Bir Cumhuriyet Kızının Romanı

12 Kasım 2013 Salı

Kurtuluş Savaşı yılları... Avrupa’da ticaret yapan genç bir Türk işadamı Macaristan’da genç bir hanımla tanışır.
Ona evlenme teklif eder, evlenirler ve bir kızı olur (1921). Adını Nermin koyarlar.
Küçük Nermin 5 yaşına gelinceye dek İzmirli genç adam olayı ailesine bir türlü açamaz.
Bir gün cesaretini toplar ve yaşlı babasına, minik kızının resmini gösterir:
-“Baba bu senin Avrupa’daki torunun!” der.
Sonrası mı?
Sonrası kahpece öldürülmüş bir Cumhuriyet yazarının kaleminden...

Türkçe bilmeyen Türk kızı
İzmirli babanın en büyük dileği Macaristan’da büyüyen kızının Türkçe öğrenmesidir.
Ama Nermin’i bir daha göremeden hastalanır ve ölür. Aile geçim sıkıntısına düşer. 14 yaşına basan Nermin Macaristan’da paralı olan öğrenimini sürdüremez.
Gazetelerden okuduğuna göre Mustafa Kemal’in ülkesinde eğitim parasızdır.
Nermin baba yurduna gitmeye karar verir.
Annesine haber vermeden Türk Büyükelçiliği’ne başvurur. Ona yardım ederler. Pasaportla birlikte eline durumunu açıklayan bir de Türkçe mektup verirler. Derdini anlatamadığında mektubu gösterecektir. Annesi olayı öğrenir ve kızına hak verir ve üçüncü mevki bir tren kompartımanında tahta sıralar üzerinde uzun bir yolculuk başlar.
Tren Türkiye topraklarına girdiğinde gümrük memurları Türk pasaportlu ama Türkçe bilmeyen kızın durumunu anlamakta güçlük çekerler ama mektup imdada yetişir.

***

Öykü uzun...
Küçük Nermin, bir yandan Almanca ders verir bir yandan da Türkçe öğrenir.
Ve Mustafa Kemal’in parasız kıldığı eğitim olanaklarından yararlanır.
İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirir.
Gazetecilik yapar. Türkçenin arkasından İngilizce ve Fransızca da öğrenir. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde asistan olur. Çağdaş siyasetin Türkiye’ye girmesine büyük katkı yapar.
Gün olur Türkçesi bozuk denerek öğretim üyeliğinden atılmasını isteyenler çıkar.
Ama o bitmez bir enerji ile gençlere bir şeyler verme isteğini yitirmez.
Uluslararası konfrenslarda Türkiye’yi, Türk kadınını ve Mustafa Kemal’i savunur, savunur...

***

Prof. Nermin Abadan Unat, geçen gün son dersini verirken aralarında bu satırların yazarının da bulunduğu bir grup eski öğrencisi de sınıftaydı.
Kimi profesör, kimi doçent, kimisi çiçeği burnunda araştırma görevlisi. Ve Deniz Baykal...
Nermin Hanım, yukarıdaki yaşam öyküsünü de anlattı ve şöyle dedi:
“- Ben yurdumu ve ulusumu kendi irademle seçtim! Mustafa Kemal olmasaydı, belki ben de olmazdım. Niçin Kemalist ve milliyetçi olduğumu sanıyorum artık anlamışsınızdır!..”
Bu sözleri parası olanlara Bilkent’i, olmayanlara Süleymancı yurtlarını gösterenlere ithaf ediyoruz!
(Ahmet Taner Kışlalı – BYYO Yıllığı Ankara - Şubat 1988)

Şimdi kime ithaf etmeli?
Siyaseten, ticareten, iktisaden 11 yıldır kadiri mutlak olan kendisi.
Üniversite sayısını 200’e dayandıran da o.
Ama emrindeki TOKİ’ye “öğrenci yurdu inşa edin!” talimatı vermek yerine “kızlı-erkekli” ve “adap-edep” tartışması açan da yine kendisi!
Aksine bu defa padişah gibi değil...
Karanlıkta padişahın kaftanına sürünüp “Pardon hünkârım, sizi hanım sultan sanmıştım!” diyen sadrazam gibi.
Özrü kabahatinden büyük!
TOKİ’si beton tacirleriyle ortak AVM’ler ve lüks gökdelenler inşa ediyor.
Hiç kimsenin aklına o lüks gökdelenlerin 1+1’liklerinde ne oluyor diye “yardım ve yataklık” tartışması açmak gelmiyor.
Çünkü olabilecek en ileri hadise belki “zina”..
Ama AB sevdası uğruna, zinayı “suç olmaktan” çıkartan kendisi.
Sanki “kız yurdu” ve “erkek yurdu” yaptırmış da gençler oturmamış!
Önce kalkıp iddiasına kurban etmeye çalıştığı ve kendi yarattığı bu “kızlı erkekli ortamın” hesabını vermeli...
Kredi kartıyla, taksitli veya gereksiz lüks tüketimi özendirmesinin... Sayısız aileyi borç batağına sürüklemesinin, intiharlara ve cinayetlere yol açan işsizliğin, iflasların, tüketim çılgınlığının hesabını vermeli. “Fabrika açamadık, AVM verelim!” gözboyacılığının hesabını...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğannâme... 14 Nisan 2024
At binenin 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları