\n

\n

\n

IHT (International Herald Tribune) editörü Stephen Dunbar-Johnson’un açılış konuşmasında yer alan; NBA’in efsane oyuncularından Shaquille O’Neill’e ait “Para para para. Artık paradan konuşmak istemiyorum. Oyunumu oynamak, Pepsi içmek ve Rebook ayakkabılarımı giymek istiyorum” sözleri, hem gülümsetti hem de sporun endüstriyel açıdan geldiği noktayı da hatırlattı katılımcılara.\n

\n

Öyle ki, pek bilgi ve ilgimizin olmadığı beyzbol, golf, kriket ve ragbi gibi branşlarda yeni yıldız sporcular yaratma ve organizasyonlara farklı ülkeler katma amacıyla yapılan çalışmaları dinledik. Çin ve Brezilya gibi son yılların büyüyen ve gelişen ülkelerinin yanı sıra Singapur, Samoa, Tongo, Uganda, Fiji, Tanzanya ve hatta Afganistan’da yapılanlar anlatıldı. Beyzbolun Çin’e 2001’de girdiğini, ragbinin Brezilya ve Meksika’da, golfün Singapur’da okul müfredatlarında yer aldığını öğrendik. Tanzanya savanlarında kriket oynayanların fotoğraflarını gördük.\n

\n

Bütün bu çalışmaların temelinde ürünü, markayı ve müşteri/seyirciyi doğru tanımlamanın, beklentileri yeterince karşılamanın önemi vurgulandı. MLB’nin (Major League Baseball) Asya Başkan Yardımcısı Jim Small, gökyüzündeki uçağa bilet satmanın mümkün olmadığı örneğini verdi ve benzer durumun maç başladıktan sonra yaşandığını belirtti. Bu nedenle de seyircilere bilet satabilmek için teknolojiden faydalandıklarını söyledi. \n

\n

Seyircilerin maç biletlerini akıllı telefonlarını kullanarak satın alabildiklerini, yer tercihlerini boş koltukları ve görüş açılarını izleyerek yapabildiklerini, telefona gönderilen barkodu okutarak stada girdiklerini, yine telefonlarını kullanarak en yakın tuvaletin yerini öğrenebildiklerini, yemek siparişi verebildiklerini ve arkadaşlarının nerede oturduklarını görebildiklerini, maç sırasında istatistikleri telefonla takip edebildiklerini anlattı.\n

\n

Zirve’nin bir diğer önemli konusu ise sosyal medyanın kullanımı oldu. Taraftarla ilişki kurmayı, yeni taraftarlar bulmayı ve taraftarların birbirlerini tanımalarını sağlayan yapının kurulduğu belirtildi. Farklı kategorilerde hazırlanan kartları kullanarak kulüp ve oyuncularla ilgili gelişmelerden haber alınabildiği, oyuncularla iletişime geçilebildiği, karşılıklı yetenek kıyaslaması bile yapılabildiği söylendi. Sanal ortamda yaratılan statlarla çekiciliğin arttırıldığı ifade edildi. Bu yıl Amerikan futbolunun finali Super Bowl sırasında saniyede 12 bin 233 tweet atıldığının tespit edildiği açıklandı. \n

\n

Farklı bir gelişmenin dijital yayıncılık alanında yaşanacağı; televizyon yayıncılığında anı ve geçmişi kontrol eden sistemin varlığı ile her şeyin seyircinin kontrolü altında olacağı bildirildi. Seyircinin kendi ülkesinin atletinin ya da izlemek istediği ünlü bir sporcu/takımın sırası geldiğinde basit bir alarm sesiyle uyarılarak haberdar edileceği örneği verildi. Dijital ortamın ilk kez Kanada’nın Vancouver kentinde yapılan Kış Olimpiyat Oyunlarında kullanıldığı, 2012 Londra’nın bu açıdan çok daha gelişmiş olacağı belirtildi.\n

\n

Kısaca, spor dünyasının ve sporla ilişki içindeki iş dünyasının önde gelen üst düzey yöneticilerinin katıldığı Zirve, günümüzde yaşananları ve yakın gelecekte yaşanacakları öğrenmek açısından çok faydalı oldu. Sporun, kişisel beklentileri gerçekleştirmenin, sosyal statüyü geliştirmenin ötesinde profesyonel bir anlayış ve stratejik yaklaşımla ele alınıp, yönetildiğinde neler olabileceğini gördük, öğrendik.

\n\n