiği izlenimi yaratan şiirinin artalanında onun haksızlığa karşı duyduğu başkaldırısı yatıyor.

Son günlerde önemli bir istifaya yol açsa da yetkili ağızların hukuk reformunu dillerinden düşürmemeleri umut ışığı sayılmalıdır. Bu bağlamda işten atılan ya da ücretsiz izne ayrıldıkları için Gebze’den Ankara’ya yürümek isteyen metal işçilerinin eylemini durdurmak amacıyla gözaltına alınan 109 kişinin sonradan serbest bırakılması, hak hukuk tanımanın bir başlangıcı olabilir mi?

Dünyayı saran virüs salgını sanki insan soyunu ortadan kaldırmak için var olmuş. Hemen her ülkede ölümlere yol açıyor. Koronanın kurbanlardan biri de Umut’un babası Cuma Kur’tur. Cemal Süreya bir şiirine “Sizin hiç babanız öldü mü, benim bir kere öldü, kör oldum” diye başlar. Baba ölümü yaşayan Umut’un acısını düşünün!

André Gide, “Umutsuzluğa kapılmaktan korkup kaçma. Üstüne yürü, geç onu. Karanlığı aşınca umudun ışığını göreceksin!” diyor.

Salgınlara, savaşlara yenik düşmeyen insan soyu, sönmeyen umut ışığıyla can alıcı bu virüsün üstesinden mi gelemeyecek!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ağıt toplumu 13 Aralık 2024
Anılar yumağı 6 Aralık 2024
Fotoğrafı buzlamak 29 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları