Bağış Erten

Rio 2016’nın yıldızları

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Olimpiyat bitti, şimdi değerlendirme ve karne dağıtma zamanı
Onları biliyorsunuz zaten. Michael Phelps ve Usain Bolt. Bir daha böyle iki üstün insan izler miyiz bilinmez! Neleri başardıkları ortada. Tekrar etmeye gerek yok. Şu anda tartışılan şey hangisinin gelmiş geçmiş en büyük olduğu. İkisinin toplam altın sayısı 32. Türkiye’nin tarih boyunca aldığı altın sayısı 39. Ev sahibi Brezilya’nın ise 30! İkisi toplam tam 47 (39 Phelps, 8 Bolt) kez dünya rekoru kırmışlar. Bilmiyorum daha başka nasıl anlatılır? Hangisi en büyük peki? Bolt’un hiç ikinciliği yok. Ama Phelps de beş olimpiyat gördü. Kararı mahşer bile zor verir bence.

Kaybetmeyi bilmiyor
 Birleşik Amerikalı 19 yaşındaki jimnastikçi Simone Biles Rio’da, muhtemelen önümüzdeki dönemde de yazmaya devam edeceği tarihin ilk sayfalarını doldurdu. Oyunları 4 altın 1 bronzla tamamladı. 2013’ten beri katıldığı hiçbir yarışmayı kaybetmiyor. Hatta son üç yıldır düzenli olarak dünya şampiyonu. Tarihte bunu başaran ilk jimnastikçi. “Biles’ı diğerlerinden farklı kılan ne” sorusuna en iyi cevabı The New Yorker için kaleme aldığı makaleyle Reeves Wiedeman veriyor: “Yerçekimini aşma konusunda Michael Jordan, bedeninin yaptığı spora uyumu açısından Michael Phelps ve kurduğu hâkimiyetle de Serena Williams’a benziyor.” Comaneci bir basın toplantısında kendi rekorunu kıran birinin çıkmadığıyla övünmüştü. Puanlama sistemi değişmese Biles onu da kırardı sanki. Yeni olimpik kahramanımız o. Phelps ve Bolt’suz dönemde kendisini izlemeye devam edeceğiz.
Katie Ledecky herkes Phelps’i beklerken iki dünya rekoru kırdı. Üstelik birinde havuzda en yakın rakibi yeni son tura dönmüştü. Hem uzun hem kısa yüzüyor. Her türlü yüzüyor. 400 ve 800 dünya rekortmeni. 200 şampiyonu. Beş olimpiyat madalyalı. 19 yaşında. Açılın, yeni efsane geliyor!
 Rio’nun belki de en vaatkâr yarışıydı atletizm 400 metre. Le Shawn Merrit gibi bir efsane, Kirani James gibi şampiyon vardı. Ama Güney Afrikalı Wayde van Niekerk bir fırladı, gitti Michael Johnson’a ait 17 yıldır kırılamayan dünya rekorunu 0.15 saniye geliştirerek 43,03’le kırdı. İzlerken ayağa kalkan sadece stadyumdakiler değildi.
• Etiyopyalı Almaz Ayana kadınlarda 10 bin metrenin zaten favorisiydi. Fakat hemen ardında bir uzun mesafe efsanesi Trunesh Dibaba ve madalya gediklisi Vivian Cheruiyot vardı. Onu zorlayabilirlerdi. Yok, öyle olmadı. Ayana öyle bir koştu ki Wang Junxia’nın 1993’ten bu yana kırılamayan dünya rekorunu 14 saniye geliştirerek tarihe gömdü.

Ya bizimkiler?
Gelelim bizimkilere. Tamam, güreşte son 52 yılın en parlak olimpiyat oyunlarıydı. Taha Akgül’ün altını önemli. Ama ya diğerleri?.. Madalyaya bakmadan değerlendirelim. Yasmani Copello Escobar’ı aldığı 400 engelli bronz madalyası için alkışlayalım. Türkiye tarihinin ilk sprint finalini koşan Ramil Guliyev’i takdir edelim. 5 bin ve 10 binde final koşan henüz 19’unda olan Yasemin Can’ı da. Jak Ali Harvey’in 100 metre finalini kıl payı kaçırmasına üzüldük. Ama bizi en çok okçulukta Mete Gazoz ve jimnastikte Tutya Yılmaz mutlu etti. 17 yaşındaki Tutya olimpiyatlara katılan en genç temsilcimizdi ve az daha finallere kalıyordu. Tabii Potanın Perileri’ni de unutmayalım. Ekrem Memnun’un takımı gene tarih yazdı. Bu takım Türkiye tarihinin en başarılı milli takımıdır. Nokta.
Yeterli mi peki? Oraya giden ve sadece bununla bile büyük iş başaran tüm sporcuların ötesinde, bu kadar genç nüfusla, bu kadar bayındır yatırımıyla Türkiye’nin olimpiyat performansı ne yazık ki sınıfta kaldı. Madalyada da, beklentide de, organizasyonda da. Tıpkı TRT gibi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları