Tabii ki karışır at izi it izine...

13 Eylül 2016 Salı

Birinin başkasına ait rolün repliğini söylemesine, rollerin birbirine karışmasına “rol difüzyonu” denir ki bizim siyasal yaşamımızda yaygın bir illettir. Geçen gün FETÖ soruşturmasında at izinin, it izine karıştığını söylerken Cumhurbaşkanı Erdoğan bu olgunun çarpıcı bir örneğini sergiliyordu.
Tayyip Bey söylediklerinde içerik olarak haklıydı.
Ama bunu söylemek, kendini yürütmenin başı olarak gören ona mı düşerdi?
Siyasetçilerimiz bunu hep yapıyor, düzeltmekle yükümlü oldukları durumlardan yakınmayı marifet sanıyorlar.
FETÖ soruşturmasında, at izinin it izine karışmasından sakınma durumunda olanlar, düzeltmekle yükümlü oldukları hususlardan yakınmakla yetiniyorlar.
Oysa durumu saptayıp somut kanıtlarıyla ortaya koymak basının, bunu siyaset platformuna, Meclis’e taşımak muhalefetin işi, iktidarın hukuki veya fiili başının değil.
İktidarın dizginlerini elinde tutanlar, yakınmaya başlarlarsa haklı olarak şu yanıtı alırlar:
- Yakınma, düzelt! Sen yakınma değil, düzeltme makamısın.
Eğer Tayyip Bey, 1982 Anayasası’nın hukuken halen yürürlükteki 104. maddesinde öngörüldüğü gibi, “Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil eden, anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmekle” yetinen klasik parlamenter rejimin cumhurbaşkanı olsaydı, açıklama uyarı olarak kabul edilir ve yadırganmazdı. Ama Tayyip Bey, kendini yürütmenin başı olarak görüp ilan ettiğine göre, artık rahatlıkla rol difüzyonundan söz edebilir, kendi sakınması gerektiğinden yakınmakta olduğunu söyleyebiliriz.

***

Hemen belirtmeliyim ki, bu çekince dışında Tayyip Bey’in “at izinin it izine karıştığı” yönündeki saptaması doğrudur.
Evet, FETÖ soruşturmasında, at izi it izine karışmıştır.
Tabii ki de öyle olacaktı.
İntikam duygularının şahlandığı, herkesin, her yerde, ihanet ve suç aradığı, cadı avı furyasında devletin kadrolarının bir an önce, yandaşlarla doldurulma amacının öne çıktığı, 12 Mart faşizminin özgün buluşu “sayın muhbir vatandaş” kurumunun şaha kalktığı ortamda da başka türlüsü beklenemezdi.
Devlet suçu önlemek yerine intikam almayı öne çıkarınca, suçu önlemek, devlet görevlerine liyakata göre atanmak yerine, ubudiyete göre tayin esası getirilince, yeniden yapılanmada, hukuk rafa kaldırılınca, olacak olan da buydu.
1982 tarihli Kenan Evren anayasasının, halen yürürlükte olan 120. maddesine gören ilan edilen OHAL, zaten at izinin it izine karışmasını, kurunun yanında yaşın da yanmasını engelleyecek bütün güvencelerin ortadan kaldırılmasını öngörmektedir.
Anayasanın 120. maddesinde düzenlenmiş olan OHAL’in bizatihi kendisi Türkiye ve benzeri ülkelerde “kurunun yanında yaş da yanarsa yansın!”, “at izi it izine karışırsa karışsın!” anlamını taşır.

**

Yanlış anlamaya meydan vermemek için belirteyim, OHAL benzeri düzenlemeler birçok demokraside de vardır. Yalnız at izinin it izine karışmaması için son derecede dikkatli davranılmasını sağlayan bir demokrasi kültürü ve yasaması, yürütmesi yargısı ile oturmuş kurumları olan bu ülkelerde, bu uygulamaya kendisine yol açan olaylarla sınırlı olarak başvurulur.
Fırsatı ganimet bilip, bütün muhalifleri sindirmek, devleti yalnız kendi yandaşlarıyla doldurmak amacıya yüz binleri işinden atmak yolu tutulmaz.
Şükran Soner, 10 Eylül Cumartesi günkü çok güzel yazısında şu dehşet verici soruyu soruyordu:
- Suç ortağı hesap sorabilir mi?
Şeririn savcı, daha da ötesi kadı olduğu durumlarda da yine bir rol difüzyonu vardır ve oralarda, at izi tabii ki it izine karışır. Burada şaşacak bir durum yoktur.
At izinin it izine karışması gerçekten istenmiyorsa eğer, devleti yandaş olmayanlardan temizleme, muhalifleri sindirme girişimlerinden vazgeçmek, OHAL’i de bir kez daha uzatmama, yolu tutulmalıdır.
Hadi bakalım, kolay gelsin!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları