Bir zamanlar resmi tarih tarihsel gerçekleri saptırıyor diyorlardı.

Recep’in yarattığı medya dünyasında öyle cevherler doğdu ki; Cumhuriyeti kuranlar güneş doğudan doğar batıdan batar dediler mi; her\nbiri ya gazetede, ya yalakalık ödülü olarak kapılandığı bir TV’de aksini kanıtlamak için yırtınıyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti’ne, kurucularına düşmanlığın ürünlerini şimdi tarihsel olayları çarpıtarak yalan yanlış bilgilerle donattıkları yazı ve konuşmalarla başbakanlarını, bakanlarını, parti yönetici ve hatta milletvekillerini fersah fersah aşıyorlar.
Yazıya bu girişe gerek yoktu aslında.
Sağduyu sahibi, geçmişi biraz olsun anımsayan ya da geçmişin gerçeklerini yazan ya da anlatanları izleyenler...
... 2013’ün 27 Mayıs Pazartesi günü, TV kanallarından çamur aktığına tanık oldular elbette.
27 Mayıs 1960 müdahalesine kim olanak sağladı? Ülkeye demokrasi getireceğiz diye iktidara gelen, sonraki yıllarda başarısızlıklarıyla giderek halktan kopan; yazın, düşünce ve konuşma özgürlüğünü -günümüzde olduğu gibi- demokrasi adına katleden Menderes!
Olan bitenden Menderes’in hiç mi sorumluluğu yok?
Menderes’i “demokrasi yıldızı” yapan RTE ve bu kafaya koşut tarihsel gerçekleri tahrif eden yazan çizenler, bugün sütten çıkmış ak kaşık gibi hasıraltı ediliyor.
Askeri müdahaleyi hazırlayan haklı gerekçelerinden bugün ne söz ediliyor ne de yazılara konuşmalara konu oluyor.

TV’lerde izlenen 27 Mayıs programlarından bir iki örnek, geçmiş olayların bugün nasıl saptırıldığını kanıtlayabilir.
Adam eski bir DP milletvekili. Anlattığı masala göre, tarihsel abide, ana muhalefet lideri İsmet İnönü; 27 Mayıs’tan önce Albay Alparslan Türkeş’i çağırmış. Topla arkadaşlarını DP iktidarını devir demiş.
Emir paşadan. Türkeş de toplamış genç subayları, 27 Mayıs’ta yönetime el koyuvermişler.
Baştan aşağı kuyruklu yalan!
Bir başka TV programında iki büyük yalana geniş yer verildi.
İzmir’den sonra Eskişehir’e gelen Menderes halka konuşurken nedense mikrofon tutukluk yapmış; oysa tam bu sırada Başbakan; TBMM’de DP Meclis Grubu’ndan oluşturulan, yargı kararları vermeye de yetkili kıldığı komisyonun görevinin sona erdiğini ve en kısa zamanda seçimlere gideceğini söylemekte imiş!..
Ah büyük talihsizlik!
Menderes’in duyulmayan açıklaması ülkeye bir darbeye mal olmuş!..
Zira müdahaleye karar veren genç subaylar, Menderes’in Eskişehir’de yapacağı konuşmayı beklemişler ve Menderes komisyon kararını ve en kısa zamanda seçime gidileceğini açıklasaymış, yönetime müdahale etmeyeceklermiş!..
Anlatımlardaki tek doğru, Menderes seçime gideceğini açıklaydı eğer, müdahalenin gerçekleşmeyeceği idi.
O günlerde bu olasılığı Milli Birlik Komitesi üyeleri, örneğin Orhan Erkanlı doğruladı... Ne yazık ki 1957’de türlü baskıyla, sandıklar kapanmadan devlet radyolarından seçim sonuçlarını ilan ederek sandığa henüz gitmeyenleri etkileyerek...
….zar zor kazandığı seçimleri “Allah bir daha bana böyle bir gün yaşatmasın” diyerek korkuyla yorumlayan Menderes; 27 Mayıs’tan önce seçime gidileceğini açıklayamadı.

Bir başka palavra, 27 Mayıs sabahı özel kalem müdürünün uyandırdığı Menderes bir koşu vilayete gitmiş; vali ezilip büzülerek “Sizi uçağa bindirip Ankara’ya göndermemiz istendi” demiş, ama Menderes, müdahalenin başında kim oluğunu sormuş. İlk seçimde milletvekili yapacağı emekli orgeneral Cemal Gürsel yanıtını alınca, “Kötülük gelmez” demiş, rahatlamış ve Kütahya’ya doğru yola çıkmışmış!
Oysa Menderes’i yolda çevirip derdest ederek Ankara’ya uçakla postalayan, sonraları Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na gelen o sırada Albay Muhsin Batur!

Tarih böyle yalanlarla süslenerek anlatılıyor bugün. Ama yarın?
Menderes’i aratmayan baskı, korku, yalan, iftira, olayları saptırma rejiminin büyük ustası RTE’yi de “demokrasi yıldızı” diye anacaklara, yazacaklara bugünden yuh olsun!