Dikmen Gürün

İki tiyatro mekânı üstüne düşünceler

22 Ekim 2019 Salı

Bir şehrin tiyatro tarihini, kültürel altyapısını o şehrin tiyatro binaları üzerinden de okumak gerektiğini Muhsin Ertuğrul’dan Refik Ahmet Sevengil’e, Said N. Duhani’den Burhan Arpad’a, Ahmet Hamdi Tanpınar’a ve hocalarım Sevda Şener, Metin And, Özdemir Nutku’ya pek çok kalem dile getirmiştir. Bu bağlamda, İstanbul’un özellikle 2000’lerle birlikte yüzleşmek zorunda kaldığı hoyratlıkları düşünmeden edemiyorum. Plansız yapılaşmanın kök saldığı, yatay ve dikey hantallaşmanın doğayı esir aldığı, demografik yapının tamamen değiştiği bir şehir artık İstanbul.

Ses-1885
Bir zamanlar şehrin sanat merkezi olan İstiklal Caddesi de nasibini aldı bu hızlı değişimden. Beyoğlu hallaç pamuğu gibi atıldı. Tek tük kaldı tiyatro binaları da. Artık, Salah Birsel’in “İstiklal Caddesi dediğin/ Antep kilimine benzer/Beyazlar, yeşiller, karalar/ Fırıldaktır da fırıldaktır” dizeleri değil, Abidin Dino’nun “Dönerkebap dönmez olsun” dizesini çağrıştırıyor Beyoğlu... Yine de, bu kaosun ortasında güzel şeyler de olmuyor değil. Örneğin; Öznur Oğraş Çolak’ın, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile yaptığı 13 Ağustos tarihli söyleşisinde Muammer Karaca Tiyatrosu’nun restore edileceğini öğreniyoruz. Umalım ki kebap, döner, nargile muhabbetinden yine kültür sanat caddesi olmaya doğru bir pencere aralansın…
Geçen hafta, İKSV’nin Ses Tiyatrosu’nda düzenlediği 23. İstanbul Tiyatro Festivali Onur Ödülleri Metin Deniz ve Ferhan Şensoy’a verildi. Bu tören için Ses Tiyatrosu’nun seçilmiş olmasının bir nedeni de, kuşkusuz, bu tarihi tiyatroyu yaşatmak için Ferhan Şensoy’un yıllardır verdiği mücadeleye duyulan saygıydı. Ses-1885’in tarihçesine girmiyorum, ama bu kıymetli tiyatronun 1989’dan itibaren Ferhan Şensoy tarafından işletildiğini ve de sanatçının hiç pes etmeden Ses Tiyatrosu’nu ayakta tutmaya çalıştığının altını çizmek istiyorum... Onca başarılı oyunlar arasında tam 32 yıldır İstanbul’da ve Anadolu turnelerinde oynadığı “Ferhangi Şeyler”e değinmek istiyorum. Güncelliğini asla yitirmeyen bu oyun ve Ses’in bugün de soluk alıp vermesi arasındaki bağlar hayli güçlü. Önümüzdeki yıl kuruluşunun 40. yılını kutlayacak olan Ortaoyuncular’a Ses-1885’te uzun ömürler diliyorum. Ve, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin, Kültür Bakanlığı’nın Ses- 1885’e desteğinin kaçınılmazlığını vurgulamak istiyorum.

Kenter Tiyatrosu
Şimdi de yüzümü Kenter Tiyatrosu’na dönüyorum. Elimde Kent Oyuncuları aylık tiyatro dergisi. Yıl 1968. Yıldız Kenter bu tiyatro binasını neden inşa ettiklerini şöyle açıklıyor: “Seyircimiz, oyuncumuz, işçimiz için dün olandan iyisine kavuşmak için. Türkiye’de herkesin kendi alanında, kendine düşenden fazlasını yapmaya çalışması gerektiğine inandığımız için.”
Yıldız Kenter’in, Müşfik Kenter’le birlikte Ankara’dan İstanbul’a gelerek Karaca Tiyatro’da oynamaya başladıkları günden itibaren, hayalini kurduğu tiyatro binasına sahip olmak için verdiği uğraş bir azmin ifadesidir. Uzun ve zorlu bir süreçtir bu*. Müşfik Kenter, Şükran Güngör, Kamran Yüce’nin de destekleriyle tamamlanır bina. Bir özel tiyatro tarafından inşa edilen ilk tiyatro binasıdır Kenter Tiyatrosu. Nice oyunlar gelip geçer bu sahneden. Nice sanatçılar yetişir bu tiyatroda ve alkışlar hiç dinmez. Peki sonra? Yıldız Kenter’in 91. yaşına girdiği şu günlerde durum nedir? Kenter Tiyatrosu’nun ışıkları tamamen kararmak üzere. Bugün Kenter Tiyatrosu gerektiği gibi yönetiliyor mu? Bu soruyu sormak bana düşmez ama gördüğüm ve izlediğim: ışıkların giderek zayıfladığı…
Yıllar önce devletten tek kuruş destek almadan büyük bir özveriyle inşa edilmiş olan bu mekânın soluklanması, Yıldız ve Müşfik Kenter adlarının yaşatılması için devletin bu konuya fazla geç kalmadan eğilmesi gerektiğini düşünüyorum. Fazlasıyla hak ediyor Kenter’ler bu ilgiyi.

* Dikmen Gürün, Tiyatro Benim Hayatım (Yıldız Kenter’in Hayat Hikâyesi) YKY Yapı Kredi yayınları 2015  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları