Gelecek hafta nasıl başka bir sorunla, bir konuyla karşılaşacağımızı bir Allah bir de RTE biliyor.

Şükürler olsun; geçen haftayı, devlet politikası olmaktan, ulusal yararları korumaktan çok uzak; RTE’nin Beşşar Esad’la kişisel hesaplaşmasına dönüşen Suriye sorunu nedeniyle savaşa girmedik diye sevinerek geride bıraktık.\n

Dün savaş istemiyoruz diyen ama bir gün sonra savaşa uzak değiliz diyen, bir günü ertesi günle bağdaşmayan RTE gibi bir başbakanla bırakın gelecek bir haftanın gündemini bir yana, bir gün sonra neler olacağını, başımıza neler geleceğini düşünmek bile olanaksız.\n

***\n

Dün Melih Aşık yazdı: Anayasayı Meclis çiğniyor.\n

Nasıl mı? TBMM’de ana muhalefet dahil bütün partilerin ittifakla kurulmasını kararlaştırdığı, üye verdiği Darbeleri Araştırma Komisyonu’yla.\n

Bir yandan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 28 Şubat soruşturmasını yürütür, insanları sorguya çeker, tutuklar, hapse atarken... Bir yandan Meclis’teki Darbeler Komisyonu 28 Şubat’la ilgili-ilgisiz kişileri sorguluyor.\n

Komisyon adeta savcı: “İstediği soruları soruyor, cevapları istediği yöne çekiyor!”\n

Böylece anayasanın 138. maddesinde yazılı “Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisi görüşme yapamaz veya beyanda bulunamaz” hükmüne aykırı davranmış oluyor.\n

Herhangi bir yasa veya bir maddeyi anayasaya aykırı diyerek kıyameti koparan, Anayasa Mahkemesi’ne başvuran, ne ki darbelerde rolü ve katkısı olduğu iddialarının etkisiyle ana muhalefet de anayasaya aykırı görev üstlenen Darbeleri Araştırma Komisyonu’na karşı çıkmadı, çıkamıyor.\n

27 Mayıs öncesi Adnan Menderes’in Meclis’teki çoğunluğuna dayanarak TBMM’de kurduğu ve yargı görevini de verdiği komisyonla, bugün yargıya koşut soruşturma yapan komisyon arasında fark yok!\n

Ya da dünle bugün arasında tek fark şu olabilir:\n

27 Mayıs’tan önce yargılama görevi de üstlenen komisyona muhalefetin rızası ve üyesi de yoktu; RTE’nin öngördüğü komisyona darbeleri korumak ve katılmakla suçlanmak korkusuyla muhalefet razı oldu, üye de verdi.\n

***\n

Dün gazeteler Darbe Komisyonu’nun patronları dinlediği ve sorguladığı haberlerini sayfalarına taşıdı.\n

Tabii Aydın Doğan’ın gazetesi Hürriyet; patronun 28 Şubat’ta ne askerden direktif ne de devlet bankalarından kredi almadığını uzun uzadıya yansıttı.\n

Diğer gazete patronları da 28 Şubat’tan maddi olanak sağlamadıklarını, baskı görmediklerini söyledi.\n

Patronların özetlediğimiz açıklamalarına bakılırsa; gazete çalışanları, patronlara rağmen askerle temas kurmuş, 28 Şubat’a nasıl geldiğimizi belgeleyen o günleri yansıtan manşetlerle haberleri yayımlamışlar!\n

Örneğin bugün rahatsızlık yaratan kimi manşetleri patron (Aydın Doğan) ancak ertesi sabah gazetede görmüş, bugün hatadır, diyor.\n

Yutan olursa doğrudur.\n

Oysa, ayrı bir dili ve havası olan medya dünyasında patronlar doğrudan emirlerini duyurmazlar çalışanlara.\n

Yakınlarındaki yöneticilere, örneğin bir yemekte, iktidardan biriyle yapılan söyleşilerden edindiği izlenimleri hikâye ederken iktidarın haz etmediği şu veya bu konuya yer verilmemesini dolaylı biçimde duyuruverirler.\n

***\n

Darbeler Komisyonu mademki 28 Şubat medyasının içyüzünü ortaya çıkarmak istiyor.\n

Öyleyse, patronların gazete yayınları üzerindeki etkilerini anlatacak yazar, çizer yöneticiler neden komisyona davet edilmiyor; önceki gün 28 Şubat’taki manşetlerin, haberlerin sorumluluğunu çalışanların üzerine yıkan patronların içyüzünü sorgulama olanağına neden kapı aralanmıyor?\n

Açıkladıklarına göre, o dönem süresince patronlar, askerle ne yüz yüze gelmişler, ne el sıkışmışlar, ne de söyleşmişler ama gazete çalışanları askerden aldıkları direktifle 28 Şubat’ı tezgâhlamış!\n

Özetleyelim gelinen noktayı:\n

Haksız yere suçlandıklarını öne süren patron 28 Şubat mağduru…\n

…çalışanlar 28 Şubat maznunu!