Deniz Baykal’ın bir kısa söylemi üzerinde günlerdir ne demek istediği, amacının ne olduğu araştırılmadan bir tartışmadır gidiyor.

Baykal: “…İlker Paşa çok doğru şeyler söyledi, çok güzel analizler yaptı ama…” dedi, “ama” ile neyi amaçladığı sorusunu, “…Paşalar her zaman güzel konuşmalar

yapıyorlar da…” diye yanıtladı.

Daha sonraki bir cümlesi tartışmaların odağı oldu. Baykal, “Artık komutanların konuşmaları etrafında siyasi tartışmalar yapmak istemiyorum. Sanki ‘sözde etkili’ olma aşaması geride kaldı gibi geliyor bana…” dedi.

Baykal’ın “sözde etkili olma aşaması” sözünü dinci ve AKP yanlısı basın, CHP lideri darbe istiyor diye yorumladı.

Oysa Baykal ne demek istediğini çeşitli demeçlerle açıkladı. Ama hayır. Baykal darbe istiyor diyen yorumlar, kimi demeçler devam etti, ediyor.

Darbe sözcüğünü duyar duymaz korkudan titreyenlerin başında, dinci ile AKP yanlısı basın geliyor!

Bu nedenle bu takım, askere örneğin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a, “Konuşmanızın özündeki ulus devlet, üniter devlet ve laiklik konularına neden sürekli vurgu yaptınız. Cemaatlerin devlet içindeki etkilerini önlemek gerektiğinin altını neden çizerek söylediniz” diye soramıyor.

“O biçim basın” lafı dolaştırarak Baykal’ın gerçeği ifade eden sözlerini bahane ediyor ve bu yoldan askeri eleştirmeye yöneliyor.

Başbakanlarına, Genelkurmay Başkanı’nın göreve başladığı ilk gün böyle bir konuşmayı neden yaptığını soramıyorlar. Sormak işlerine gelmiyor.

Genelkurmay Başkanı’nın göreve başladığı ilk gün böyle konuşmasındaki nedenleri araştırmak da işlerine gelmiyor. Başbakanları da Baykal üzerinden askere yönelen saldırılara sesini çıkarmıyor.

Ha Adnan Menderes’in DP grubuna “Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz” sözü…ha RTE’nin ulusal irade, dilediğim gibi hareket etme serbestisi tanıdı anlamını içeren; laikliğin, ulus devletin içine etme yetkisi verdi demeye gelen davranışları…Aynı kapıya çıkıyor!

Şimdi şu soruya yanıt arayalım: –Baykal’ın dediği gibi- Genelkurmay Başkanı’nı böyle konuşturan süreçle ilgili olarak önümüzdeki dönemde -iktidarın bu sözleri dikkate alacağını duyumsatan- bir değişiklik izlenimi var mı? Görünen köy kılavuz istemez: Yok!

***

Elbette Yok! RTE iktidarda kaldıkça olamaz da. Zira RTE, meydan nutuklarında, hükümet programlarında fakir fukara, garip gureba edebiyatı yaparak “saçı bitmedik yetimlerin hakkını kimseye yedirmeyeceğini” söyler…Lakin, genel başkan yardımcısı Şaban Dişli’nin 11 Ağustos’ta kamuoyuna duyurulan 1 milyon dolar rüşvet aldığı iddialarıyla ilgili belgeli açıklamalara ancak ve neredeyse bir aya yakın zaman sonra...yakın mesai arkadaşının parti görevlerinden istifa etme isteğini “Sen bilirsin” diye karşılar.

Bu davranışıyla “her türlü yolsuzluk hortumunu kesmeyi” görev bildiğini övünerek söyleyen ama “Sen bilirsin” sözüyle rüşvet olayına karışan Şaban Dişli’yi harcamak istemediğini duyumsatan genel başkan ile başbakan, aynı insan!

***

RTE sadece asker-Dişli sorunları arasına sıkışmış değil. Üstelik Çankaya’daki “kardeşinin” Ermenistan gezisiyle açığa çıkan gerçek niyetlerini sineye çekmek zorunda kalıyor.

Ermenistan gezisi üzerinde onca haber, yorum üretildi. Herkes bir şeyler söylüyor, yazıyor. RTE’den ses yok!

Oysa Çankaya’daki AKP’li, RTE’nin dış politikadaki iddialı tutumuna gölge düşürecek eylemler yapıyor.

Bayram değil eniştem beni neden öptü özdeyişini kanıtlamak istiyor sanki. Ortada Türkiye Cumhurbaşkanı’nı ilgilendiren bir oldubitti veya ivedi bir sorun yokken, ABD Başkanı Bush, Çankaya’dakini aramıyor. Çankaya’daki AKP’li Bush’u arıyor.

Nedense Çankaya’dakinin bu girişimi Ermenistan’a gitmeyi planladığı şu günlere rastgeliyor. Tabii Bush, ABD’nin onca dayatmasından sonra gerçekleşecek olan Erivan gezisini “onaylıyor.”

Soru yine gündemde: “Acaba Çankaya’daki Washington’ı ziyaretinde Ermenistan’la ilgili verdiği sözü yerine getirdiğini anımsatmak için mi Bush’u aradı?” Neden olmasın!

Ulusal sorunlar, ulusal gurur, ulusal yararlar… Çankaya’dakinin ön plana çıkma ihtirası yanında, bu vazgeçilmez öğeler falan filan konular galiba...