Barış mı Demokrasi mi?

08 Mayıs 2013 Çarşamba

Son günlerde medyada tartışılan konu bu! Barış mı yoksa demokrasi mi öncelikli olmalı?

\n

Eli kalem tutan, ağızları iyi laf yapan bu insanlar, nasıl oluyor da demokrasinin evrensel koşullarının var olmadığı bir ortamda barışın demokrasiden, demokrasinin de barıştan soyutlanarak birine öncelik tanınabileceğini düşünüyorlar? Aklım ermiyor.
Çünkü burada söz konusu olan ateşkes değil, kalıcı olması öngörülen bir barıştır. Yoksa taraflardan birinin veya her ikisinin de demokratik rejime sahip olmadığı ülkeler arası çatışmalar ateşkes kararıyla sonlandırılabilir. İran-Irak, Güney Kore-Kuzey Kore örneklerinde olduğu gibi, bu ateşkes süreçleri, içinde her zaman bir savaş potansiyelini barındırır.
Türkiye’deki barış ise devlet ile devlete karşı ayaklanmış yerli bir silahlı bir güç arasında sağlanacaktır. Bu güç (PKK) devlet ile yapılan görüşmeler sonrası bugün itibarıyla eylemcilerini silahlarıyla birlikte sınır dışına çekmeye başlayacağını açıklamıştır. Birkaç aydır çatışma bölgesinden silah sesi duyulmamıştır. Bu, olumlu bir adımdır. Fakat bundan
“barışın geldiği” anlamı çıkartılmamalıdır. Süreç henüz ateşkes aşamasındadır. Yarın ne olacağı belli değildir.
Top şimdi devlettedir, devleti yöneten siyasal iktidardadır. Yarının ne getireceğini baştaki iktidar belirleyecektir. Yeni bir anayasa için TBMM’de AKP, CHP, MHP ve BDP’nin katılımları ile kurulan ve uzunca bir süredir partilerin önerileri üzerinde tartışan Anayasa Komisyonu’nun çalışmaları, ateşkesi barışa götürecek sürece çok önemli katkılar sağlayabilirdi. Ne var ki AKP bu komisyona dayattığı
“başkanlık sistemi” önerisiyle çalışmaları tıkamıştır.
Bu davranışı AKP’nin kalıcı bir barışın olmazsa olmazı olan özgürlükçü demokratik bir düzen düşüncesini içselleştiremediğini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan Kürtlerin kendilerini tam anlamıyla eşit yurttaş olarak hissetmelerini sağlayacak ve üzerinde geniş bir uzlaşma sağlanacak birçok anayasal adıma gerek vardır. İki gün önce yayımlanan
“Barış ve Özgürlükçü Demokrasi” bildirisinde dile getirildiği gibi “Farklılıkları koruyan; çoğulculuk, özgürlükçülük ve eşitlik ilkelerine dayanan; etnisite temelli olmayan bir yurttaşlık tanımı ile eşit yurttaşlık anlayışını güçlendiren; Türkiye’de yaşayan her yurttaşın kendi dil ve kültürünü korumasını, geliştirmesini ve gelecek kuşaklara aktarmasını sağlayacak; yurttaşların demokratik süreçlere katılımını artıracak şekilde yerel iktidarları ve karar alma süreçlerini güçlendirecek değişikliklerin yapılması ve geçmişte Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerini tüm çıplaklığı ile ortaya koyacak bir geçmişle yüzleşme mekanizmasının kurulması gibi adımların atılması, sadece Kürt sorununun değil, Türkiye’nin genel demokrasi sorununun çözümü için de hayati önemdedir”.
Barıştan ve demokrasiden yana olan tüm aktörler demokratik ilkeler temelinde bir anayasal uzlaşı sağlanması için çalışmalıdır. Çünkü silahlı ayaklanmanın temeli olan
“Kürt sorunu” çözülmeden barış bir özlem olarak kursaklarda kalmaya mahkûmdur.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları