Parlamentoda dört parti var.

Dördü de ayrı telden çalıyor.

Partilerin aralarında anlaşamadığı bir parlamentoda yeni anayasa için özlenen partiler arası diyalog, uzlaşma nasıl

sağlanacak?

Kürt sorununun çözümü de 2011’de seçilen parlamentonun görevi.

Üstelik barışçıl yollardan demokratik yöntemlerle…

Pekâlâ! Lakin barışçıl, demokratik yöntemlerle sorunun çözümüne taraf olan Barış ve Demokrasi Partisi’nin A’dan Z’ye tek bir yetkilisinden PKK’nin kentlerdeki yandaşlarına seslenerek; polise askere karşı sokak savaşlarına son vermelerini isteyen bir çağrıya tanık oldunuz mu?

BDP, konuşuyor; ya dediğimizi yaparsınız ya da...

Kendilerini ilgilendiren her konuda kırk katır mı kırk satır mı örneği dayatmayla sahne alıyor ve aynı gün kurulmuş saat gibi dağdaki PKK yollara mayın döşeyerek asker veya polis avına girişiyor.

Kentlerde de yüzleri maskeli şehir haydutları, cezai ehliyeti olmayan çocukları siper ederek kent sokaklarını savaş alanına dönüştürüyorlar.

Dağdaki, İmralı’nın vekili Murat Karayılan da Kandil’de “ulu bir çınarın altında” Kürt sorununa çare; çözüm üretmeyi görev bilen Hasan Cemal’e; “2011 çözüm yılı olmalı” diyor ve hemen ekliyor: “Yoksa direniriz.”

***

Başkentteki Kürt siyasetçi ile dağdaki teröristin ağzı, sözcüğü sözcüğüne aynı ağız:

Ya dediğimizi yaparsınız ya da terör azar, sokaklar savaş alanına döner!

Yeni anayasada şu madde bu biçimde olmuyorsa… ya da soruna çözüm önerilerini beğenmiyorlarsa, şimdilik adları bağımsızlar bloğu olan (BDP’li) Kürt milletvekillerinden olası çağrı:

“Ya öyle mi, öyleyse hazır olun dağdakilerin daha yoğun terör eylemlerine… kentlerde yerleşik şimdilik silahsız PKK’liler haydi sokaklara!”

Sonuç almayı PKK terörünün desteğine bağlayanlarla… bu kafayla soruna çözüm, çare arayanlarla, diyalog yoluyla uzlaşmaya varılabilir mi?

***

Daha ilk gün TBMM’de uzlaşma kültürü dama atıldı. Kürt sorununa birlikte çözüm arayışları kuşkulu bir zemine oturdu.

Ana muhalefet boykot kararı işletmeye hazırlanıyor. Demokratik kuralların işletilmesi ve “herkese özgürlük” peşinde.

İktidar partisi sorunların çözüm yeri diye nitelediği Meclis’i ana muhalefetin boykot etmesini siyasal açıdan kullanmayı amaçlayan bir strateji izliyor.

Fakat ortada bir sorun var; üstelik partilerin söylemlerinde uzlaştıkları bir sorun.

CHP’den, MHP’den ve bağımsızlar bloğu (BDP’den) seçilmişlerin tahliye edilmemeleri nedeniyle ortaya çıkan “bunalım!”

İktidarla muhalefet arasında ulusal iradenin üstünde yargı dahil hiçbir güç olmadığında görüş ayrılığı var mı? Yok!

Yargının ulusal iradenin üstünde olmadığını, olamayacağını kanıtlayacak anayasal ve yasal önlemlerin bir an önce ortaya konulması ve bu önlemleri bir an önce gerçekleştirerek tutuklu vekillerin bir an önce tahliyelerinin sağlanması gerekmiyor mu? Evet!

Sen daha az özgürlükçüsün, ben daha çok veya ben senden daha fazla demokratım içeriğindeki karşılıklı suçlamaların zamanı değil.

Tutuklu vekillerin bir an önce tahliyesini sağlayarak siyaseti bunalımdan, gerilimden kurtarmanın...

...Yargının da ulusal iradenin üstünde olmadığını kanıtlamanın günü, bugündür!