Bağış Erten

Süper Lig’i bırak Olimpiyat’a bak

20 Temmuz 2016 Çarşamba

Yazının başlığı yanlış aslında. Tersten olmalı: “Olimpiyatı bırak Süper Lig’e bak.” Hayır, ironi için değil. İşin aslı bu. Eleştiri olsun diye de söylemiyorum. Gerçekten atıldı bu manşet. Spor gazetesi olduğunu iddia eden bir yayın organı 2008 Pekin Olimpiyatları’nın son günlerine denk gelen Süper Lig açılışını aynen böyle duyurdu. Spor kültürümüzün güdüklüğünü teşhir eden başlıklardan biri olarak saklamaya değer bir kupürdü. Nitekim o ‘tarihi’ manşet Kadir Has Üniversitesi Spor İletişimi derslerinde her yıl gösteriliyor. Unutmamak, unutturmamak için...
Kabul edelim, spor kültürü açısından hâlâ emekleme dönemindeyiz. Sporcuyu devşirebilirsiniz, binalar dikebilirsiniz. Ama kültür transfer edilmiyor. Üzerine koya koya gitmek zorundayız. Ama işimiz zor. Çünkü futbol tüm diğer sporları domine ediyor. Süper Lig de futbolu domine ediyor. Dört Büyükler sultası ise hepsinin tepesinde tepiniyor. Böylece daracık bir alana sıkışıyoruz. Ne Semenya’nın dönüşünden, ne Bolt’un muhtemel sakatlığından o kadar bahsedebiliyoruz. Ne Tour de France’ın dağlarını, koşarak bisikletine yetişmeye çalışan Sarı Mayolu lideri Froome’u layıkıyla konuşabiliyoruz. Ne de yaklaşan Olimpiyat öncesi heyecanımızı paylaşabiliyoruz. Düşünün, ‘devşirme’ atletler meselesi bile hiç değilse dikkatleri biraz olsun atletizme çevirdi diye seviniyoruz.
Oysa hep söylüyorum, gene söylerim. Süper Lig’i arada nadasa bırakmak lazım. Hiç değilse iki sezon arası dozu düşürmek önemli. Hele de Avrupa Şampiyonası, Dünya Kupası gibi büyük organizasyonların olduğu yıllarda. Bakın şunun şurası 3-4 haftamız var. Ondan sonra futbol zaten tüm yoğunluğuyla tepemize çökecek. Transferler havada uçuşacak. Hazırlıktı, Avrupa ön elemelerdi derken girdaba kapılıp gideceğiz. O yüzden azıcık soluklanmak şart.

Tatlı reçete
Derseniz ki nereye bakacağız? Süper Lig’siz bu çöllerde vahayı nerede bulacağız? Seçenek çoook. Alın size fonksiyonel bir reçete.
Önce geçiş kolaylığı sağlasın, bağımlılıktan kurtulma sürecinde yardımcı olsun diye size az miktarda futbol yazıyorum.
Memleket geleneklerinden birine sahip çıkın. Kırkpınar seyredin. Yüzyıllardır bir geleneğe sahip olmanın haklı gururunu yaşayın. Malum gurur duymanın çok istendiği ama pek kolay olmadığı bugünlerde bir tutamak olur en azından.
Haftaya atletizmde Olimpiyat öncesi son Diamond League var. Kaçmaz. Kim ne durumda, nasıl bir olimpik şölen bekliyor? Bolt cephesinde son durum nedir? Hepsinin ipucu Londra’da olacak.
İlle de canlı yayın diye tutturmayın. Bu bir obezite belirtisi. Arada lifli, banttan mücadeleler de iyi gider. Açın YouTube’u. Michael Phelps efsanesinin son ABD Olimpiyat Elemeleri’nde gene neler başardığını görün.
Tour de France’ın en zevkli günlerindeyiz. Bugünden itibaren dört gün boyunca ne yokuşlar inilecek, ne virajlar alınacak, meydan gümbür gümbürdeyecek. Froome gene başaracak mı? Mollema, Quintana devreye girebilecek mi? Genç Yates mucizeye imza atabilir mi? Peter Sagan yeşil mayoya sahip çıkacak mı? Hepsi bu dört günde.
Kabul edin, Formula 1’i çok ihmal ettiniz. Birçok pilotun yarıştığı sonunda ya Vettel ya da Hamilton’ın kazandığı günler geride kalabilir. Nico Rosberg sezona nefis bir giriş yaptı ve beş yarış kazandı. Sırada önce Macaristan, sonra da Almanya Grand Prix’si var. Son 11 yılda Macaristan Grand Prix’ini kazanan pilot şampiyon olamadı. Hem Macaristan’da kazanıp hem şampiyon olan son isim 2004’te Michael Schumacher...
Tamam golf seyri nefis bir spor değil. Ama onun en büyük dört Grand Slam’inden birine göz atmak hiç de fena fikir değil. Ay sonunda PGA Championship sahne alıyor. Rory McIlroy gene favori. Ama bu sefer tahtına göz diken gencecik bir isim var: Jordan Spieth. Hemen reçeteye yazıyorum. Önce Socrates Dergi’de Buğra Balaban’ın yazısı okunuyor, ardından Spieth-McIlroy çekişmesine göz dikiliyor.
Farkındasınızdır. Tüm bu tavsiyeler ağustos ayının beşine dek sizi oyalamak için. O günden sonra artık kendi başınasınız. Eğer Olimpiyat Oyunları’nı izlemek için motivasyon arıyorsanız, bu yazıyı boşa okudunuz demektir. Ben sizi büyük şöleni izlemeye ikna edecek insan değilim. O sizin spor tanrıları huzurunda vereceğiniz hesaptır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları