‘Vız gelir!’ demek kolay

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yönelik husumet Alman siyasetinde prim yapıyor” derken haklı. Gerçekten de Erdoğan karşıtlığı, Almanya’da moda haline gelmiş bulunuyor. Tayyip Erdoğan’ı eleştirirken çoğu zaman kantarın topuzunun kaçtığı görülüyor. Nitekim Almanya’nın ciddi gazetelerinden Fankfurter Rundschau geçen gün yayımlanan bir yazıda “Erdoğan gibi devlet rehinecileri” kabilinden bir ülkenin Cumhurbaşkanı hakkında kullanılması pek mutat olmayan bir deyimi telaffuz etmekte beis görmüyordu.
Olaya biraz yakından bakınca, iki ülke arasında son zamanlarda patlak veren ve tırmanmasını hâlâ sürdüren krizin bir Alman -Türk çekişmesinden çok, bir Alman - Erdoğan çatışması olduğunu söylemek daha doğru.
Evet, İbrahim Kalın doğru söylüyor, ama bu doğru söz olayı açıklamaya yetmiyor ve hemen şu soru akla geliyor:
- Tayyip Erdoğan neden Almanya’da genel bir husumetin baş hedefi haline geldi?
Burada birden fazla etken söz konusu.
Tayyip Bey’in son referandumdan önce Almanya’daki Türklere seslenmek isteyişine Berlin’in karşı çıkması üzerine kullandığı ve pek de devlet adamına yakışmadığı söylenebilecek olan üslup, ardından bu konuda yapılan yine pek de hoş kaçtığı söylenemeyecek olan zorlamalar olayların tırmanması üzerine Beştepe’den yükselen Nazi suçlamaları, İncirlik krizi hep bardağı dolduran damlalar oldu.

***

Almanya’da şu anda oluşan Tayyip Erdoğan imajı, ne yapacağı belli olmayan, demokrasi ve insan hakları karnesi bozuk bir diktatör imajıdır.
Türk medyasının yerli kamuoyuna yönelik olarak yaptığı bu görüntünün doğru olmadığı yolundaki yayınların Alman kamuoyundaki algıyı değiştirme yönünde fazla bir etkisi olacağı düşünülemez.
Burada bir başka hususu da unutmayalım. Almanya bu konuda böyle algısı olan tek Avrupa ülkesi değildir. Avrupa’da ve dünyanın başka ülkelerinde de aynı algının paylaşıldığını görüyoruz.
Türkiye’nin OHAL’in ilanının birinci yılında içinde bulunduğu durum dünyadaki bu yaygın algının kolayca değişmesine pek elverişli değil. DİSK ve CHP’nin OHAL’in birinci yılıyla ilgili raporu dünkü Cumhuriyet’teki özeti şöyleydi:
DİSK Genel Başkanı Kani Beko ‘Cumhuriyet tarihinin en büyük tasfiyesi yaşanmıştır. Kamudaki ihraçlar 27 Mayıs, 12 Eylül gibi darbe dönemleriyle kıyas kabul etmeyecek kadar kapsamlıdır’ dedi.
CHP OHAL raporunda çarpıcı örnekler yer aldı. ‘Günde 304 kişi işini kaybetti, en az 35 kişi intihar etti, ülke gazeteci ve siyasetçilerin hapishanesine dönüştü terör arttı. CHP’ye on bin mağduriyet başvurusu yapıldı. Önlemeyen tek grev Özmen ve Özakça’nın açlık grevi oldu’ deniyor.
20 Temmuz 2016 tarihli Cumhuriyet’in manşetinde de sekiz buçuk aydır Silivri hapishanesinde bulunan Cumhuriyet mensuplarının tutukluluklarının keyfi olduğunu bildiren BM raporu vardı.

***

Bu koşullar altında Almanya’daki Tayyip Erdoğan algısını değiştirmenin güç olduğunu görmek zor değil.
Son olarak bardağı taşıran damla ise Büyükada tutuklamaları üzerine “Türkiye’ye çok sabır gösterdik” diyen Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in çok sert açıklamaları oldu.
Gabriel’in açıklamalarına tepki o sırada Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Devlet Başkanı Reuven Rivlin ile telefon görüşmeleriyle, Mescid- i Aksa sorununu çözmeye çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan değil de Dışişleri Bakanlığı’ndan geldi.
Gabriel’in, Alman yurttaşlarına Türkiye’nin ziyaret ve yatırım açısından tavsiye edilemez ülke olduğunun açıklamasını gündeme getirmeyi de içeren sözleri Dışişleri tarafından “kabul edilemez” olarak nitelendirilmiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrını bilenler, Almanya Dışişleri Bakanı Gabriel’in açıklamalarına “vız gelir” yanıtını vermesini yadırgamayacaklardır. Ancak, “vız gelir”in sonuçlarının iki taraf için de pek yabana atılır cinsten olmayacağı açıktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları