Adnan Binyazar

Kitap tutkunu bir öğretmen

16 Ekim 2020 Cuma

Yaşanılanın dışında, kurguladığımız bir dünya özlemi de yatar içimizde. O dünyayı her an yeni biçimlere soktuğumuz da olur, yıkıntıya uğrattığımız da. İnsanı kendisiyle, uzak ya da yakın çevresiyle yüz yüze getiren Facebook, bir ölçüde, yapabilene böyle bir dünyayı yaşatıyor. 

Bir ilkokulda öğretmen olduğunu sandığım Burak Demir, insana, doğaya, sanatsal değerlere, özellikle kitaplara geniş yer ayırdığı Facebook hesabında bunu gerçekleştiriyor. Her yenileyişte onu görmemi sağlayan Demir, okuduğu kitapların, yazarlardan seçtiği aydınlatıcı sözlerin, çektiği usta işi fotoğrafların ortamına beni de sokuyor.      

Fotoğraf 1

Burak Öğretmen fotoğrafta, masasının başında oturan güleç yüzlü bir genç. Sıcak mı sıcak bakışlarıyla görenin içini ısıtıyor. Elinde çay bardağı. Ondan sonra gelen fotoğrafta yine masasının başında görülüyor. Bu kez, önündeki fincana bakılırsa Türk kahvesi içilmeyi bekliyor. 

Dingin bir gökyüzünün altında Süleymaniye Camisi ışılıyor. 

Görüntünün bir yerinde Behiç Ak’ın bir karikatürü göze çarpıyor. Bir karıkoca, belki iki sevgili. Erkeğin elinde palet var, kadınınkinde kitap. Karşılıklı oturmuş, sırtlarını, gür yapraklı ağaçların gövdesine dayamışlar. Gözlerini paletten, kitaptan ayıramıyorlar. Sessizliği erkek bozuyor: “Şehri bırakıp köye yerleşmekle ne doğru karar vermişiz, di mi?” 

Kadının yüzünde gülümsemeler dolaşıyor.  

Fotoğraf 2

Burak yine masasının başında. Kitaplığında Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali, Sait Faik’in kitap kapakları görülüyor. Dar bir aralıktan  George Orwell uzatmış başını. 

Yazarların düşünsel sözlerinden etkilenmiş olmalı ki Burak bilgece bir tümce kuruyor: “Dünyanın çirkinliğinden, bütün kirinden bir nebze kurtulmak için kitapla dolu bir odaya sığınmak belki de en akıllıca olanı...”  

Güzelin güzeli arkadan gelirmiş... Kitap tutkunu öğretmen, yalnız başına üç beş sandalyesi olan bir yerde oturuyor. Duvarda Orhan Kemal’le Fikret Otyam’ın bir fotoğrafı asılı. 

Orhan Kemal nargile fokurdatıyor, Otyam semaverden çay dolduruyor.  

Onları öyle görünce kendimi geçmiş günlerde buluyorum. 

Ankara Sanat Tiyatrosu’ndayız. Ön sırada Orhan Kemal, onun arkasındaki sırada Fikret Otyam’la ben, 72. Koğuş’u izliyoruz. Orhan Kemal oyuna bizden çok gülüyor. Arkaya dönüp nedenini açıklıyor: “Şu anda burada değilim ben, sahnede olayı yaşayanların arasındayım.”  

O güzel insanlar aramızdan nasıl da sessizce geçip gittiler!         

Sahne 3

Burak’ın okşayıcı elleri, salgından dolayı okula gidemeyen pembeli, yeşilli, mavili, aklı karalı giysileriyle dar gelirlilerin çocukları olduğu duruşlarından belli öğrencilerinin omzunda. Yüzünden ileride onları aydınlığa erdirmenin kıvancı ışıyor. Öğretmen sessizliğiyle düşünüyor: “Yeni sınıfım, yeni öğrencilerim. Anadolu’nun herhangi bir köyünden gelen tüm çocuklar gibi biraz mahcuplar. Umarım yüreklerinde umudu, sevgiyi yeşertip, onların zihinlerini aydınlığa kavuşturabiliriz.

Burak’ın aklı fikri kitaplarda: 

Kitaplarla dolu bir oda, bizi çağın bütün karanlığından kurtarabilir. Belki aradığımız sessiz huzur kitaplardadır.”   

Onunla kalmıyor, yazarlardan özdeyişler ekliyor: 

Odamda beni kitaplarım bekler. Bu yegâne tesellidir.(Sabahattin Ali)

Günümün birkaç saatini kitaplara verirdim. Okurken başka bir dünyaya girer, bütün dertlerimi unuturdum.(Reşat Nuri Güntekin)   

Öğretmen okulundan üniversiteye 43 yıl öğretmenlik yaptım. Yaşıma başıma bakmadan ben bile içten içe Burak Öğretmen’in öğrencisi olma umuduna kapılıyorum!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Atatürk Aydınlanması 3 Mayıs 2024
Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları