‘Ben’in sorumluluğu (2)

‘Ben’in sorumluluğu (2)

12.12.2016 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Geçen haftaki yazımda, Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923’te kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne ve o cumhuriyetin “yeni insan”ına yeni bir benlik kazandırma savaşımından ve böyle bir çabanın neden gerekli olduğundan söz etmiştim. Bu arada Atatürk’ün kafasındaki Devrim Projesi’nden de şöyle söz etmiştim:
“…bu Tek-Adam’ın kafasında oluşturduğu Devrim Projesi, ancak Anadolu insanının çok uzun sürmüş bir kapıkulu zihniyetinin egemenliğinin ardından yeni bir ben’lik kazanmasıyla, başka deyişle her şeyden önce ‘ben’ olabilme ve bundan böyle dünyada olup bitenlere bu ben’in süzgecini kullanarak bakma ihtiyacını duymasıyla gerçekleşebilir. Ben’in bu bağlamdaki en önemli temel taşları ise eleştirel düşünmeyi hiç elden bırakmayacak bir akılcılık ve hayatın hiçbir ayrıntısı bağlamında önemi yadsınmayacak bir bilimsel tutum olabilir…

‘Ben’in önemini kavrayabilmek…
Yukarıdaki satırları yazarken “Ben’in Sorumluluğu” başlıklı eski bir yazıma da atıfta bulunmuştum. Şimdi o yazımdan da bir alıntı yapmak istiyorum: “Sanırım bu ortamda şöyle doğru dürüst ‘ben’ diyebilseydik bugüne kadar, örneğin her kademedeki eğitimden ‘ben’ diyebilen bireyler yetiştirmeyi anlasaydık ve ‘ben’i de pis bir hesapçılıkla, acımasız bir bencillikle karıştırmak yerine tekil ve bilinçli bireyin kendini oluşturmasının varılabilecek en son noktasıyla eşanlamlı kılabilseydik, dün ve bugün başımıza gelenlerin çoğunu, belki de hiçbirini yaşamayacaktık. – Gelgelelim belki de Osmanlı’dan kalma kapıkulu zihniyetiyle, korktuk hep böyle ben’lerden. Öylesine korktuk ki, kimi zaman aramızdan nasılsa çıkıvermiş ben’leri de ya ‘bizden’ olmak ya da yıkılıp gitmek seçeneği ile karşı karşıya bıraktık. Kendi ben’liğimizin onayını hep çevremizde dolanan, önümüzde eğilen, sessiz ve dilsiz ben’liksizleri çoğaltmakta aradık…”
Evet.
Şimdi artık ben-cücelerden oluşma bir toplumda, daha doğrusu böyle bir oluşuma ‘toplum’ denilemeyeceğinden, bencücelerden oluşma bir kalabalıkta yaşamaktayız.

Benlik yitiminin korkunç hesabı…
Çoğunlukla ‘ben’liklerini yitirmişlerden -ya da, aslında ona hiç sahip olamamışlardan!- meydana gelen bir kalabalık, aslında düşünülebilecek kalabalıkların en tehlikelisidir.
Çünkü böyle kalabalıklarda gün gelir, insan hayatı her şeyin ölçütü olmaktan çıkar ve o zaman o ortamda -insanlar bir şeylere ne kadar değer atfetmek isterlerse istesinler- gerçek anlamda insanı insan kıldığı söylenebilecek hiçbir değer kalmaz. İnsan hayatının her şeyin temel ölçütü olmaktan çıktığı bir kalabalıkta ise her türlü ahlak söylemi, yalnızca iğrenç bir ikiyüzlülük olarak kalır.
Böyle bir ortamda iktidar sahipleri Atatürk’ün “fikri hür vicdanı hür nesiller yetiştirme” idealinin yerine gençlik bağlamında “dindar gençlik yetiştirmek” gibi bir çağdışılığı hedef diye gösterirlerse eğer, dinin yerini de sadece iktidarları iktidarda tutmayı sağlayacak hurafeler alır.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki o “düşünen benlik” dolu, “düşünen benler” yetiştirme tutkusuyla yanan toplumdan bugünkü “benliksiz”liğimize geçişimiz, yakın tarihimizde işlediğimiz en korkunç kolektif suçtur!  

Yazarın Son Yazıları

Papa Francis’in yeni misyonu…

Papa Francis’in yeni misyonu…

Devamını Oku
12.06.2017
‘ne garip federico adında olmak…’

‘ne garip federico adında olmak…’

Devamını Oku
05.06.2017
‘Sessiz savaşçı’lığın gürültülü yollarında…

‘Sessiz savaşçı’lığın gürültülü yollarında…

Devamını Oku
08.05.2017
Kültürde ‘geri kalan’ kavramı üzerine (2)

Kültürde ‘geri kalan’ kavramı üzerine (2)

Devamını Oku
01.05.2017
Kültürde ‘Geri Kalan’ kavramı üzerine (1)

Kültürde ‘Geri Kalan’ kavramı üzerine (1)

Devamını Oku
24.04.2017
Sermet Yeşil’den barış çağrıları…

Sermet Yeşil’den barış çağrıları…

Devamını Oku
17.04.2017
‘Evet’ ile ‘Hayır’ arasında bir sahaf turu …

‘Evet’ ile ‘Hayır’ arasında bir sahaf turu …

Devamını Oku
10.04.2017
Bir tiyatro açmak…

Bir tiyatro açmak…

Devamını Oku
03.04.2017
Tiyatron, düşleyebildiğin kadardır…

Tiyatron, düşleyebildiğin kadardır…

Devamını Oku
27.03.2017
‘Acil’de sabah saatleri…

‘Acil’de sabah saatleri…

Devamını Oku
20.03.2017
‘Belki biraz sevgi verebilirsin …’

‘Belki biraz sevgi verebilirsin …’

Devamını Oku
13.03.2017
Müjdat Gezen’in yaktığı göz ışıkları...

Müjdat Gezen’in yaktığı göz ışıkları...

Devamını Oku
27.02.2017
Kirletilmemiş bir zaman parçası aramak…

Kirletilmemiş bir zaman parçası aramak…

Devamını Oku
20.02.2017
Kediler tekin değildir…

Kediler tekin değildir…

Devamını Oku
13.02.2017
Onat Kutlar’ın düşündürdükleri...

Onat Kutlar’ın düşündürdükleri...

Devamını Oku
06.02.2017
Engin Cezzar da yok artık!

Engin Cezzar da yok artık!

Devamını Oku
30.01.2017
Çevirmenin yalnızlığı…

Çevirmenin yalnızlığı…

Devamını Oku
23.01.2017
Erhan Ünal, Köy Enstitüleri ve ‘küresel finans oligarşisi’ (2)

Erhan Ünal, Köy Enstitüleri ve ‘küresel finans oligarşisi’ (2)

Devamını Oku
16.01.2017
Erhan Ünal, Köy Enstitüleri ve ‘Küresel Finans Oligarşisi’ (1)

Erhan Ünal, Köy Enstitüleri ve ‘Küresel Finans Oligarşisi’ (1)

Devamını Oku
09.01.2017
Ressam Sadi Bey’in Son Tablosu…

Ressam Sadi Bey’in Son Tablosu…

Devamını Oku
02.01.2017
Bir aydın: Bertan Onaran

Bir aydın: Bertan Onaran

Devamını Oku
26.12.2016
İçimden yine tarih yazmak geldi de…

İçimden yine tarih yazmak geldi de…

Devamını Oku
19.12.2016
‘Ben’in sorumluluğu (2)

‘Ben’in sorumluluğu (2)

Devamını Oku
12.12.2016
‘Ben’in sorumluluğu -1

‘Ben’in sorumluluğu -1

Devamını Oku
05.12.2016
Bendeki Fidel Castro…

Bendeki Fidel Castro…

Devamını Oku
28.11.2016
Ataol’un çocukları...

Ataol’un çocukları...

Devamını Oku
21.11.2016
Cumhuriyetin çizgileri…

Cumhuriyetin çizgileri…

Devamını Oku
14.11.2016
Şu uğursuz ‘Biz, olduk!’ C yanılsaması (2)

Şu uğursuz ‘Biz, olduk!’ C yanılsaması (2)

Devamını Oku
07.11.2016
Şu uğursuz ‘Biz, olduk!’ yanılsaması…

Şu uğursuz ‘Biz, olduk!’ yanılsaması…

Devamını Oku
31.10.2016
‘Hiç kimsenin kenti’nde yaşamak…

‘Hiç kimsenin kenti’nde yaşamak…

Devamını Oku
24.10.2016
Akademisyenlik üzerine bir tartışma...

Akademisyenlik üzerine bir tartışma...

Devamını Oku
17.10.2016
Göçmüş bir kültürün simgesi: Giovanni Scognamillo

Göçmüş bir kültürün simgesi: Giovanni Scognamillo

Devamını Oku
10.10.2016
‘Fırıldaklar Festivali’ne hoş geldiniz!

‘Fırıldaklar Festivali’ne hoş geldiniz!

Devamını Oku
03.10.2016
Deneme üzerine birkaç not…

Deneme üzerine birkaç not…

Devamını Oku
26.09.2016
Evet, Tarık Akan da Türkiye’dir…

Evet, Tarık Akan da Türkiye’dir…

Devamını Oku
19.09.2016
Gündüz Vassaf’tan yarına atıflar...

Gündüz Vassaf’tan yarına atıflar...

Devamını Oku
12.09.2016
‘Paylaşılmış yalnızlık’lara sığınmak…

‘Paylaşılmış yalnızlık’lara sığınmak…

Devamını Oku
05.09.2016
Bir kez daha: Anayasa kültürü…

Bir kez daha: Anayasa kültürü…

Devamını Oku
29.08.2016
Sorun ‘Avrupalılık’ değil, uygar olmak...

Sorun ‘Avrupalılık’ değil, uygar olmak...

Devamını Oku
22.08.2016
Biz nasıl bu kadar cahil kalabildik?

Biz nasıl bu kadar cahil kalabildik?

Devamını Oku
15.08.2016