Ayşe Emel Mesci

Nâzım Hikmet’in İYTGD marşı

17 Ocak 2022 Pazartesi

“Dörtnala gelip Uzak Asya’dan / Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan / bu memleket, bizim.” Biraz durup nefesleniyor karşımdaki beyaz saçlı, yüzüne, verdiği mücadelenin çizgileri düşmüş kadın. Sonra o tok, alto sesiyle devam ediyor: “Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak / ve ipek bir halıya benzeyen toprak, / bu cehennem, bu cennet bizim.”

Tarih 1972-1974 arasında bir gün, akşam vakti. Adapazarı Cezaevi’ndeyiz, karşımda Türkiye İşçi Partisi (TİP) genel başkanı Behice Boran. Nâzım Hikmet’i tabii ki biliyorum ama onu Behice Anne’nin (koğuş arkadaşlığımız sırasında hep öyle derdim ona, sonra da öyle kaldı aramızda) sesinden dinlemek sanki bir tarih penceresi açıyor dizelere.

NÂZIM’I ANMAK

Sesi güzeldi Behice Boran’ın; o sosyalist kuşağın sonradan tanıştığım tüm üyeleri gibi türkülerini söylemeyi de severdi. Bir başladı mı “Deniz üstü köpürür” diye, koğuş “memleket sevdası”nın sesiyle dolardı. (İnternette bu türküyle ilgili “Cem Karaca ile özdeşleşmiştir” diye yazmışlar. Çok sevdiğim arkadaşımı bu vesileyle anıyorum ama Cem’in de söylediği haliyle türkü 1940’lar, 1950’ler sosyalist kuşağının repertuvarındandır.)

Dil bir kültürün en önemli bileşeniyse şayet, bu kültüre en büyük katkıyı yapanlardan biri olan Nâzım Hikmet’in 120. doğum yıldönümüydü 15 Ocak 2022. Hem çağının nabzını sonuna kadar tutmuş hem de o nabza kendi sesini de katmayı başarabilmiş dünya çapında bir büyük şair Nâzım Hikmet. Ama asla unutulmaması gereken bir özelliği daha var: mücadelesi. İşçi sınıfının, ezilen halkların, dünya barışının yanında aldığı ödünsüz tavır. Nâzım Hikmet’i anmak bu mücadeleyi de anmaktır aynı zamanda. Tanya’yı, Taranta Babu’yu, “1961 yazı ortalarında Küba”yı, “yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla” gelenleri anmaktır.

NÂZIM HİKMET’E ÖZGÜRLÜK KAMPANYASI

Ve zamanında bu ülkede Nâzım Hikmet özgürlüğüne kavuşsun diye, gençliklerini, geleceklerini riske atarak fütursuzca öne çıkanları da anmaktır. Onlar genellikle unutulur, zaten yaptıklarını hatırlanmak için değil doğru olduğuna inandıkları için yapmışlardır. Dönemlerinin en parlak öğrencileridir ve 1950 yılında tüm dünyada aydınların, sanatçıların yürüttüğü mücadeleye koşut olarak başlatılan Nâzım Hikmet’i Kurtarma Kampanyası’nın Türkiye’de en ön safında yer alan İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği’nde (İYTGD) örgütlenmişlerdir. Polisin gözü hep üstlerindedir. Umursamazlar. Sayıları azdır. Umursamazlar. Neşeli, hayata ve birbirlerine bağlı bir gruptur. Mücadele içinde pişmiş dostlukları da ömür boyu sürecektir. Nâzım Hikmet Mayıs 1950’de Bursa Cezaevi’nde açlık grevine başlayınca İYTGD “Nâzım Hikmet’e Özgürlük” kampanyasını başlatır. Galata Köprüsü’nde oğlunun serbest bırakılması için bildiri dağıtan Celile Hanım’a destek olurlar, 10 Mayıs’ta İstanbul’un her yerinde “Nâzım Hikmet’i Kurtarınız” başlıklı bildirilerini dağıtırlar. Kapalı salon toplantıları düzenlerler. Nâzım Hikmet 15 Temmuz 1950’de çıkan af kararıyla özgürlüğüne kavuşur ve fedakâr derneğe bir marş armağan eder. 1950-51’de İYTGD yönetiminin tamamı tutuklanır, yıllarca içeride kalırlar.

‘SOLMAZ HANIM’LA BİR ÖMÜR’

İYTGD’nin son başkanı, 19 Ocak 2019’da yitirdiğimiz Prof. Dr. İlhan Berktay, İş Bankası Kültür Yayınları’ndan “Aşkta ve Kavgada Solmaz Hanım’la Bir Ömür” adıyla çıkan anılarında, “Dernek marşı, kurtulması için bütün olanaklarını kullanarak canla başla uğraşan dernek üyelerine, büyük Nâzım’ın hediyesiydi” diyerek bu marşı aktarıyor: “Yenilmez bayrağıyız ilerinin, / Güzel yurdumuzda halktan yanayız. / Düşmanıyız karanlığın gerinin, / Dünyada barıştan haktan yanayız. / Halk için, gerçekten hürriyet için, / İleri, ferah bir memleket için / Çelik imanla yürüyelim biz, / Su katılmamış yurtseverleriz. / Halka açılmalı ardına kadar / Bilimi hapseden altın kapılar, / Büyük Türk halkının hakkıdır bilgi, / İçtiği su yediği ekmek gibi.” Şöyle devam ediyor İlhan Berktay: “Daha sonraları, Halim Spatar gitar eşliğinde seslendirmişti bunu, hep beraber söylerken her dörtlükten sonra ‘İleri!’ diye bağırırdık.” 

Nâzım Hikmet’i ve artık aramızda olmayan İYTGD üyelerini, onların aydınlık sevdalarını saygıyla, sevgiyle anıyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dünya bir sahnedir 1 Nisan 2024
On yıl sonra... 18 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları