Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Sultanın sadrazamı (22.08.2014)
“Yeni Türkiye”nin yeni başbakanı, kabinenin en başarısız, Türkiye’yi uçurumun eşiğine getiren dış politikanın baş mimarı. Panİslamist yayılmacı hevesleriyle Ortadoğu’nun kan gölüne boğulmasında katkıları büyük olan, Türkiye Cumhuriyeti’ni dünyada alay konusu haline getiren şahsiyet olarak, bir mucize vuku bulmazsa artık Başbakanlık koltuğuna oturacak.
Davutoğlu’nun her alanda yanlış tespit ve politikalara imza atan ekibiyle birlikte yerleştirdiği zihniyetin özeti şudur: İmrenilen “Doğu medeniyetinin” modernizmle bağlantılı tüm sorunlarını kibirle süslü PR’cı bir mantıkla geçiştirirken; baş edilemeyen “Batı medeniyetini” kompleksleriyle “düşmanlaştırmaktan” (Batılılar gerçi bıyık altından gülüp geçiyorlar) öteye gidilememesi...
Medeniyetlerin kavşak noktasındaki bir memleketin kurucu devriminin niçin yüzünü bizzat savaştığı Batı’ya çevirdiğini idraktan aciz olduklarından, inşa edilmiş “aklı Batılı, ruhu Doğulu” haletiruhiyeyi kavramaları mümkün değildir; onları“aklı Doğulu, ruhu Batılı”lık hali tanımlar.
Yani “şark kurnazlığıyla Batı’nın çıkar odaklı acımasızlığını” birleştirmek. Bütün becerebildikleri de zaten bu, istedikleri kadar allayıp pullasınlar.
İşte Davutoğlu’nun başbakanlığıyla, bugün “Yeni Türkiye” diye takdim edilen bu zihniyetin arkasındaki “genç” kadrolar artık iç politikayı daha fazla şekillendirmeye başlayacaklar.
‘Radikal İslam virüsü’
Bütün bunlar, Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada çok ciddi bir kavşaktan geçtiği bir dönemde gerçekleşiyor.
Bu öylesine bir dönemdir ki Ankara’da serpilen Pan-İslamcı akıl, Arap isyanlarıyla birlikte Mısır’dan Türkiye’ye uzanan “eğri-büğrü bir İhvan üçgeni” devşirmeye kalkışırken, her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdı.
Coğrafyanın 20 yüzyıldaki seküler, milliyetçi bütün deneyimlerini yok sayan bu aklın, Libya’dan Suriye’ye, Irak’tan memleket sınırlarından içeriye, İstanbul’un Bayrampaşa semtine uzanan tezahürlerini artık kanıksadık. Zihniyetlerini dünyaya “ılımlı” diyerek pazarlarken, beceriksizliklerinin kaçınılmaz sonucu olarak bölgeye aşıladıkları “radikal İslam virüsüyle” Türkiye’yi dünya nezdinde “zanlı” konumuna düşürdüler. Yeni dönem “zanlının” hedef tahtasına konulursa hiç şaşırmayın. Fakat buna sevinmeyin de, zira hesabını hepimiz vereceğiz. Bu öylesine bir dönemdir ki, Türkiye’nin 3-4 yıldır “Körfez modasına” kapılarak kader birliği ettiği en sıkı müttefiki “İhvan” kollayıcısı Katar, artık alenen “IŞİD’in arkasında olmakla” itham edilmeye başlandı. Önceki gün Almanya Kalkınma Yardımı Bakanı Gerd Müller’in dilinden dökülen bu ithamın yarın öbür gün Türkiye’yi de içine alacak şekilde daha üst düzeylerde seslendirileceğine hiç şüpheniz olmasın...
Bu öylesine bir dönem ki, BM Güvenlik Konseyi, 3.5 yıldır kevgire çevrilen binlerce kilometrelik sınırımızda at koşturan IŞİD’i kimlerin, nasıl besleyip büyüttüğünü mercek altına almak için harekete geçiyor. Dünyada yüzyıllardır görülmemiş bir barbarlık sergileyen bu virüsle şu veya bir biçimde bağlantılı olan, örtülü yahut açık destek veren ülkelere yaptırım kıskacı inşa edilmeye başlanıyor. Arkasının geleceği ayan beyan ortada...
Bu öylesine bir dönem ki, ABD liderliğinde tüm Batı dünyası Irak ve Suriye’ye ekilen IŞİD terörüne karşı “küresel çapta koordineli eylem” çağrıları yaparken, bugüne kadar en büyük hasım gördükleri İran’ı da “işbirliği” yapmak üzere masaya davet ediyorlar.
Türkiye’nin ise Davutoğlu’nun ekibinin bizzat geçen yaz formüle ettiği “değerli yalnızlıklardan”, “ABD Başkanı’yla görüşüp görüşememe” sancılarını çekme noktasına getirileli çok oldu. İcraattan anladıkları kaç ülkeye uçulduğu, kaç yetkili ile kaç dakika telefonda görüşüldüğü, ne kadar çok dil döküldüğünden ibaret. Bir de övgüleri döşeyecek medya kalemşörlerin oldu mu, kâfi.
Dava vurgusu
Davutoğlu’nun başbakanlığının âleme, cihana ilan edilmesi süreci ise bütün bu resmin tamamlayıcısıdır. Anayasayı, tarafsızlık ilkesini geçmiştekilerden bin beter ayaklar altına alarak halefini açıklayan “seçilmiş cumhurbaşkanı ve başbakan”, yeni başbakanı açıklarken, “AKP’nin dava üzerinden ilerleyen bir parti olduğunu herkese ispatlayacağız” vurgusunu eksik etmedi.
İspatlayalı çok olduğunu zaten biliyoruz. Bu “davanın” AB hedefiyle, kurumsal demokratik sistem inşasıyla, hakla hukukla, şeffaf ve hesap verilebilir bir Türkiye ile alakası olmadığını da biliyoruz. Bu “davanın” ne “davası” olduğunu Davutoğlu’nun konuşmasından anlayabiliriz: “Büyük restorasyon hareketi hiçbir ara ve kesintiye uğramadan devam edecektir. 12 yıl önce hasta adam muamelesi gören bir ülke, ayakları üzerinde yükselmiş, birçok yerde sıkıntı çeken bir ülke tarihi misyonunu anımsamış ve kutlu yürüyüşe çıkmıştır.”
Osmanlı dönemi konjonktürü hayalinden uyanıp da 21. yüzyıla hâlâ erişemeyen doktriner bir akıl, bugün Musul konsolosluğumuzdaki 49 diplomat ve vatandaşımızı bütün dünyanın ortak hedefi ve düşmanı haline gelmiş bir örgüte terk etmişken; “stratejik derinlikleri”, “stratejik rezillik” olup çıkmışken; sözü edilen “restorasyonun” ne menem bir şey olduğu aşikârdır. Bu Türkiye’nin Panislamist rotaya iyice oturtulduğu bir dönem olacak. Sultan’ın sadrazamının uluslararası toplantılarda kimlerle nasıl “şak şak” avuç vuracağını ise hep birlikte göreceğiz.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği