Deniz Ülkütekin
Deniz Ülkütekin deniz.ulkutekin@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Eğitim ve etkileşim

31 Mayıs 2024 Cuma

Örgün eğitim, ulus devletlerin biçimlenmesinde, yurttaşlık kavramının ortaya çıkmasında yaşamsal öneme sahip bir olguydu.

Bugün çocuğunu okula göndermeyen ebeveynlerin sayısı dünya genelinde bile geçmişe göre bir hayli az. Üstelik bu davranış geri kalmışlıkla, cehalet ile özdeşleştirilen bir durum. 

Oysa şimdilerde “Ortaçağ karanlığı” olarak adlandırılan dönemde bir çocuğu ailesinden alıp zamanının tamamını veya büyük bölümünü bir eğitim kurumunda harcamasını (!) beklemek başlı başına bir isyan nedeniydi.

Elbette bunun başlıca nedeni insanların bugünkü kadar uzun yaşamıyor olmasıydı. “Çocuk” aslında Rönesans ve Aydınlanma arasında biçimini almış bir kavramdı ve henüz “serf” tabakasına ulaşmamıştı. 

Bu yüzden küçük kadın ve adamların (!) zamanını tarlada veya evin geçimiyle ilgili herhangi bir işte geçirmesi gerekliydi. 

Yani örgün eğitim sınıfsal olarak yukarıdan aşağıya oluşan hiyerarşisiyle toplumun alt tabakasındaki kitleler tarafından bir çeşit esaret olarak görülüyordu.

Tüm bunları anlatmamın nedeni Cumhuriyet, demokrasi ve okullaşma kavramlarının yakın bir ilişki içinde olması. 

Çünkü örgün eğitim çağlar boyunca toplumun fertlerinin yani yurttaşların hem gerçek hem de metaforik anlamıyla aynı dilden konuşmasını sağladı. 

Bu da kralların, imparatorların, padişahların ve sultanların ardında bıraktığı güç boşluğunu toplumun ortak dilinin oluşturduğu “sağduyu”nun doldurması demekti.

20'nci yüzyılın sonu ve 21. yüzyılın başı ülkemiz ve dünyada toplumun sağduyusuyla oluşan kamusal alan algısının yerini cemaatleşmenin aldığı bir döneme tanıklık etti. Tabii cemaatleşmeyi yalnızca dini anlamda algılamamak lazım.

Hani siyasi jargonda sık sık kullanılan “sizin mahalle, bizim mahalle” ayrımı toplumun farklı sosyal, siyasal ve ekonomik uçlarının ayrışmasına iyi bir örnek. 

Ancak o dönemde bile bugün olmayan bir ortak alan bütünlüğü kısmen de olsa vardı. Artık kitleler sanal ve gerçek dünya arasında da bölünmüş durumda. Bu bölünmenin iki ayağı var.

Birincisi bireylerin kendi biliş ölçütleri içinde sanal dünyaya ait iletişim araçlarını kullanarak kendilerine oluşturdukları alt kimlikler. Bu kimliklerin etkisi kişinin sanal dünyada geçirdiği zamanın yoğunluğuna göre değişiklik gösteriyor.

İkincisi ise kuşaklar arasında yaşanan sanal dünya ve gerçek arasındaki algı seviyesiyle ilgili uçurum.

Bugünün gençleri için örgün eğitim kadar hatta belki de daha fazla biçimde sosyal medya bir bilgi ve referans kaynağı. 

Doğrudan eğitim üzerinden konuşursak YouTube başta olmak üzere farklı mecralarda yer alan tarih, felsefe, sosyoloji, matematik, bilim odaklı kanallar ve içerikler gençler için belki örgün eğitimde öğrendiklerinden çok daha kolay izlenebilir içerikler sunuyorlar.

Bu belki şimdilerde örgün eğitime yerleştirilmeye çalışılan dijital yenilikler ve öğretmenlere aktarılan yeni öğretim teknikleriyle aşılmaya çalışılıyor ancak bana kalırsa öğrenciler için YouTube’taki bir yayıncının sunduğu içerik aynı konuyu anlatan öğretmene göre çok daha çekici.

Bu durumun sorumlusu öğretmenler değil hatta her anlamda büyük eksikleri olsa da tüm dünyadaki eğitim düzenlerindeki aksaklıklar da değil. Belki de sadece değişen zamanla birlikte gelişen olanaklar o kadar.

Ancak yine de bir farkı söylemeden geçemeyeceğim. Eğitimle ilgili söz konusu içeriklerde izleyenlerin en sevdiği şey fikirlerini ifade edebilmek ve altın bir kelime: Etkileşim.

Belki öğretmenlere de bir yayıncı gibi içerik üretip etkileşimli ders anlatmayı alışkanlık edindirmenin zamanı gelmiştir. Siz ne dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Düş adacıkları 30 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları