Ayşe Emel Mesci

Sanatı ve sanatçıyı kucaklamak

25 Haziran 2018 Pazartesi

Modern Türk tiyatrosunun kurucusu olan Muhsin Ertuğrul’un en önemli kaygılarından biri her zaman Türkiye’de nitelikli bir tiyatro eğitiminin sağlanması, bu yolla yeni tiyatrocu kuşakların yetişmesi olmuştu. Darülbedayi’nin 1930’da yaptığı başarılı Ankara turnesinin ardından Mustafa Kemal sanatçılara bir akşam yemeği vermiş, Muhsin Ertuğrul’la baş başa kaldıklarında da “Siz benim ta ataşemiliterlik çağımdan beri memleketimizde görmeyi candan özlediğim bir hayali gerçekleştirdiniz. Böylesine birbirine bağlı bir sanat topluluğunu kendi imkânlarınızla hazırlayıp bize getirdiniz, gösterdiniz” demişti; “Şimdi ben, Devlet Reisi olarak size soruyorum: Hükümetten ne gibi bir yardım istersiniz?” İnanılmaz “maddi ve manevi sıkıntılar” içindeki tiyatronun yöneticisi bir an düşünmüş, sonra “Bir tiyatro mektebi istiyorum Paşam!” demişti.
 
‘Gerçekleşmesi  güç bir hayal...’
Aradan yıllar geçti. Önce tek parti dönemi sona erdi, sonra DP iktidara geldi. 1956’nın Ekim ayında Ankara Devlet Tiyatrosu bünyesinde Oda Tiyatrosu açıldı. Muhsin Ertuğrul bu vesileyle bir yazı yazacaktı, aynı yılın aralık ayında Reşat Nuri Güntekin hayatını kaybetti. O yazı Güntekin’e mektuba dönüştü. Muhsin Ertuğrul değerli edebiyatçı dostuna şöyle seslendi: “Bugün memleketi baştan başa saran bir tiyatro sevgisi var. Hatırlıyor musun, sana ben bu memleket tiyatrolarından ilk defa bahsettiğim zaman nasıl gözlerin parlamıştı da: ‘Güzel, çok güzel, fakat gerçekleşmesi güç bir hayal’ demiştin! (...) Bursa’dan haberin var mı bilmem? Hükümet eski Halkevi binasını Devlet Tiyatrosu’na verdi. Burada bir Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu açılacak. (...) Bugünün genç aydın valileri sanki Ahmed Vefik Paşa’nın, Ziya Paşa’nın, Ali Bey’in torunlarıymış gibi her biri bir tiyatro açmak için çırpınıyor.”
 
İstanbul Devlet Konservatuvarı
Yıl 2018. O mektubun üzerinden neredeyse 62 yıl geçmiş. Cumhuriyet’ten bir haber: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı’nın 19 Şubat 1985 tarihli kararıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin (MSGSÜ) kullanımına tahsis edilen ve İstanbul Devlet Konservatuvarı’nın yerleştiği binanın 5 gün içerisinde tahliye edilmesi isteniyor. Tahliye işleminin yapılmaması halinde binanın elektrik ve suyunun kesileceği, polis zoruyla da öğrenci ve öğretim görevlilerinin binadan atılacağı tebliğ ediliyor. Kararı alan, bugünkü TBMM Başkanlık Divanı.
Cumhuriyet’i kuran “Devlet Reisi”nin bir tiyatro yaratmak için çırpınan sanatçılara benden ne istersiniz, sizin için ne yapabilirim diye sorduğu; sadece CHP hükümeti değil, DP hükümeti döneminde de genç ve aydın valilerin tiyatro için çırpındığı, devlet binalarını tiyatroya hasrettiği; Özal zamanında eski saray binalarının konservatuvar için kullanılması amacıyla üniversitelere tahsis edildiği bir Türkiye’den bu memleketin yüz akı olan bir eğitim kurumunu derhal o binayı boşalt, yoksa ben öğrencini de öğretmenini de polis zoruyla kapının önüne koyarım diyen bir Türkiye’ye geldik. Yaşanan süreci özetlemek için başka söze gerek var mı?
Bu yazı 25 Haziran’da, yani 24 Haziran seçimlerinin ertesi günü çıkacak. Tüm kalbimle 25 Haziran’da bu yazının gereksizleşmesini, özgür, demokratik, huzurlu bir ülkede barış içinde, kardeşçe yaşama umudunun yeşermesini, sanatı ve sanatçıyı düşman olarak görmeyen, tam tersine kucaklayan bir yönetim anlayışının yeniden yerleşmesini diliyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları