Adnan Binyazar

Merve’nin direnci

07 Ocak 2022 Cuma

Kızlar eskiden yazgısı ne ise ona katlanırdı. Doğuda, bir an önce başlık parasına konsun diye çocuk yaştaki kızlarını evlendirenler oluyor. Neredeyse sözlüklere “çocuk gelin” kavramı da girecek... 

Köylerde, okula göndermemek için kızlarının kimliğini saklayanlar vardı. Cumhuriyetin ilanına kadar okul yüzü görmemişler bunları içine sindiriyor, giderek de çoğalıyordu.   

Bağnazca tutumlarından dolayı kız çocuklarının gelişimini kösteklemeye kalkan ana babanın, ders alması gereken bir öyküdür Merve’nin direnci.

MERVE’NİN ÖYKÜSÜ     

Hentbol Federasyonu’nun çağrısı üzerine Ankara’ya gelen 13 yaşındaki imam hatip ortaokulu öğrencisi Merve Akpınar, sanki Atatürk’ün, “Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir” sözünü okumuş da öyle başlamış olmalı konuşmaya:        

“Bayram Hoca beni seçti, çok teşekkür ediyorum ona. İlk başladığımda ‘Sen kızsın, şort giyemezsin, erkeklerin yanında oynayamazsın’ diyerek beni dışladılar. ‘Niye oynamayayım?’ dedim, o anda söz verdim kendi kendime: ‘Köyümdeki kız çocuklarının kaderini değiştireceğim. Hem çalışacağım hem mesleğimi yapacağım hem de sporuma devam edecek, onların o önyargılarını yıkacağım!..’ 

O nedenle spora devam ettim, bıkıp onu bırakmayı da hiç düşünmüyorum! İnşallah ülkeme layık bir sporcu olurum!..”

MERVE OLMAK 

Merve, geleceğini nasıl kuracağını da o yaşlarda tasarlamış:

“Hepsi, benim iyi yaptığımı söyledi, benim başarımı görüp kendi çocuklarını da yönlendirmek istediler ama başaramadılar. Kızlarına, ‘Herkesin kızı gidip ortalarda geziyor, sen burada boş boş dolaşıyorsun, gör, o senden daha başarılı olacak!’ diyorlar.

Buradan ağabeyime ve babama da teşekkür ediyorum, onlar bana çok destek verdi. İnşallah onların desteğini boşa çıkarmam. Onlara, kendime, ülkeme layık bir sporcu olurum. Benim hayalim üç şey. Birincisi beyin cerrahı olmak, ikincisi güzel bir sporcu, üçüncüsü ise polis olmak...”

Olursun, cesur yürekli Merve, ödüllerle onurlanan sporcu olduğun gibi, yolunu şaşırmazsan beyin cerrahı da polis de olursun! Direngenlik ruhunda var, alışılana saplanıp kalmamayı doğuştan öğrenmişsin... 

İnsan, kararını vermeye görsün, Nâzım Hikmet’in şiirinde olduğu gibi, “...mahlukat yerinden durur, toprağın nabzı başlar / onun nabızlarında atmağa. / Ne kendi nefsini korur, / ne düşmanı kayırır, / Dağları yırtıp ayırır, / kayaları kesip yol eyler âbıhayat akıtmağa...” 

KÖY ENSTİTÜLERİ

1940 yılında kızı, erkeği ayırmadan köy çocuklarının aynı ortamda öğrenim görmesini sağlayan Köy Enstitülerinin kuruluş evresinde, zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, şu sözleriyle, Cumhuriyetin en büyük eğitim devriminin önemini şöyle açıklıyordu: 

“Türk vatanının dağlarında, bayırlarında ve kırlarında hatta en ücra yerlerinde kendi kendine açıp solan çiçek bırakmayacağız...”  

Kendi kendine açıp solmaya bırakılmayan çiçek, kızlı erkekli köy çocuklarıydı.  

Yüzyıllarca eğitime kentlerde belirli kesimler göz önünde bulundurularak düzen verilmiştir. Bununla ilk kez, Cahit Külebi’nin bir şiirinde dile getirdiği gibi, “gökte yıldız kadar köylerimiz” de düşünülmüş oluyordu. 

Bir Hasan Âli Yücel’in bildirgesinde değinilen cumhuriyet - kültür - bağımsızlık - demokrasi bütünlüğüyle içinde yaratılan yaygın eğitim uygularına bakın, bir de günümüzde daldan dala atlanarak yöntem arayışlarına... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ağıt toplumu 13 Aralık 2024
Anılar yumağı 6 Aralık 2024
Fotoğrafı buzlamak 29 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları