Adnan Binyazar

Kolejden üniversiteye

10 Ocak 2020 Cuma

İyi eğitilmiş insan, demokrasiye-eşitliğe-özgürce yaşamaya-yaratıcılığa-insanı “insan kılan tüm değerlere emek vermeyi varoluşunun gereği sayar. Bu düzeye, en başta klasikler olmak üzere, okuyanlar, bilimsel düşünenler, kişiliklerini müzik, resim gibi sanatsal yaratılarla besleyenler varıyor.

Yaşadığımız günlerde bunu gerçekleştirerek küçükten başlayıp büyüğe ulaşma erdemine eren, Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyet Onursal Başkanı Fahamettin Akıngüç’tür. Onun, aydınlanmacı bir kişilik taşıdığını, yalnızca şu görüşü bile kanıtlar:

Ulusal eğitim yetmez. Öğrencilere verilen eğitimin mutlaka uluslararası bir niteliği de olması gerekir.


Küçüğü büyültmek

Hiçbir eksiği olmayan kamu yapılarından bilirim. Oktay Akbal’ın, “Önce ekmekler bozuldu” dediği gibi, yapının önce muslukları yalama olur. Bir iki hafta sonra, yüklenerek açılıp çarpılarak kapatıldığından, kapılarda ürkütücü cızırtılar başlar. Oysa, erdem, varlıklar yaratanda aranır, onu yok ederek eylemsiz kılanda değil. Kültür Koleji’nin tarihi incelendiğinde, 94 yaşındaki Akıngüç’ün, canını dişine takarak bunu gerçekleştirdiği görülüyor. Kolej deneyimlerinden yararlanıp ülkemizin seçkin eğitim kurumlarından biri olan Kültür Üniversitesi’nin temeli, onun yaratıcı beyninin aydınlığıyla atılmıştır.


Babadan oğla geçişim

Dil kültürümüzün eşsiz kitabı Dede Korkut’ta babadan oğula geçişim şöyle dile getirilmiştir: “Oğul, babanın sırrıdır, iki gözünün biridir, / Oğul, babadan görmeyince sofra kurmaz.

Bu dizelerin içeriği, Akıngüç’le babası Halil Akıngüç arasındaki sürekliliğe de uyarlanabilir. Kültür Koleji’ni, önce babası Hayri Akıngüç Eskişehir’de “Kültür Ders Evi” adıyla kuruyor. İnşaat mühendisi oğlu, görevini orada matematik ve fizik dersleri vererek getiriyor. Yapıların projesinin çiziminden de o sorumlu. Oğlunu üniversiteden sonra onaylı öğretmenlik belgesi almaya yönelten ise yine babasıdır.

Eğitim, araştırmalarla, deneyimlerle, yaratıcılıkla bilgiden bilgi üretmenin en etkili aracıdır. Figen Atalay’ın Cumhuriyet’teki röportajında (23 Aralık 2019), Akıngüç “iyi okul” kavramını bu doğrultuda açıklıyor:

İyi okul her şeyden önce, hümanist değerlerle kuşatılmış olmalıdır. Bireyi, araştıran, bulan, sorgulayan, izleyen, gözleyen, özetle düşünmeyi öğreten, bireysel özellikleri ve yetenekleri göz ardı etmeyen okullar iyidir. Yalnızca öğrenciye değil, öğretmenine hatta ulaşabildiği ölçüde ailelere düşünce ve bilgi anlamında yatırım yapmak, katkı sağlamak için çaba gösteren okul iyidir. Doğru toprakta, doğru iklimde, iyi baktığınız ağaç meyve verir. (...) İlkeli, iyi, öğrencisine, öğretmenine, ailelere, çalışanlarına, ülkesine güven veren bir okul kurma idealiyle yola çıktım.

Kültür Üniversitesi

Kültür Üniversitesi, eğitim alanında iyice kurumsallaşmış kolej deneyimlerinden bilinçle yararlanılarak kendini kendi içinde var etmiştir. Üniversitenin yayımladığı şu kitaplar bunun kanıtı sayılmalı: Bir Yetişkin Yaratmak, Ana-Babalık Sanatı, Çağı Yaşamak, Önyargıları Yıkmak, Derinlemesine Öğrenme...

Tiyatroya, konserlere gidin denilmiyor öğrencilere, Fazıl Say, Genco Erkal üniversiteye davet ediliyor. Bununla da kalınmıyor, geniş salonlarda sergiler açılıyor.

Yaşamını eğitime adayan bir Cumhuriyet aydınıdır Akıngüç. Köy Enstitüleriyle Atatürk aydınlanmasının kültür ışığını ülkenin en dip köşelerine yayan Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç gibi, o da Kültür Üniversitesi’yle bilinçli gençler yetişmesine eğitim ortamı yaratmıştır.






Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ağıt toplumu 13 Aralık 2024
Anılar yumağı 6 Aralık 2024
Fotoğrafı buzlamak 29 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları