Siyaset tespih ister!

22 Aralık 2019 Pazar

Hayat yazı gibi değil.

Uzatamıyorsunuz.

Ama üçboyutlu kılmak elimizde.

Yani derinleştirmek, genişletmek ve renklendirmek bize bağlı.

Nasıl mı?

“Şimdi”ye “geçmişi” ve “geleceği” de ekleyerek!.

Şimdi gelecekten başlamalı.

Gelecek, nasıl olsa gelecek olduğuna göre...

Geleceği “şimdi”ye eklemenin en pratik, en estetik yolu hayal kurmak.

(Bakın Ahmet Davutoğlu’na, Reyiz’i yerinden etme hayali ile “Gelecek” diye parti kurdu.)

***

Evet, İngiltere’ye, Fransa’ya Almanya’ya karşı o “şahsım” ise..

“Siyaset de sensin!”

Sözün özü budur.

Şarkı sözü gibi lirik, çivi gibi sivri.

Ama tanıma ve anlatıma muhtaç mı muhtaç; tıpkı “Aşk siyasettir” gibi.

İyi ki de öyledir.

Yoksa ikiz kızlarından biri aynı nehirde boğulmuş yaşlı annenin bitip tükenmez ıstırabıyla dövünüp dururduk:

“Acaba bu o muydu, yoksa öbürü bu muydu?”

***

Elbette siyaset, düşünceden çok duygudur.

Duygusuz bir düşünceden daha tehlikeli ne olabilir ki?

Tehlike ilgi çeker..

Kahramanlık üretir.

Geri ülke siyasetçileri de gözü pek görünmek zorunda olduklarından siyaseti genellikle duygularla oynayarak yaparlar.

Yine de, her şeye rağmen yurttaşlarını mutlu edecek olan yegâne araç, siyasettir.

Yazının icadından değilse bile, Eflatun’un Devlet’inden beri böyle olduğu yazılır çizilir.

Siyaset önce halk yararına olanı seçebilmek ve seçtirebilmektir.

Bunu fikirlerle sağlamak ise kolay değildir.

Bu yüzden her anlamda sığ kalmış siyasetçiler için en kestirmesi duygularla oynamaktır.

Bu yüzden iktidar giderayak bir dönemin moda eylemine yöneliyor.

“Takıyye” hep olduğu gibi yurttaşların yine başının belasıdır.

***

Kanal İstanbul vahşi bir “takıyye”dir.

Tank Palet Fabrikası arsızlığı da öyle..

Simit Sarayı kepazeliği ve su yüzüne çıkmamış daha nice rezalet bu takıyye bataklığına döşenen bir ayakyoludur.

***

Siyaset ne yazık ki henüz reşit olmamış ülkelerde fikirlerin değil, birinin peşinden gitmektir.

Lider de zaten “peşine düşülen” demektir.

Bizde ise ne yazık ki “peşinden sürüklenilen” anlamı kazanmış durumdadır.

***

Siyaset, aynı zamanda yolculuktur.

“Beraber yürüdük biz bu yollarda” diye çığırılması da bundandır.

Oysa bu yolculuk baştan beri nereye-nasıl uzayacağı belli olan “şifreli” bir yolculuktu. 

Her aşamasında sürekli “deşifre” edilmesi gerekiyordu.

Bunu muhalefet partilerinin bir ikisi, bir kısım aydınlar ve Cumhuriyet gibi yayın organları bir ölçüde ve bedel de ödeyerek yaptılar, yapıyorlar.

Yapmayanlar (MHP gibi) ise akrebi, yelkovanı düşmüş bir saatin kaderini paylaşıyorlar.

***

“Halep oradaysa arşın buradadır” diye bir eski atasözümüz var.

Ama okka her yerde, mesela kutuplarda 400 dirhem değildir.

***

Bunların ilk iktidar yıllarıydı.

16 yaşından küçüklerin sokulmadığı “Aman Tanrım” filminin kesip çıkarılan bölümünde 12-13 yaşlarındaki bir oğlan çocuğu Tanrı’ya soruyordu:

- Yüce Tanrım, siz madem, sonsuz zamandan beri varsınız. Öyleyse lütfen bana “bin yıl” ne kadar sürer, söyler misiniz?

- Oğulcuğum, bin yıl benim için belki 5 dakikadır.

- Çok ilginç. Peki Tanrım, 1 milyon dolar, sizin için ne değer taşır?

- Benim için paranın bir anlamı yok. Ama diyeyim 1 dolar.

- Sahi mi Tanrım?

- Evet!..

- Peki bana 1 dolar borç verir misiniz?

- Elbette... Ama 5 dakika beklemen gerekebilir!..

***

Siyaset sabır demektir.

Tıpkı siyasetin aşk, kimileri için ise aşkın siyaset olması gibi.

Siyaset de aşk da çilesiz olmuyor. İkisinde de “sabır” şart.

Ama maşuk da, siyasetçi de, şeytani bir tecelli ile Tanrısal saat kullanıyor.

“Sabır telkinleri” Tanrı’nın 5 dakikasına ayarlı.

Koca ülke yüksek basınç altında vahşi bir takıyye fırtınasına tutulmuş durumda.

Hediye bekleyen sünnet çocuğu gibi dua mı etmeliyiz? 

“Tanrım sabır ver. Ama biraz acele et.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tanrı’ya bin şükür! 15 Aralık 2024
Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları