Kostümlerin hanımefendisi
Ayşe Emel Mesci
Son Köşe Yazıları

Kostümlerin hanımefendisi

30.01.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Geçen hafta Türk tiyatrosunun çok değerli bir ismini, adı Devlet Tiyatroları tarihi ile bütünleşmiş bir yaratıcıyı, kostüm tasarımında “hocaların hocası” Hale Eren’i kaybettik.

Türkiye’deki tiyatro serüvenimin Devlet Tiyatroları bölümünde neredeyse en başından itibaren Hale Eren ile birlikte yürüme şansını buldum. 2001’de Konya Devlet Tiyatrosu’nda yönettiğim, Shakespeare’in “Atinalı Timon”unda buluştuk, sonra da yaptığım hemen her oyunda mutlaka birlikte çalışmak istedim Hale Hocamla. Yaratamayacağı tasarım, sözünü geçiremeyeceği malzeme, altından kalkamayacağı zorluk yoktu. Kostümlerin tasarım aşamasında çizimleri, biçilip dikilme aşamasında da kendileri Hale Eren’e uysalca boyun eğerlerdi. Çünkü o kostümlerin hanımefendisiydi. 

Kendisi bir tiyatro tarihi olan ve bu tarihi tatlı dedikodularıyla birlikte paylaşmaya bayılan Hale Eren, aynı zamanda beni hayatımda en çok şaşırtmış insanlardan biriydi.

İRFAN ŞAHİNBAŞ ANILARI

Muhsin Ertuğrul’un, belki ileride bir deneme sahnesi kurulur diye aldığı arazide kurulan İrfan Şahinbaş Sahnesi’nin misafirhaneleri bir zamanlar Ankara’ya bir oyunda çalışmaya gelmiş yönetmenlerin, dekor ve kostüm tasarımcılarının, bestecilerin birlikte kaldıkları bir mekân, adeta “spontane bir tiyatro laboratuvarı”ydı. 

2005-2006 sezonuydu. Ankara Devlet Tiyatrosu için Sofokles’in “Antigone”sini sahneye koyuyordum, kostüm tasarımını da her zamanki gibi Hale Eren yapıyordu. Bir taraftan İstanbul Üniversitesi’nde ve Mimar Sinan’da ders veriyor, sonra gece trenine atlayıp Ankara’ya geliyordu. Misafirhanede tüm odalar dolu olduğu için aynı odayı paylaşıyorduk. Bir gece provadan 9 gibi gelebildim. “Şekerim, bu gece bana aitsin” dedi. Sonra sabahın 2’sine kadar, kostümleri konuştuk, kumaş örneklerine, çizimlere baktık. Neyse, gecenin 2’sinde işimiz bitti, yatmaya gittik. Benim ayakta duracak halim kalmamıştı. Hale Hoca saat 3’e kadar bigudilerini sardı, cilt bakımını yaptı, bu arada benimle de tatlı tatlı sohbet etti. Sonra başını yastığa koydu ve anında uyudu. Bende uyku falan kalmamıştı; ancak sabaha karşı dalmışım. Sabahın 8’inde gözlerim biraz aralanır gibi oldu; saçları ve makyajı yapılı, tiril tiril giyinmiş Hale Hoca karşımdaydı. “Şekerim ben terzihaneye gidiyorum. Arada sana uğrarım. Sonra akşam treniyle İstanbul’a gidip oradan Bursa’ya geçeceğim.” “Siz ne zaman uyuyorsunuz?” diye sordum. “Bana üç dört saat derin uyku yeter, uykuda geçen zaman ölü zamandır” dedi. Onun enerjisine yetişmek mümkün değildi ve o sırada Hale Eren 76 yaşındaydı. Biyografisinde söz edilen 260’ın üzerindeki tiyatro, opera, bale ve film kostüm tasarımının ardında böyle bir enerji, disiplin, bilgi ve sanat aşkı vardı.

Kuşaklar arası ilişkiye ayrı bir önem verirdi. “Seninle çalıştığımda çok keyif alıyorum; çünkü tiyatronun gelecek kuşaklara aktarımını görüyorum sende; sen de bunu öğrencilerinle yapıyorsun” derdi.

‘NASIL OLSA ÖLECEKSİN...’

Ankara’da “Orkestra”yı sahneye koyuyorum. Hale Eren de atölyede çalışıyor. Toplama kampında delilerin gaz odasına götürüldükleri bir sahne var. Oyuncuları çağırıp kostümlerini denetliyor. Biri gitmiş yanına. Hale Eren gözlüklerini takmış kumaş biçiyor, ona bakmıyor bile. Oyuncu, “Hocam, o sahnede kostümüm nasıl olacak” diye sormuş. Hale Hoca cevabı yapıştırıvermiş: “Çocuğum kostümü niye merak ediyorsun? Nasıl olsa biraz sonra öleceksin.”

TÜRKİYE TİYATRO VAKFI

Hale Eren işinin her anlamda hakkını veren bir sanatçıydı. Hem kendisinin hem de Refik Eren’in çalışmalarını titiz bir biçimde arşivlemişti. Bu değer bilmez ülkede o arşiv ne olacak diye tasalanmaya gerek kalmadı neyse ki... Kızı, Devlet Tiyatroları emekli dramaturglarından Lale Eren Dalar, o kıymetli arşivi Esen Çamurdan’ın kurduğu Türkiye Tiyatro Vakfı’na bağışlamış. Değerli dramaturg ve yazar Esen Çamurdan’ı da suya yazı yazmaya benzeyen sanatımızı böyle bir koruma altına aldığı için ayrıca tebrik etmek gerek.

Yine İrfan Şahinbaş’tayım, prova yapıyorum Hale Hocam. Artık misafirhane yok, siz de yoksunuz. Ama her yerde görüyorum sizi, sohbetlerimiz çınlıyor kulaklarımda. Hep benimlesiniz. 

Yazarın Son Yazıları

İnsan idrak ettiği ruha benzer

Aleksandr Puşkin, “dramatik büyünün titreştirdiği düş gücümüzün üç telinden” söz eder. Bunlar; gülme, acıma ve dehşettir. Vsevolod Meyerhold ise Charlie Chaplin ve Sergey Ayzenştayn’ı karşılaştırırken, her iki sinemacıda bu “üç tel”in ne denli ustalıkla kullanıldığına değindikten sonra, bir ayrım yapar: “Chaplin’de gülmece ve acımanın ön planda olduğunu, dehşetin gölgede kaldığını söyleyebiliriz oysa Ayzenştayn’da gülmece geri plana kayarken acıma ve dehşet öne çıkar.”

Devamını Oku
24.11.2025
Goethe: İkilem ve Deha

Büyük yazarın kendi yaşam sürecinin de derinlemesine nüfuz ettiği “Faust”un ilk bölümü ise, kendisinden önce Christopher Marlowe’un 16. yüzyıl sonunda oyunlaştırdığı (“Dr. Faustus”) ruhunu şeytana satan Faust efsanesinden yola çıkmakta ama bu bölümde Faust’un Mefistofeles ile macerası kadar, “ayarttığı” Gretchen’in trajedisi de göze çarpmaktadır. Goethe dahi sanatçı duyarlılığıyla içinde yaşadığı toplumun “mahalle baskısı”nı, ikiyüzlü ahlak kurallarını kendi siyasi ve toplumsal kimliğinin çok ilerisinde bir noktadan eleştirir. Viktor Glass’ın “Goethe’nin İnfazı” romanında (çev. Regaip Minareci, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) anlattığı olayda, evlilik dışı hamile kaldığı çocuğu öldürmekle suçlanan genç kadın hakkındaki idam cezasını siyasi kimliğiyle onaylayan Goethe, “Faust”ta konuya bambaşka bir duyarlılıkla yaklaşır. Büyük sanatçı ve düşünürün, “Almanların en büyüğü”nün tüm hayatına yayılan ve “Faust”a da yansıyan bu ikilemi aslında çağının, yükselen modernitenin etkisi günümüz

Devamını Oku
10.11.2025
Mucize 102 yaşında

Böyle zamanlarda geçmişe dönüp bugünkünden çok daha ağır koşullar içinden düze çıkmayı bilmiş, hem memleketin ufkunu kaplayan sisi hem ileriye doğru koşmak isteyenleri engelleyen karanlığı yarıp geçmiş kurucu kuşağın mücadelesini, Kocatepe’den Afyon Ovası’na doğru bakarken sadece biraz sonra cereyan edecek o büyük muharebeyi değil, oradan geleceğe açılan yolu da gören çelik iradeli bir çift mavi gözü, o mucizeyi hatırlamak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
27.10.2025
Bir ödül töreninin ardından

Cumhuriyetin kurucu felsefesinin kültür alanındaki en önemli adımlarından biri tiyatro, opera, bale ve müzik alanlarında modern, kalıcı sanat kurumları yaratarak sanat sevgisini tüm yurt sathına yaymaktı.

Devamını Oku
13.10.2025
Işık, biraz daha ışık

O yıl Doğan Hoca’dan bir gün önce, 21 Eylül 2021’de tiyatro alanından çok değerli bir hocamızı, sevgili Prof. Dr. Hülya Nutku’yu hem de çok vakitsiz yitirmiştik.

Devamını Oku
22.09.2025
Hayatımdaki iki Güney

Gerçekçilik, içtenlik, hayatın sihrini, gizini yakalayıp onu kendi kişisel büyüsünü katarak yeniden yaratmak... Yılmaz Güney’in sinemasının da edebiyatının da en önemli özellikleridir bunlar.

Devamını Oku
08.09.2025
Eğitim ve sanat

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin üzerinde yükselmesi gereken dört sütunu, “mektep, iktisat, sanat, imar” diye sıralamıştı. Bu dört sütundan ikisini oluşturan “mektep” ve “sanat” maddelerine yakın tarih içinde bir arada bakıldığında, yani sanatta eğitim ve eğitimde sanat alanlarında nereden nereye geldiğimize bakıldığında umut verici bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz söylenemez.

Devamını Oku
18.08.2025
Altmış yıl önce altmış yıl sonra

İzmir’de tam anlamıyla “ağır, koyu bir sıcak” vardı. “Kerbela” oyunu 2 Ağustos tarihinde bir zamanların fuar alanı, günümüzün Kültürpark’ı içindeki açık hava tiyatrosunda oynanacağı için İzmir’deydim.

Devamını Oku
04.08.2025
Hatırlamak bir eylemdir

Ergin Yıldızoğlu, 7 Temmuz tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Faşizm ve kültür” başlıklı önemli bir yazı kaleme aldı.

Devamını Oku
21.07.2025
‘Umutsuz çağın sesi’

'Medea-Material' Romanya'da köklü Sibiu Tiyatro festivalindeydi...

Devamını Oku
30.06.2025
Vahşi bir dünya

Vazgeçilmez dört elementten biri olan havayı yine paramparça ediyor bombalar, füzeler... Doğal yerinden koparılıp insanın elinde oyuncak olmuş ateş, gecenin karanlığını kızıla boyuyor.

Devamını Oku
16.06.2025
Beyaz gecelerde Medea-Material

23-27 Mayıs tarihleri arasında, Dostoyevski’nin unutulmaz novellasının fonunu oluşturan St. Petersburg “beyaz geceler”indeydik.

Devamını Oku
02.06.2025
İyimserlik önyargısı

İyimserlik önyargısı

Devamını Oku
12.05.2025
Bir kez daha Kerbela

Bir kez daha Kerbela

Devamını Oku
28.04.2025
Bursa ve tiyatro Bursa...

Bursa ve tiyatro Bursa...

Devamını Oku
14.04.2025
Dünyayı sevgi kurtaracak

Dünyayı sevgi kurtaracak

Devamını Oku
31.03.2025
Sonrası gündüz

Sonrası gündüz

Devamını Oku
17.03.2025
Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Devamını Oku
03.03.2025
Tiyatroda eğitimin önemi

Tiyatroda eğitimin önemi

Devamını Oku
10.02.2025
Toplumsal çürüme ve sanat

Toplumsal çürüme ve sanat

Devamını Oku
27.01.2025
Ben bir veri bankasıyım!

Ben bir veri bankasıyım!

Devamını Oku
13.01.2025
Umarım gelen gideni aratmaz

Umarım gelen gideni aratmaz

Devamını Oku
23.12.2024
Bir ödülün düşündürdükleri

Bir ödülün düşündürdükleri

Devamını Oku
09.12.2024
Heiner Müller ile bir kez daha

Heiner Müller ile bir kez daha

Devamını Oku
25.11.2024
Buzdağının altı

Buzdağının altı

Devamını Oku
04.11.2024
Toplumsal çürüme

Toplumsal çürüme

Devamını Oku
21.10.2024
Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Devamını Oku
30.09.2024
'Keşke bir parti olsaydı...'

Yılmaz Güney’in bakışı

Devamını Oku
16.09.2024
Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Devamını Oku
02.09.2024
Issızlaşıyoruz

Issızlaşıyoruz

Devamını Oku
12.08.2024
Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Devamını Oku
29.07.2024
Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Devamını Oku
15.07.2024
Güvenilir olmanın sırrı

Güvenilir olmanın sırrı

Devamını Oku
24.06.2024
Bir döngü daha tamamlandı

Bir döngü daha tamamlandı

Devamını Oku
10.06.2024
Taşın ve tarihin büyüsü

Taşın ve tarihin büyüsü

Devamını Oku
27.05.2024
Cumhuriyet 100 yaşında

Cumhuriyet 100 yaşında

Devamını Oku
13.05.2024
‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

Devamını Oku
29.04.2024
Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Devamını Oku
15.04.2024
Dünya bir sahnedir

Dünya bir sahnedir

Devamını Oku
01.04.2024
On yıl sonra...

On yıl sonra...

Devamını Oku
18.03.2024