Ayşe Emel Mesci

Belediyeler ve kültür-sanat politikası

15 Temmuz 2024 Pazartesi

2 Temmuz tarihli Cumhuriyet’te sevgili Ayşegül Yüksel’in ilginç bir yazısı çıktı: “Belediyelerin sanat ile dansı.” Şöyle diyor Ayşegül Hoca: “Siyasal kaygılar gözetilmediği sürece ülke çapında önemli sanat atılımlarını gerçekleştirebilecek olan belediyelerden son zamanlarda olumsuz haberler gelmeye başladı.” Sonra Tarsus Şehir Tiyatrosu etkinliklerinin tasarruf gerekçesiyle durdurulması, 4. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin aynı gerekçeyle ertelenmesi gibi örneklerin ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İzBBŞT) genel sanat yönetmeni Yücel Erten’in görevinin sürmeyeceğinin açıklandığını belirtiyor.

Şube müdürlüğü değil sanat kurumu 62. sanat yılını yaşayan Yücel Erten, bu uzun süreçte sanatsal üretimiyle iz bırakmış önemli bir tiyatro ve sanat insanıdır. Öncelikle, kurucu genel sanat yönetmenliğini üstlendiği İzBBŞT’de Yücel Erten ile yolları ayırırken sergilenen tavrın, Erten’in ifadesiyle, randevu taleplerine karşın kendisiyle bir kez bile görüşmeden “Yola başka bir sanat yönetmeni ile devam edeceğiz” diye haber gönderilmesinin hiç hoş olmadığının altını çizmek gerekir. Ama daha da önemlisi, bu tavır, ne yazık ki belli bir belediyecilik anlayışı içinde kültür-sanata verilen yeri yansıtıyor. Erten de yaptığı açıklamada bu anlayışa işaret etmiş zaten: “İzmir Şehir Tiyatrosu… belediyenin 174 şube müdürlüğünden birisi değildir, çünkü bir sanat kurumudur.”

GEÇMİŞTEN DERSLER

Modern Türk tiyatrosunun kuruluş harcında hem belediyelerin (veya eski adıyla şehremanetlerinin) hem de aydın valilerin büyük emeği ve özeni vardır. Hemen akla gelen isimler, 1911-14 arasında ve 1919’da dokuz ay süreyle İstanbul şehremini (belediye başkanı) olan Cemil Topuzlu ve 1879-82 arasında Bursa valiliği yapan Ahmed Vefik Paşa’dır. Bu iki ismin ortak özelliği modern şehircilik çabaları içinde tiyatroya verdikleri yerdi. Cemil Topuzlu meşhur Fransız tiyatro adamı André Antoine’ı getirtip Darülbedayi-i Osmani adlı konservatuvarı kurarken, Ahmed Vefik Paşa da Bursa’ya yaptırdığı tiyatroda üç yıl içinde pek çok Batılı ve yerli oyunlar sergilenmesini sağlamıştı.

Çağdaşlaşma hamlesi içinde tiyatroya tanınan bu ayrıcalıklı yer Cumhuriyet döneminin kültür-sanat politikaları içinde kurumsallaşarak varlığını korudu. Devlet Tiyatroları’nın, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun ve çeşitli ödenekli sanat kurumlarının yanı sıra tiyatroyu yurt sathına yayma konusunda gösterilen çaba da bunun göstergesidir.

Muhsin Ertuğrul’un Reşat Nuri Güntekin’e hitaben ölümünden sonra kaleme aldığı mektupta da bunun altı çizilmektedir: “Hatırlıyor musun, sana ben bu memleket tiyatrolarından ilk defa bahsettiğim zaman nasıl gözlerin parlamıştı da: ‘Güzel, çok güzel, fakat gerçekleşmesi güç bir hayal’ demiştin! (...) Bursa’dan haberin var mı bilmem? Hükümet eski Halkevi binasını Devlet Tiyatrosu’na verdi. Burada bir Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu açılacak. (...) Bugünün genç aydın valileri sanki Ahmet Vefik Paşa’nın, Ziya Paşa’nın, Ali Bey’in torunlarıymış gibi her biri bir tiyatro açmak için çırpınıyor.”

YENİ BİR YAKLAŞIM

Günümüzde belediyelere bu konuda çok iş düşüyor. Bunun için bünyesindeki sanat kurumlarına herhangi bir şube müdürlüğü, sanata marjinal/popüler bir faaliyet gibi bakmayan, tiyatroyu bu Cumhuriyetin kuruluş felsefesinde de olduğu gibi siyasi kaygıların dışında, genel bir aydınlanma projesinin parçası olarak ele alacak, geçmişin derslerini görmezden gelmeyen yeni bir yaklaşım gerekiyor.

Ayşegül Yüksel’in çok haklı olarak belirttiği gibi “Kentler çapında en büyük hizmeti yapabilecek belediyeler bağlamında ülke düzeyinde değişmez bir kültür sanat politikasının oluşturulması” gerekiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları