Dünya demokrasilerinde RTE gibi yüksek perdeden atan, söylediklerinin yüzde 90’ı yalan yanlış çıkan bir başka başbakan varsa... Yaranmak \niçin medyadaki köşelerinde yalamadık yanını bırakmayan yalakaları çıksınlar...

... Benim Başbakanım gibi yalanları sindirilen tek bir başka başbakan bulamazsınız diye yazsınlar, söylesinler.
Memleketin değil, kendine oy veren yüzde 50’nin başbakanı olmakla övünür.
Gezi Parkı eylemlerine katılan milyonları karalamak için günlerce söylediğini bırakmaz.
Yalanlanmasına karşın Müslüman halkı eylemcilerin aleyhine kışkırtmak amacıyla camide bira içildiğini, olmadık başka olaylar yaşandığını hiç çekinmeden, yüzü kızarmadan TV’lerden açıklar.
Örtülü “bacısına” saldırıldığını söyler, emre amade askerlerinden İstanbul Valisi, arayıp taradıklarını, böyle bir olayı bulamadıklarını açıklar.
Ne çare adamın gerçeklere gözleri, kulakları kapalı. Yalanlamalara karşı şerbetli. Umursamaz!
Polis şiddetinden 6 kişi can verir. Binlerce gözaltı, binlerce yaralı.
Ölenler sanki başka ülkelerin insanları. Allah’ın rahmetini esirger.
Polis şiddetinden bir lahza olsun şikâyet edeceğine; çıkar kamuoyu önüne polisin biber gazlı, sopalı, tazyikli-ilaçlı sulu şiddetini savunur, polisi daha da güçlendireceğini açıklar.
Böylesi halka vuran, öldüren, hapse tıkan hiçbir demokratik ülkede görülmemiş, görülmeyecek bir başbakan portresi çizmekle de yetinmez.
Demokratik eylemlere karşı parolasını ilan eder:
“Şiddete karşı (daha) şiddet!..”

Ama zaman haklı çıktı. Keli göründü.
Bu kadar yalanla sözüm ona toplumun huzurunu koruduklarını söyledi durdu...
Oysa aslında onca önlem almasına, ordunun gözde komutanlarını tasfiye ederek darbe olasılığını ortadan kaldırmasına karşın...
... Ülkeye yayılan, temel ilkesi demokratik haklar arayan Gezi Parkı eylemlerini, kendine yönelik darbeye hazırlık diye yorumladı.
Bu iktidara darbe olasılığından söz etmek bile bir yerlerinin üç buçuk atmasına neden oluyor.
Geçmiş darbelerden yeterince ders çıkaran toplum, sanki darbe olmasını arzu ediyormuş gibi...
... Gezi eylemleriyle darbeyi özdeşleştirerek topluma korku yaydı.

Faizleri yükseltmek için eylemlerin dış ve iç kaynaklı faiz lobisince tezgâhladığını günlerce yineledi. Kuru sıkı palavralarına önceki gün palavraların daniskası eklendi...
“Bu işin arkasında faiz lobisi var. Kusura bakmasınlar, hedeflerine ulaşamayacaklar” dedi; ve lakin çok bilmiş Başbakan’a, Merkez Bankası, herhalde kusura bakmamasını dileyerek faizlerin piyasayı rahatlatacak düzeyde artırılacağını açıkladı.
Bu sırada ekonomi bakanlarıyla saçma sapan iddiasının sonuçlarını irdeliyor, alınacak önlemleri saptamaya çalışıyordu.
Prof. Güngör Uras; uluslararası döviz lobisinin Türkiye’de darbe yapmak için Gezi eylemlerini tezgâhladığı iddiasının anlamsızlığını, işin tamamen ekonomik yanını açıklayan bir yazı yayımladı.
RTE’nin darbe kışkırtmalarını yalanlayan, Türkiye ve uluslararası ekonomik manzarayı çizdi:
Prof. Uras, “Faiz düşük olmalı ki borsa yükselsin. Döviz yükselir ise Türk Lirası’ndan dövize dönenler zarar eder. Yabancılar çıkarken, bankalar borç öderken büyük riske girer.
Bir ülkede hem faizler, hem de döviz kurları yükseliyorsa o devlete para veren yerli yabancı herkes kaybeder” diyor.

Uras’ın dün özetlediği gibi; ne ki RTE’nin ağzına sakız ettiği, sürekli Gezi eylemleriyle bağdaştırdığı darbelerden söz etmeyen Başbakanlık açıklamasında, ABD Merkez Bankası Fed ile Çin suçlandı.
“Sonunda olacaklar oldu” ve...
...“Büyük Türk Büyükleri mecburiyetten ‘faiz lobisine’ boyun eğdi!”