Adnan Binyazar

Yazıklar olsun!

05 Kasım 2021 Cuma

Kadın cinayetleriyle ilgili soru yöneltilen bir kadın, zafer kazanmışçasına konuşuyor:

“Kocasına sadık olsun, ölmesin!”

Eşler arasındaki bağlılık, toplumsal değerler açısından elbette önemlidir. Ama ona uymamışsa, kadın öldürmeyi haklı bulmak, cinayeti onaylamaktır ki, böyle düşünmek insana yakışmaz! 

Yakınanları kin kusarak aşağılarken, sesini Recep Tayyip Erdoğan’a duyurmaya kalkıyor: 

“Bizim insanlarımız çok nankör. Herkesin arabası var, ne açlığı? Herkes tok. Herkes mis gibi geçiniyor. Yok simit 5 lira olmuş, yiyemiyormuş. Zıkkımın kökünü ye! Herkes lokantada, çarşıda pazarda dolaşıyor. Hâlâ nankörlük! Daha ne istiyor bu insanlar, Tayyip’ten ne istiyor? Adamın yakasını bıraksınlar ya! Madem bu ülkede yaşamak istemiyorlarsa, Tayyip’ten memnun değillerse gitsinler başka yere!..”

YAZIKLAR OLSUN! ÖFKE SAÇMAK!

Kadının çevresinde toplanan sağduyulu yurttaşlar, “Ülke sizin mi? Tayyip’in babasının yeri mi burası? Her gün bir bayan ölüyor niye sesin çıkmıyor?” diye tepki gösterince öfke saçan ağzını bozarak, örtünmeyen kadınları suçluyor: 

“Ölmesin. Ölen bayanlara ben acımıyorum. Örtünmüyor kadın, erkek de taciz ediyor. Ondan sonra ‘Ay bana taciz etti, ay bana baktı’! O zaman açma kardeşim, oranı buranı...” 

Kadının, toplum karşısında ağzını bozacak denli kendini aşağılamasında eğitim düzenimizin de etkisi yok mu? 

O kadın laik eğitim ortamında yetişip Atatürk’ün şu sözlerini okumuş olsaydı, kuşkusuz, kafasında bu tür mantıkdışı düşünceler oluşmazdı: 

“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın. Dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.”

VOLEYBOLCU KIZLAR 

Kadın öyle düşünürse en küçük bir tartışmada bile kaba duygularından güç alan erkek, onu bir araç olarak görmez mi? 

İşte örneği!

2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda Çin’i 3-0 yenerek büyük başarı gösteren Kadın Milli Voleybol Takımı kızlarının, spor giysileriyle sahaya çıkmalarını kınayan kişinin görüşlerini okuyunca kendimi ortaçağ karanlığında buldum: 

“İslamın kızı! Sen oyun alanlarının değil, imanın, iffetin, ahlakın, hayânın, edebin sultanısın; sen ‘burnunu göstermekten utanan’ anaların evladısın. Ekranlara ve sakallı ağabeylerinin, o popüler kültürün kurbanlarına ‘sultan’ demesine aldanmayasın! Umudumuz da duamız da sensin!”

Sözleri tepkiyle karşılanınca kendini haklı çıkarmaya çalışıyor: 

“İfademde tek cümlelik bir hakaret yok. İslamın kızına ne olması ve olmaması noktasında bir çağrı var. Sermayesi ‘küfür’ olan ahlak yobazlarıyla hukuk önünde tek tek hesaplaşacağım. Sizin keyfinize göre değil, İslama göre konuşacağım. Dinime sövenle hesaplaşmadan canımı alma yarabbi!

SAĞDUYU 

Beyinle yürek arasında, vicdanlı olmayı sağlayan bir duyarlık yolu vardır. İnsan, aklıyla, herkeste bir ölçüde var olan o yolu açarsa kendini et - kemik - sinir yığını olmaktan kurtararak özgür kılar. Öyle bir yoldan, düşüncesini vicdanın süzgecinden geçirme erdeminden yoksunsa iyiyi kötüler, kötüyü iyinin yerine oturtur. 

Bu tür haberleri okuyunca düşündüm durdum; kadın ya da erkek, yaşamları boyunca hiç değilse bir roman, öykü ya da düşünce yazısı okumuş, tiyatro izlemiş, sanat sergileri gezmiş, baskıdan uzak aile içi özgürlüğü tatmış, huzurlu ortamlarda büyümüş olsaydı, her gün onlarcası yaşanan öldürme vahşetini onaylar, iyinin değerini düşürmeye kalkar mıydı?..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları