Bir de Neşe Dolsa İnsan...

23 Nisan 2013 Salı

Amerikalı şair T.S. Eliot, “Nisan ayların en zalimidir!” demiş.
Her türlü zulme başkaldıran
Mustafa Kemal’in, “Egemenlik milletindir!” demek için,

\n

23 Nisan’ı seçmesi rastlantı elbette…

\n

Ama nisanın Osmanlı’nın son padişahı Vahdettin ve onu savunanlar için çok zalim olduğu açık!

\n

***

\n

Ankara mebusu M. Kemal’in günü gününe tam 93 yıl önce 24 Nisan’da TBMM kürsüsünde “Mütareke Süreci”nden ayrıntılarıyla söz etmesiyle..
Bu 23 Nisan’ın bir başka
“silah bırakma süreci”ne rastlamasına hadi, tesadüf diyelim...
Ve Gazi’nin aynı günkü şu sözlerini de rastlantı kabul edelim:
“İngilizler daha evvel bütün Kürdistan’ı iğfal etmek (aldatmak), Türk ve sair dindaşlarından ayırmak için tasavvur edebildikleri her şeyi orada tatbik ile meşgul idiler.” (TBMM Zabıt Ceridesi, 2. İçtima 2- Cilt 2 24 Nisan 1920 - 1336)
“O gün İngilizlerdi..
Bugün Amerika!” diyeceklere kulak vermeyelim...
Geçelim.
Pişirilen süreç aşına soğuk su
katmayalım.
Ama çoçukları geçmeyelim.
Bugün Çocuk Bayramı.
Hayatın özü de çocuktur.
Hayatın amacı çocukların esirgenmesi..
Sağlık ve esenlik içinde yetiştirilmesidir.
Çocuk ülkelerin değil, insanlığın geleceğidir.
“Analar ağlamasın!” kuralının tartışılmazlığı da bundandır.
Zaten, çocuklar sağlık, afiyet, güven içindeyse..
Anaların gözyaşı
geçicidir ve babaların boynunadır.
Ve konu haricidir.

\n

Sayısına Bereket

\n

“Üç.. Yetmez ama, dört! Hatta beş!” diyen bir iktidarın 23 Nisan’ı..
Kutlu Doğum Haftası’yla birleştirmesi tutarlılık olurdu.
Kutlu Doğum yeni icat haftalardan!
Kutlu Doğum’u 1400 yıldır İslam dünyası ile birlikte
“Mevlit” kandili diye kutladık.
Mevlit, doğmak, dünyaya gelmek anlamına geliyor.
(Tevlit, tevellüt, velet, veladet hep aynı kökten sözcükler.)
Çocuk Bayramı’nı
“Ulusal Egemenlik” ile kutlamak üstün bir hayat ve devlet felsefesinin kanıtıdır.
Türkiye, dünyada
“Çocuk” için resmi bayramı olan ilk ve belki de tek ülke.
Egemenlik ve ulusallığa, çocuklarla birlikte ortak vurgu yapılması Cumhuriyetimizi çok özel yapan bir başka husus.
Ama artık birçok olgu gibi, bu da müzakereye ve tu-kaka’ya tabi kılındı.
“Ulusal” sözü “doğal şüpheli” bir hale getirildi.
“Egemenlik” ise artık eşit, “Recep Tayyip Erdoğan”dır. (Daha da beteri Egemen Bağış falan olmasıdır!)
“Çocuk” ise artık önemini kaybetmiştir.
Çünkü sürüme ve üretim adedine bağlanmıştır.
Niteliği ve saygınlığı değil, sayısı öne çıkarılmıştır.
Sayı oy demektir.
Oy ise seçim kazanmak!
Ki iktidar geleceğini garantiye ebediyen alabilsin!

\n

Pür Nur Değil O Mevki?

\n

İşi “adede” dökmekte haklılar.
Açıkça demek istiyorlar ki:
“- Kalitesini arttıramıyoruz;
- Bari adedini artıralım da işe yarasınlar.
- Oy versinler!”
Çok çocuk siyaseti de..
Dağa taşa TOKİ dikmek gibi..
Çok pratik bir nedene dayanıyor.
TOKİ dikerek ekonominin topu dikmesine önlem alıyorlar.
Çünkü dikilen her TOKİ ile sayısız sektöre iş alanı açılıyor.
Ticaret canlanıyor.
Kullanılan kredilerle bankacılığın önü yirmi-yirmi beş yıllığına genişliyor.
Ayrıca mahalleleri tek tek beton bloklarda toplamak demek..
Sadece ayları oyları değil..
Hayat tarzlarını da gözetim ve denetim altına almak demek.
“Çok çocuk!” siyaseti “çok TOKİ” hedefini tamamlıyor.
Ama ne yazık ki, bunun için hiçbir müzakere ve pazarlık yürütülmedi.
Sessiz sedasız ve oldubittiye getirildi.
Bu anlamda dağdaki, ovadaki P
KK çok daha şanslı.
Onlarla müzakere yürütülüyor.
Mektuplar alınıp veriliyor.
İkna için çaba harcanıyor.
Ne alınıp verildiğini bilen yok.
Ama alan taraf ald
ığından alacağından çok memnun:
Yoksa Mardin Milletvekili
Ahmet Türk, “Kürtler savaşı kaybetmedi. Masada da kaybetmeyecek!” diye tabanına güvence verir miydi?
Ya da bir başka soru:
- Genelkurmay Başkanlığı’nın, dün durup dururken
“TSK’nin teröristle mücadelesi devam etmektedir” açıklaması karanlıkta ıslık çalmak mıdır?

\n

Zaman’ın Ruhu…

\n

Bu “süreç”in konuşulmayan, yazılmayan, anlatılamayan bir yüzü var zaten.
Bölgedeki şımarık militanların zafer kazanma havas
ından insanları kolluk kuvveti yapmaya, iş vaadinde bulunmaya kadar bir hava ve eda içine girmesi sineye çekiliyor. Bunun daha da ötesine geçip bölgeyi “Türksüzleştirme” cüretini göstererek oraya buraya molotof atılmasını - bu yumuşak atmosfere inat- hayra yormak çok kolay olmasa gerek. (Bu satırlar bizim gazeteden bir yazarın değil, Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın dünkü yazısından!)

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları