Umut Var

08 Şubat 2015 Pazar

Ankara büromuzun 37 yaşında kaybettiğimiz muhabiri Barkın Şık’ın ardından Mustafa Balbay’la konuşuyorduk.
Bir ruhbilimcinin kendisine söylediklerini aktardı:
“İnsanların intihar nedenleri arasında yorgunluk, yoksulluk, mutsuzluk da var belki, ama en temel neden, umutsuzluk.”
Hayatın birer ikişer kapanan kapıları, ardına yığılan umutsuzları, en sondaki o, “arkasında güneş doğmayan büyük kapı”yı çalmaya itiyor.
“Bitmeyen, sükûnlu bir gece” hasretiyle...

***

O geceden, Almancanın usta kalemi Stefan Zweig da söz eder, son mektubunda...
“Lisanının konuşulduğu dünya”, Nazilerce mahvedildikten sonra, sığındığı Brezilya’da hayatını sil baştan kuramaz.
“Dünyanın bir daha asla eskisi gibi olamayacağını” fark eder; “Hayatı, zamanında ve dimdik sonlandırmaya” karar verir.
23 Şubat 1942 sabahı, ütülü gömleğinin üzerine kravatını bağlar. Eşiyle birlikte yüksek dozda barbiturat alarak yatağa uzanır, birbirlerine sarılırlar.
Gelenler, onları en derin sevda uykusunda bulur.
Masanın üzerindeki mektup, şu satırlarla bitmektedir:
“Bütün dostlarımı selamlarım.
Umarım onlar, uzun gecenin ardından gelecek olan sabahın kızıllığını görebilir. Ben; çok sabırsız olan ben, onların önünden gidiyorum.”

***

Psikeart dergisinin “İntihar” temalı bu ayki sayısında bir fotoğraf var:
San Francisco’da bir köprü...
Köprünün ayağında bir tabela...
Tabelada bir yazı:
“Umut var!”
Ve altında, psikolojik destek hattının telefon numarası...
Boğaziçi Köprüsü’nün girişinde bu yazı olsa, Mehtap kurtulur muydu acaba, diye düşündüm bakarken...
Geçen ay o köprüden kendini atmadan önce, umudun o incecik ipine tutunur muydu?
Mehtap’ın intiharından önce videoya kaydettiği veda mesajını, YouTube’da izledim. Gözyaşları içinde, “Şu an Boğaziçi Köprüsü’ne doğru gidiyorum” diyordu:
“24 yaşımda hayatımı sonlandırıyorum. Bir şeyler yapmak istedim, yapamadım. İnsanlar izin vermedi. Allah’a emanet olun!”
Ve videonun sonunda, hayattan kopanın, hayata bağlılığını kanıtlayan bir rica:
“Anne! Benim evde küçük bir köpeğim var. Onu sana emanet ediyorum. Kimseye verme. Ona kızma; tuvaletini eve yapmıyor. Ona baktığında beni hatırla!”

***

Metropoll Araştırma Merkezi’nin “Ocak 2015-Türkiye’nin Nabzı” araştırması, “olumsuz gelecek beklentisi”ndeki tırmanışa dikkat çekiyor.
Toplumun yarısından fazlası, ülkenin kötüye gittiği inancında... “Karamsarlık, yüksekte seyrediyor.”
Ankete katılanların yüzde 44’ü, kendisinin ve ailesinin geleceğinden umutsuz...
“Bu, şimdiye kadar ölçtüğümüz en yüksek rakam” diyor, Prof. Dr. Özer Sencar...
Karamsarız, çünkü “lisanımızın konuşulduğu dünyayı mahvediyorlar”.
O canımız gibi sevdiğimiz ülke, bir daha asla eskisi gibi olamayacakmış gibi görünüyor. Dayanmak giderek güçleşiyor.
Sabırsız olanlar, önden gidiyor.
Anlıyoruz ki, “uzun gecenin ardından beklenen sabah kızıllığı”, kendiliğinden gelmeyecek.
O ışığı biz, karanlığı yenerek yakacağız.
O yüzden işte, yalnız kalmamalıyız; “bir şeyler yapmamıza izin vermeyenler”e karşı bir arada ve dimdik durmalıyız.
Köprüden önceki son çıkışı bile geçtiğimize inansak, köprüdeki o tabelayı hatırlayıp umutvar olmalıyız:
“Umut var” çünkü...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları