Gitmiyor, gönderiliyor

20 Eylül 2022 Salı

Kaç yıl oldu tam olarak anımsamıyorum. Eğitim yılının başladığı bugünlerde, Melih Aşık başlı başına bir gazete olan “Açık Pencere”si için Karadeniz’e özel muhabir yollamıştı. Amacı bu vesileyle, okul ile eğitim konularında yeni Temel fıkraları yakalamaktı.

Gidenler, birkaç gün pek de dişe dokunur bir şeyler bulamamışlar, okulların açıldığı gün tam dönüş hazırlığına başlarken çantasını sırtlamış bir bacaksızın, oflaya puflaya okula doğru yürüdüğünü görmüşler, içlerinden, sanırım Fahreddin Fidan, afacanın saçlarını okşayıp, sormuş:

- Ne o okula mı gidiyorsun?

 Öfkesi burnunda olan Küçük Temel hışımla yanıtlamış;

- Citmiyorum, cönderiliyorum!...

Hafta başında televizyonda. Tayyip Erdoğan’ın Özbekistan’ın Semerkant kentindeki Şangay İşbirliği Örgütü’nün toplantısındaki görüntülerini gören Mehmet Karaören, ekranı işaret ederek, 

- Bak! Tayyip Bey Şangay İşbirliği Örgütü’ne gitmiş, dedi.

Gülerek Küçük Temel’in hiç aklımdan çıkmayan yanıtını tekrarladım:

- Gitmemiş, gönderilmiş...

 ***

AKP, bu gönderilmişlik durumunu kaç kez açığa vurdu, kaç kez Batılı iki müttefiki NATO ve AB karşısında, Şangay örgütünü bir seçenek olarak düşünebileceğini imayı da aşan bir açıklıkla dile getirdi. Ama NATO da AB de bu çıkışlara kulak asmadılar.

Sonunda Şangay İşbirliği Örgütü’nün sayısı altıyı bulan “diyalog ortağı”ndan biri oldu Türkiye. Ülkemiz daha önce 2017’de örgütün girişimiyle Enerji Kulübü’nün dönem başkanlığını da yapmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan kısacası Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü ile bir zamanlar telaffuz edilmesi bile düşünülemeyen yakın işbirliği Batı’nın adeta zorlamasıyla olmuştur.

Türkiye 1952’den beri NATO’nun üyesi, ezelden beri de AB üye adayı. Ama, NATO da patronu ABD de Türkiye’nin stratejik çıkarlarına aykırı davranmakta beis görmemekte, Ankara’nın PKK ile aynı kaba koyduğunu ısrarla yinelediği PYD ile stratejik ortaklık düzeyinde bir ilişkiyi sürdürmekte inat etmektedir.

NATO surlarında büyük çatlaklar oluşturan S-400 füze krizi yüzünden Türkiye’ye yaptırım uygulayan ABD’nin Atina-Ankara ilişkilerinin çok gergin olduğu bir dönemde, Yunanistan’da, Ege’nin doğu yakasında kime karşı oldukları büyük bir endişe ile sorulan, askeri üsler kurması ve buralarda manevralar yapmasıyla bir zamanlar stratejik ortak olarak adlandırılan Washington ile Ankara artık adeta ABD stratejik hasım konumuna gelmişlerdir.

***

AB ile ilişkiler konusunda da durum farklı değildir. Türkiye ile AB ortaklık görüşmeleri askıya alınmış durumdadır. AB ile ilişkilerin en kötü biçimde seyrettiği bir dönemde, AİHM’nin Osman Kavala ile ilgili kararını tanımamakta direnen Ankara yüzünden Avrupa Konseyi ile Türkiye arasında bir kriz de gündemdedir.

Eskiden Türkiye’yi istemediğini, kibar bir dille belirtip Ankara ile iyi ilişkilerini sürdürmeyi sağlayacak nazik bir formül bulmaya çalışan Avrupa’nın son dönemlerde bu arayışını da bir yana iterek gerçek yüzünü ortaya koyan kaba bir tavır içine girmesi, “Avrupa Türkiye’yi istemiyor ve kaybetmeye aldırmıyor mu” sorusunun sorulmasına neden oldu. ABD’nin ve NATO’nun da aynı doğrultudaki politikaları soruyu bütün Batı için geçerli kılar bir hale getirdi.

Tayyip Erdoğan’ın ŞİO Semerkant doruğuna “diyalog ortağı” statüsüyle katıldığı sırada Türkiye ile Batı ilişkileri işte bu düzeydeydi.

20. yüzyılın ikinci yarısında güvenliğini Batı’nın güvencesinde arayan ve NATO’nun sadık müttefiki olmayı dış politikasının temellerinden biri haline getiren Türkiye, artık hangi konuda olursa olsun kendisi için netameli sorunlarla karşılaştığında hep Batı’dan husumet gördüğünü düşünmektedir. Üstelik bu duygu kamuoyunda da yerleşmiştir.

Bu durumda artık Ankara Şanghay’a eskisinden daha yakındır.

Kim demiş coğrafya değişmez diye! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları