Alev Coşkun

14 Mayıs 1950, demokrasinin dönüm noktası

16 Mayıs 2019 Perşembe

14 Mayıs 1950’nin üzerinden tam 69 yıl geçti. 14 Mayıs 1950 Türk demokrasi tarihinin en önemli dönüm noktasıdır. Hukuk ilkelerine dayalı dürüst ve adil olarak yapılan ilk genel seçimdir. Bu seçim, “Beyaz Devrim” gibi deyimlerle anılmaktadır.
Gerçekten, 14 Mayıs 1950 seçimlerinde demokratik bir devrim gerçekleşti. 14 Mayıs 1950 günü yapılan genel seçimde katılım yüzde 89.3 gibi çok yüksek bir orandaydı.
DP 4.241.393, (yüzde 53.38) ve CHP 3.176.561 (39.9) oranlarında oy aldılar. Ancak çoğunluk sistemi uygulandığı için DP 403 milletvekili, CHP ise 69 milletvekili çıkardı. Çoğunluk sistemiyle yapılan seçimler çok adaletsiz bir sonuç yaratmıştı. Oyların yüzde 53’ünü alan DP, Meclis’teki sandalyelerin yüzde 80’ini elde ederken, yüzde 40 oranında oy alan CHP sandalyelerin ancak yüzde 14.5’ini sağlayabilmişti.
Bu seçim ülkemiz tarihinde hukuk kurallarının işlediği dürüst, gizli oy, açık sayım ilkelerine uyularak yapılmış ilk genel seçimdir. Bu seçimler yine Türkiye’de ilk kez yargıçların yönetim ve denetiminde gerçekleşmiştir.
Bu seçimler sonunda bir dönem değil, bir tarih kapanmıştır. Bu seçimler Türk demokrasisinin gelişim tarihinde bir dönüm noktası oldu.

Dürüst Seçim
Bu nedenle ünlü Ortadoğu uzmanı, tarihçi Prof. Dr. Bernard Lewis ünlü yapıtı, Modern Türkiye’nin Doğuşu adlı eserinde şöyle bir yargıya varmaktadır:
“Atatürk sonrası Türkiye’nin demokratik gelişiminde belki en önemli tek olgu, 1950 Mayıs’ında muhalefetin iktidara karşı ezici bir zaferiyle sonuçlanan gerçekten serbest ve dürüst bir seçim yapılmasıdır.”
Cumhurbaşkanı İnönü oğlu Erdal İnönü’ye yazdığı mektupta şöyle diyordu:
“Niçin kaybettik? İnsaflı insafsız bin bir sebebi var. Fakat başta geleni değişiklik arzusudur. Bu da milletin en masum, en tabii arzularıdır.”
“Bu seçim, memlekete yeni bir hayat tarzı kurmak için gördüğümüz girişimde ne kadar ciddi ve samimi olduğumuzu ispat etmiştir. Memleket için, hepimiz için şeref olmuştur.”

Demokrasinin Zaferi
14 Mayıs 1950 seçimleri aslında “demokrasinin zaferi”dir. DP seçimi kazanmıştı. Şimdi iktidarın devri nasıl olacaktı? O sırada dış ve iç tüm gözlemciler dikkatlerini bu noktaya yöneltmişlerdi.
Demokrasilerde adil bir seçim yasasının oluşturulması, seçimlerin hiçbir tartışmaya yer vermeyecek bir biçimde adil ve dürüst olarak yapılması ne kadar önemliyse, siyasal iktidarın seçimleri kazanan partiye devredilmesi o derecede önemlidir, hatta belki de daha önemlidir. Bu durum ülkemizde 1950’de daha kritik ve önemliydi. Çünkü 27 yıldır siyasal iktidarı kullanan ve devrimleri yapan bir parti iktidardaydı. Ama seçimlerden hemen sonra siyasal iktidar barış içinde DP’ye devredildi. Hatta, Genelkurmay Başkanı ile kimi yüksek rütbeli subayların İnönü’ye bir emirleri olup olmadığını kapsayan başvuruları da nazikçe geri çevrilmişti. Kendisine diktatör denilen İnönü, barış içinde iktidarı devrediyordu.
İşte bu nedenle ünlü siyasal bilimci Prof. Dr. Dankward Rustov, bir yazısında bu iktidar değişimini şöyle yorumlar:
“İsmet İnönü, demokrasiyi geliştirmek için diktatörlük gücünü gönüllü olarak kısıtlayan dünyanın tek devlet adamı olma onurunu korumaktadır.”
14 Mayıs seçimlerinden sonra kurulan DP hükümetinin başbakanı Menderes 24 Mayıs 1950’de TBMM’ye sunulan hükümet programında bu hususu aynen belirtmiş ve 14 Mayıs’ı “demokrasi zaferi” olarak şöyle tescil etmiştir:
“Milli iradenin ilk kez tam ve serbest olarak belirmesi nedeniyle 14 Mayıs yeni bir dönem açan, çok önemli bir tarihi gündür. Bu tarihi gün sadece partimizin değil, Türk demokrasisinin de zaferi olarak kutlanacaktır.”
Seçimlerden sonra CHP, iktidarı gönül huzuru içinde DP’ye devretti. Bir ihtilal yaparak Cumhuriyeti kurmuş olan kadro, 27 yıllık bir iktidardan sonra iktidarı barış içinde muhalefete devrediyordu.

Dünyada Tek Devlet Adamı
Prof. Dr. Danward A. Rustow bu nedenle İnönü için;
“Dünyada elindeki ancak bir diktatörde bulunabilecek güçten demokrasiyi gerçekleştirmek için feda eden tek devlet adamı olmanın eşsiz onuruna sahip” demiştir.
İnönü bir gün Meclis kürsüsünden;
Bir insanın gelecek diye düşünülebileceği her şey benim arkamda kalmıştır. Bütün idealim çokpartili demokratik sistemin hukuk ilkeleri çerçevesinde işleyip gelişmesini görmektir.”
Demokrasiyi getiren İnönü, 31 Mart seçimlerinden sonra YSK’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçiminin iptal kararı karşısında acaba ne derdi?

ALEV COŞKUN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Atatürk ve karşıdevrim 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları