Ahmet Güvener

Haydi Hocam…

16 Nisan 2014 Çarşamba

Yıldırım Demirören TPFK’si (Türkiye Profesyonel Futbol Kurumu) belirli bir misyon için göreve getirilmiştir. Başarısız ve yetersiz icraatlarını yazmaya kalkarsam bu sütunlar yetmeyebilir. Ama bazı konulardaki doğru uygulamalarını da yazmak zorundayım.
Birincisi, yıllardır sürüncemede kalan tesis sorununu çözmek için Riva’daki Hasan Doğan Tesisleri’nin inşaatını başlatmak kurum adına çok önemli bir başarıdır. Bir diğer başarısı da doğru ya da yanlış, yabancı futbolcu kısıtlamasının arkasında durmasıdır. Üçüncü ve en doğru kararı, Türk futbolunun başına Fatih Terim’i getirmesidir. Yalnız milli takımların değil, tüm futbol gelişiminin de patronudur hoca artık. İki buçuk yıl TFF’de Hoca ile birlikte Futbol Gelişim Direktörlüğü yaptığım için, gerek gücü, gerek tecrübesi, gerek bilgisi ve gerekse gerektiğinde uzmanına danışması ile Fatih Hoca’nın Türk futbolunun geleceğini doğru yola oturtabilecek tek kişi olduğunu söyleyebilirim. FIFA sıralamasında dünyada 33. ve Avrupa’da 22. sırada olan ve futbol ile yatıp futbol ile kalkan bir ülke için tek çare futbolun sil baştan yapılmasıdır. Hoca’nın bu yolda en büyük handikapı da nicel ve nitel olarak bu konuda yetişmiş ve donanımlı insan kaynağı eksiğidir.
Fatih Hoca’yı bekleyen üç temel sorun var. Türkiye 300 bin kadar lisanslı futbolcusu ile UEFA ülkeleri arasında nüfusa oranla lisanslı futbolcu oranında 54 ülke arasında 48. sırada. Kadın lisanslı futbolcumuz ise sadece 3000, yani yüzde 1. Lisanslı futbolcu sayımızın en kısa zamanda bir milyona, kadın futbolcu oranımızın da yüzde 25’e çıkması hedeflenmelidir. Evet, oyuncu sayımız 1 milyon olunca bir yerine üç Arda üretmeyeceğiz, ama emin olun bir ikinci Arda üretme şansımız yükselecek. Daha fazla gence futbol oynatmanın tek amacının elit futbolcu yetiştirmek olmadığını, burada bir toplumsal amaç olduğunu da asla unutmamalıyız. TFF’de yaşadıklarım, bana bu artış için MEB ile işbirliği yapmanın bir sonuç getirmeyeceğini gösterdi. TFF bu konuda bence okullardan ziyade yerel yönetimlerle işbirliği yapmalıdır. İkinci temel sorun ise antrenör eğitimidir. Üzülerek belirtmeliyim ki antrenör eğitimimizin bir detaylı yazılı müfredatı yoktur. Bazıları kızacak ama ne üniversite ne de futbol camiasında bu müfredatı dört dörtlük yazmak için gerekli bilgi ve metodolojiye sahip uzmanlar mevcut. Yapılması gereken, yurtdışından bir uzman getirilerek bu müfredatın gelişmiş bir ülkenin müfredatı temel alınarak hızla oluşturulmasıdır. Altyapılarda en büyük sorun eğitimci ve tesis yetersizliğidir. Altyapı antrenörlerine verilen UEFA B güncelleme kursu boyacı küpü durumundan çıkarılarak, devamlılık arz eden bir eğitime dönüştürülmelidir. Altyapı antrenörlerini belirli bir düzeye getirmezsek Türk futbolunun geleceği maalesef karanlıktır. Futboldan başka hiçbir şey bilmeyenlerin aslında futbolu da bilmedikleri unutulmamalıdır.
Üçüncüsü, altyapılardaki standart eksiğidir. Bugün aşçı okulu açmak için MEB’den izin almak gerekirken, futbol okulu açmak için ne MEB’den ne de TFF’den izin almak gerekmektedir. Bugün bazı kulüplerimizin adı Akademi olan gençlik geliştirme merkezleri vardır. Ama ortada Akademi unvanı almak için TFF’nin belirlediği tek bir standart yoktur. Bu konuların acilen çözülmesi gerekir.
Ve tüm bu sorunları çözebilecek tek kişi, gücü, donanımı, hırsı ve tecrübesiyle Fatih Hoca’dır… Hadi hocam sana güveniyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hakem lobisi 9 Temmuz 2016
Kardiac Kids 17 Kasım 2015
Yeter artık 29 Eylül 2015

Günün Köşe Yazıları