Analar Ağlamasın Diyenin Anası Ağlayacak...

07 Ekim 2014 Salı

Fehmi Koru bundan epey bir süre önce bir toplantıda kulağıma eğildi:
“Farkında değilsin belki, ama Tayyip Bey hakkında bazen senden daha ağır yazılar yazan yok!”
- Estağfurullah.
- Dalga geçme.
- Ne dalgası? Demek sen Cumhuriyet’te benden başka kimseyi okumuyorsun.
Belli ki dostça bir uyarı yapmak istiyordu.
Zaten gerisini getirmedi.
Gerek de yoktu.
Çünkü Demirel’den duyduğumuz o sözü o da ben de çok iyi biliyorduk:
“Lafın tamamı aptala söylenir!”

***

Lafın tamamı epey zaman sonra geldi.
“Müşteki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı “Suç Duyurusu” şöyledi:
“16 Eylül 2014 günkü ‘Analar sadece ağlamakla kalsa..’ başlıklı yazınız ile iftira ve cumhurbaşkanına hakaret suçu işlenmiş ve cumhurbaşkanının kişilik haklarına açıkça bir saldırı gerçekleşmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun bu eyleme uyan maddeleri gereğince kamu davası açılması talebidir.”
“İftira ve saldırı” denilen o yazı, özetlemeye bile değmeyecek rutin bir bellek tazeleme yazısıydı.
Gökdelenci Ali Ağaoğlu’nun “Anasını..” diyen..
Bir gün önceki Cumhuriyet manşetinde yer alan yasal dinleme kayıtları ile..
Milletin ‘A...’na koyan Mehmet Cengiz adlı müteahhidin sözlerinden yola çıkarak, “analarla” ilgili küfür açılımını aslında 2006 yılında Mersin’de sokak ortasında ilk yapanın Sayın Erdoğan olduğunu yazmıştık.
Son yılların en etkili sloganının “Analar ağlamasın!” olması bir raslantı değildi.
Çünkü hedefte, cephede, sokakta hep analar vardı.
Anaları sadece kazadan beladan evlat acısından değil, küfürlerden de esirgemek gerekir mealindeki bir yazıda, iftira-hakaret aramak, moda deyimle bir tür “algı operasyonu” mu acaba?!.
Ama öyleyse umalım ki bu operasyon, adliyeyi, mahkemeleri de kapsama ve etki alanına dahil etmesin.
Malum TCK, Cumhurbaşkanı’nı özel yasa maddesi (Md. 299) ile koruyor. Hakarete 1-4 yıl hapis cezası öngörüyor.
Ama Cumhurbaşkanı, isterse Başbakan yapabiliyor.
Önünde hiçbir engel bulunmuyor.
İsterse dümdüz gidiyor!..

Kurbanlık Hale Gelen Kurban Bayramı
“Sağ elin verdiğini sol el görmemeli,
bilmemelidir!”

İbadetin gösteriş için yapılması ayıp, hatta günahtır.
Zekât, fitre, sadaka alanı rencide eder. Verenin de kibre kapılmasına yol açar.. Kurban kesmek ise aynı şey değildir. Aleniyet kaçınılmazdır.
Kurban, hacı olmak için şart kabul edilir. Kesmek ise farz değildir.
Sadece eti bayramdan bayrama gören yolsul kesimler için “hayırlı bir gelenektir”!
Kurban kesiminin vahşet görüntülerine yol açması ise İslamiyet adına bir talihsizliktir.
Bir başka talihsizlik ise bu yıl siyasilerin kurban bağışı yoluyla bir tür PR’a yönelmeleridir.
Kızılay’a kurban bağışı kampanyası örneğin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 6 kurban kestiğinin ilan edilmesi, meydanlara iftariye çadırları kurmak türünden bir ibadet gösterisine dönüştü. İftariye çadırı yarışına katılmak zorunda kalan CHP de lideri vasıtasıyla Kızılay’a kurban bağışına yöneldi.
Ama ne yazık ki bir kurban ile yetindi. Erdoğan’la bu tür yarışa girilince geride kalmak kaçınılmaz!..
İnternette Bilal Erdoğan’ın ise 70 bin kurban kestiği haberinin dolaşması bu yarışın ucu açık olduğunun kanıtı.
Atalarımızın “ibadet de gizli, kabahat de” demesi boşuna değil.
Kabahatler çoktan cürüm halini aldı.
Ortaya saçıldı.
İbadetlerin ortaya saçılması ise umalım ki kıyamet alameti olmasın!

Genişlerken Emirgan...
İstanbul Belediyesi, bir süreden beri (yine de Allah muhafaza diyelim)
IŞİD’e veya PYD’ye karşı muhtemel bir toprak kaybına karşı acaba önlem mi alıyor.
Güney sınırlarımızın yol geçen hanı.
Yol geçenlerin geçmekle kalmayıp, ülkemizin topraklarına el atabileceği ne yazık ki bir ihtimal olarak önümüzde duruyor.
TBMM’de dışarıya asker gönderme, içeriye de yabancı asker alma kararı bu yüzden.
Ülkemizin yüzölçümü kabaca 780 bin kilometrekaredir.
Geçen öğretmenler gününde Çevre Bakanı Veysel Eroğlu muhalefeti suçlarken matematik bilmediğini de ilan etti.
“Daha km kareyimetre kareye çeviremiyorlar!” dedi.
Bunun üzerine İstanbul Belediyesi deniz doldurma faaliyetlerini metrekare olarak ilan etmeye başladı. Örneğin Emirgan’da parça parça doldurulan sahilin genişliği metrekare üzerinden açıklanıyor. Ülkemizin birçok kıyı kenti de bu uygulamadan yıllardır nasibini alıyor. Ükemizin yüzölçümü 780 bin kilometrekareyi çoktan aştı. Ama inşallah bu dış politika ile genişledik derken daralmayız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları