Bağış Erten

Bir Obradoviç filmi: Takım olmak

21 Mayıs 2017 Pazar

Net konuşalım. Bu ülkeye onun kariyerinde hiçbir spor insanı gelmedi. Avrupa basketbol tarihinde bile böylesi yok. Futbolda karşılığı muhtemelen Ancelotti artı Mourinho artı Guardiola gibi bir şey (üçe bölmeden). Ama mikrofon uzatıldığında bir kez bile ‘eser sahibi’ olduğundan bahsetmiyor. Sahte bir tevazudan değil samimi bir ciddiyetten. İki şeyde ısrarcı: Takım olmak ve çok çalışmak. Talep ettiği tek şey bu. Tarzını falan sevmeyebilirsiniz, ama saygı duymayanı yok. Çünkü neredeyse her maç ders veriyor.
Any Given Sunday filmini bilirsiniz. Al Pacino’nun Amerikan futbolu antrenörü olarak döktürdüğü drama. Ama adı yanlış çeviriye kurban gitmiş. Bire bir çeviri zaten değildi. Ama ille de yaratıcı olunacaksa “Kazanma Hırsı” hiç değildi. Gözü dönmüş bir hırsı değil, herkesin ortak emeği ve dayanışmasıyla takım olunacağını anlatıyordu çünkü. Yönetmen Oliver Stone’un kafasındakilere de, Al Pacino’nun filmde oynadığı karaktere de “Takım Oyunu” daha çok yakışırdı. Ama iyi ki öyle çevirmemişler. Çünkü “Takım Oyunu” filminin gerçek yönetmeni ve yapımcısı varmış... İnanmayan bu akşam televizyonunu açsın.
Yine adı yanlış konan, ama bu sefer bir basketbol filmine bakalım: Hoosiers. Üstelik Türkçesi aşağı yukarı aynı: “Kazanma Arzusu.” Yine kötü çeviri. Can Yücelvari bir çeviri gerekiyorsa, ona da “Takım Oyunu” demek gerekirdi. Çünkü Gene Hackman’ın koç rolüne soyunduğu filmin unutulmaz sahnesi bize bunu öğütlüyor: Bir maçta her aldığını atan şahsi oyuncuya sinirleniyor ve kenara çekiyor koç. Sonra fauller yüzünden sahada dört kişi kalıyorlar. Bençteki yıldız oyuna girmek istiyor. “Otur yerine” diye uyarıyor koç Norman Dale ve hakeme dönüyor, “takımım sahada” diye bağırıyor. Çünkü takım olmadan olunmaz, olunmuyor. Beş kişiyle dağılacağına dört kişiyle daha iyi bir takım oluyorsun! Bu dersin canlı ve tazesi için bu akşam kenarda renkten renge giren adamın vücut dilini okuyun. Muhtemelen daha neler öğreneceksiniz.
“Bunlar film. Gerçek hayat böyle epik hikâyeler barındırmaz” derseniz feci çuvallarsınız. Asıl spordan hayata ‘transfer olan’, esin kaynağı yaratan şeylerdir bunlar. Michael Jordan, yani spor tarihinin belki de en büyük ‘winner’ına (kazanan’ına) sahipken bile Chicago Bulls koçu Phil Jackson çıkar ve “Biz solo atan müzisyenlerden ibaret değiliz, olsak olsak müzik grubu olabiliriz. Hiçbir solo tek başına iyi bir şarkı yaratmaz. Müzik de, spor da ahenk işidir” der. Bazen ‘o son ribaund’ maç boyunca ayakta duran Barış Hersek’le, aslında her attığı girebilecekken iki dakika oynayıp bir üçlükle yetinen Melih’le, Nunnally’yle, atmadan da resital gibi oynanabileceğini gösteren Kaliniç’le, boyundan büyük yüreğiyle oynayan Boby’yle, soğukkanlılık ustaları Antiç, Gigi ve Sloukas’la, dinamit Vessely’yle, takımda neredeyse Jordan etkisi yaratan güler yüzlü Ekpe’yle, gülmeyen yüzü ve ciddiyetiyle Bogdanoviç’le de gelebilir. O zaman ahenk tamamlanır. Bunu kendi gözleriyle görmek isteyenler, mimarın ‘ustalık eserini’ izlemek isteyenler bu akşam saat 21.00’de hiç kimselere randevu vermesin.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları