Kendi Yalanına İnanmak
Deniz Kavukçuoğlu
Son Köşe Yazıları

Kendi Yalanına İnanmak

15.02.2014 02:22
Güncellenme:
Takip Et:

Dürüst olalım, hangimiz günlük hayatımızda bir biçimde beyaz yalanlara başvurmamışızdır ki? İşimize, eve ya da bir randevuya geç kaldığımızda aklımıza ilk gelen “trafik” yalanı gibi… İnanılmasa da söyleyenin yüzüne vurulmayan, çoğu zaman anlayışla karşılanan yalanlardır bunlar.
Bir de insanı acıtan, yaralayan, yalan söylenenin kendisini kandırılmış hissettiği yalanlar vardır. Bu tür yalanlar, yalan söyleyen kişiye yönelik duygu ve düşüncelerde olumsuz değişikliklere yol açar, çevresinin o kişiye karşı olan güveninde bir azalmaya hatta duyulan güvenin tümüyle yitmesine neden olur.
Yalan söyleme davranışının sürekli bir hal alması durumunda yalan söyleme hastalığı olarak bilinen “mitomani”den bahsedilebilir. Bu hastalığa yakalanmış kişiler çevrelerindeki insanlara sonunun nereye varacağını düşünmeksizin sürekli yalan söylerler
Mitomaninin nedenlerine bakıldığında çocukluk döneminde ebeveynlerinin yalanlarına şahit olmuşluk, dürüst davranıldığında dürüst davranan çocuğun annesi ve babası tarafından katı bir şekilde cezalandırılması, ilgi ve onaylanma ihtiyacı, aşağılık kompleksi gibi nedenler görülür. Narsisist kişilik bozukluğu, histerik kişilik, çocukluk döneminde istismara uğramak bu hastalığa zemin oluşturan etkenler arasındadır.
Mitomani hastalığının en vahim yanı ise yakalananın söylediği yalanlara kendisinin de inanmasıdır.
Kısacası mitomaniye yakalanmış hasta bir an önce tedavi altına alınmalıdır.

***

Gezi olayları sürecinde 1 Haziran 2013 günü Kabataş’ta “tartaklanan”, “darp edilen”, “üzerine işenen” bebek arabalı, başörtülü kadının içler acısı öyküsünü biliyorsunuz. Kadının kendisi anlatmıştı: “Ne olduğunu anlayamadığım bir anda üzerleri çıplak, elleri deri eldivenli, başlarında tuhaf bantlı 70-100 kadar adamın ortasında kaldım. Bebek arabam elimden gitti. Bir kadın, ‘Ne geldiyse bu ülkenin başına bunların başörtüsü üzerinden geldi, vurun şuna’ deyince, bir adam arkamdan tekme tokat vurmaya başladı. Bir taraftan ‘Bu ülkenin gerçek sahibi biziz anladınız mı ulan’ diye bağırıyorlar, bir taraftan tekmeliyorlardı. ‘Kutsal başörtüymüş, görün bakalım kutsalı size neler yapacağız’ diyerek aklınızın bile almayacağı şekilde küfrettiler, vurdular, vurdular. Kendimi kaybettim. Kendime geldiğimde üzerim idrar kokuyordu. Kalktım bebeğimi bulmaya çalıştım.”
Başbakan kadına inanmış, iç yakıcı bir sesle ekranlarda, “Benim başörtülü kızlarıma, başörtülü bacılarıma saldırdılar” diye haykırdıkça, “şöyle bir ağlayıp boşalma” isteğiyle yanıp tutuşan yandaşlar salya-sümük, hüngür-şakır ortaya dökülmüşlerdi.

***

Aradan geçen aylar içinde yapılan onca araştırma, soruşturma ve sorgulamaya karşın AKP’li Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun 25 yaşındaki gelini Z.D’nin sokak ortasında başına gelen bu “feci ve elim” olayın ne izine, ne bir tanığına, ne de bir görüntüsüne rastlanabilmişti.
Olay nihayet iki gün önce Kanal D TV tarafından açıklığa kavuşturuldu. Kanal tarafından yayımlanan görüntülerde gelin hanım Kabataş’ta durakta birisini beklerken görülüyor. Polis raporuna göre, “Develioğlu saat 19.42’de güvenlik kamerasının görüş açısına giriyor. Elinde bebek arabası, arabada da bebeği var. Genç kadın Kabataş tramvay durağının karşısındaki kaldırıma geçiyor ve eşini bekliyor. Saat 19.43’te, yanından 8-10 kişilik bir grup geçiyor. Çevrede de olağandışı hiçbir hareketlilik gözlenmiyor. Saat 19.48’de 10-15 kişilik başka bir grup geliyor ve Develioğlu’nun yanında 30 saniye kadar duraklıyor. Polise göre burada söz dalaşından dolayı bir hareketlilik oluyor. Grup 19.50’de oradan uzaklaşıyor. Çevrede yine bir olağanüstülük gözlenmiyor. Kabataş iskelesinin güvenlik görevlileri de normal işlerine devam ediyor. Yaklaşık 10 dakika bekleyen D.’nin saat 19.58’de eşi geliyor ve bir dakika sonra ikisi birlikte yolun karşısına geçiyorlar ve kameranın görüş açısından çıkıyorlar.”

***

Büyük olasılıkla genç kadın mitomaninin pençesine düşmüş bir hastadır. Ona öfkelenmek de, kızmak da yersizdir. Yapacağımız tek şey yakınlarını, hastanın derhal tedavi altına alınması konusunda uyarmaktır. Psikiyatrlar ve psikologlar, hastanın yalanları arasında yer alan “üstleri çıplak, başları siyah bandanalı erkekler” ve fetişist bir parafili olan “üzerine işeme” (ürofili) fiillerinin kurgudaki yeri üzerine hiç kuşkusuz bir görüş oluşturacaklardır.
Başbakan ise birçok olayda olduğu gibi bu olayda da topa zamansız girmiş, ofsaytta kalmıştır.  

Yazarın Son Yazıları

Veda (28.09.2018)

Veda

Devamını Oku
28.09.2018
Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (2)

Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (2)

Devamını Oku
13.07.2018
Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (1)

Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (1)

Devamını Oku
11.07.2018
Ağlamak

Ağlamak

Devamını Oku
04.07.2018
Mutlu sona doğru

Mutlu sona doğru

Devamını Oku
22.06.2018
Yorgunluk

Yorgunluk

Devamını Oku
20.06.2018
Tatarböreğini sever misiniz?

Tatarböreğini sever misiniz?

Devamını Oku
15.06.2018
Dertleşme (13.06.2018)

Dertleşme

Devamını Oku
13.06.2018
Elinizi tutan mı vardı?

Elinizi tutan mı vardı?

Devamını Oku
09.05.2018
Abdullah Gül: Nereden nereye?

Abdullah Gül: Nereden nereye?

Devamını Oku
27.04.2018
Baskın

Baskın

Devamını Oku
20.04.2018
İzmir bir başka…

İzmir bir başka…

Devamını Oku
18.04.2018
Cumhurbaşkanı’nın sözleri

Cumhurbaşkanı’nın sözleri

Devamını Oku
11.04.2018
SAPTAMALAR 2

SAPTAMALAR 2

Devamını Oku
06.04.2018
Saptamalar

Saptamalar

Devamını Oku
04.04.2018
Hayatın içinden: Türkiye - ABD ilişkileri (10)

Hayatın içinden: Türkiye - ABD ilişkileri (10)

Devamını Oku
21.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (9)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (9)

Devamını Oku
16.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (8)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (8)

Devamını Oku
14.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (7)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (7)

Devamını Oku
09.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (6)

Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (6)

Devamını Oku
07.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (5)

Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (5)

Devamını Oku
02.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (4)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (4)

Devamını Oku
28.02.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (3)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (3)

Devamını Oku
23.02.2018
Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (2)

Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (2)

Devamını Oku
21.02.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (1)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (1)

Devamını Oku
16.02.2018
Hayalet gemiler

Hayalet gemiler

Devamını Oku
09.02.2018
Gecede İstanbul

Gecede İstanbul Deniz Kavukçuoğlu yazdı...

Devamını Oku
07.02.2018
Gerçeklerimiz

Gerçeklerimiz

Devamını Oku
02.02.2018
Ne yazacağını bilememek

Ne yazacağını bilememek

Devamını Oku
31.01.2018
Akıntıya karşı durmak

Akıntıya karşı durmak

Devamını Oku
24.01.2018
Dünden bugüne (19.01.2018)

Dünden bugüne

Devamını Oku
19.01.2018
Şiddet ve eğitim

Şiddet ve eğitim

Devamını Oku
05.01.2018
Bunlara mecbur muyuz?

Bunlara mecbur muyuz?

Devamını Oku
03.01.2018
Hayatın içinden

Hayatın içinden

Devamını Oku
29.12.2017
‘Bir telefonu bile yok!’

‘Bir telefonu bile yok!’

Devamını Oku
22.12.2017
Umut (20.12.2017)

Umut

Devamını Oku
20.12.2017
Diren Gökçeada!

Diren Gökçeada!

Devamını Oku
08.12.2017
Çürüyen çöp, çürüyen insan

Çürüyen çöp, çürüyen insan

Devamını Oku
01.12.2017
Polisiye filmi izler gibi

Polisiye filmi izler gibi

Devamını Oku
29.11.2017
Singapur’dan Türkiye’ye

Singapur’dan Türkiye’ye

Devamını Oku
17.11.2017