Anlatılanlara bakılırsa baş başa, yüz yüze, göze göz, dişe diş hesaplaşmışlardı. 

11.’nin danışmanı kitap yazıp 12. ile husumeti açık etmişti.

12. o kitaptan yakınınca, 11. de 12.’nin yakın çevresinin hakaret dosyasını açmıştı. 

“Kitap sonrası” ikinci buluşmayı camianın ağır abilerinin kurduğu İstanbul Dostluk Derneği örgütlemişti.

Belki de bir barış yemeği hayal edilmişti. Öyle olmadı.

Hanımefendi yoktu

Bir defa 11., iftara yalnız geldi. Kamuoyunun da bildiği gibi, “Hanımefendi” tepkiliydi. Eşinden farklı olarak o, hiçbir şey yokmuş gibi sofradakilere gülümseyemezdi. Gelmedi.

Başbakan yurtdışındaydı, ama manen orada gibiydi. Sık sık kulakları çınlatıldı. Kendisi, bir zamanlar 11.’nin gözdesiydi. Siyasetin kapılarından onunla girmişti. Ama sonra köprülerin altından çok sular akmış, yollar ayrılmıştı. “Pensilvanya’ya benden izinsiz gittin/gitmedin” tartışmasıyla da ipler hepten kopmuştu.

Gözden geçirin

11. kürsüye çıktığında dış politikayı eleştirdi.

“Ortadoğu politikası gözden geçirilmeli. Tekrar Türkiye’nin ilham olacağı bir duruma gelmeliyiz” diyerek adeta kendi dönemini hatırlattı. Sapmaya dikkat çekti.

12. altında kalır mı? Hemen peşinden çıkıp “Türkiye’nin aktif dış politikayla öne çıktığını” anlattı. Saf değiştiren başbakanına sahip çıktı.

Sonra da hızını alamayıp üslubu sertleştirdi:

“Aramızdan hırsına yenik düşenler, egolarının kurbanı olanlar çıktı”.

İftar sofrası hafif sallandı. Herkes 12.’nin özeleştiri yaptığını sandı; kimileri, “Hayır 11.’den bahsediyor” diye mırıldandı.

Fincanın hatırı

Tam o sırada ikili birlikte kürsüye çağrıldı.

12., 11.’ye fincan takımı hediye edecekti.

Herkes, nasıl yüz yüze bakacaklar diye merak ediyordu..

Ancak aynı hediyeyi iki ucundan tutarken bile göz göze gelmemeye özen gösterdiler.

Zaten 11.’nin eleştirileri, dünkü Sabah’ta, Star’da, Yeni Şafak’ta tek satır yer bulmadı.

Bir “dostluk iftarı” böyle sonlandı.

Nepalli falcının Erdoğan kehanetleri ve ‘ihanet’

Birendra Kapar Nepal’in en ünlü astrologlarından biri. Yıldızlara bakarak gelecek tahminleri yapıyor. Sadece ülkesinde değil, Hindistan’da da TV’lere çıkacak kadar tanınıyor.

Birendra Kapar, geçen yılın ocak ayında 29 Ekim 1923’te, saat 20.30’da doğan Erdoğan’ın da falına baktı. Bu fal, 1.5 yıl önce Habertürk gazetesinde de yayımlandı.

Falcı, Erdoğan için şunları söylemişti taa 26 Ocak 2014’te:

“Güçlü bir pozisyon sahibi olacak... Ancak hayattaki tüm başarıları için bedel ödeyecek... İhanet görecek ve imajı sarsılacak.”

Fal aynen çıktı ve Erdoğan dün “İhanet edenler oldu” deyince, Milliyet’e manşet oldu.

Nepalli falcının söyledikleri çıkınca, akla hemen “Peki, falda başka neler vardı” sorusu geliyor.

Onu da yazalım. Falcı aynen şöyle demiş:

“Hayatının başından beri mücadele halinde. Polisle, mahkemeyle ve ihanetle boğuşuyor... Suçlanacak.”

Kılıçdaroğlu’nun kızının karıştırılan fotoğrafı

Yandaş medya, AKP’lilerin malını mülkünü yazmayı sevmiyor.

Karadenizlilerin, AMK’cı Mehmet Cengiz’in madenine isyanını bile yazmadılar.

Ama Kılıçdaroğlu’nun kızının, tek oda rezidans dairesi aldığı ortaya çıkınca Sabah gazetesi bunu birkaç gün yazıp durdu.

Ama Sabah, Kılıçdaroğlu’nun kızının fotoğrafını iki gün peşpeşe yanlış kullandı, dün de özür diledi bu hata için.

Kılıçdaroğlu’nun kızını hiç kimse tanımıyor, o yüzden karıştırmışlar.

Anlaşılıyor ki, Bilal ve Sümeyye Erdoğan gibi “Sıfırlama” tapeleriniz yoksa, sizi de kimse tanımıyor.

Hoca ‘Derin Gırtlak’ı kastediyor

Ali Rıza Demircan, TRT’de “İleri derecede oral seks” dedi ve Pelin Çift’i utandırdı ya.

Herkes sorup doruyor, “Nedir bu ileri derecede oral seks?” diye Galiba hoca, “Deep Throat”ı kastediyor.

Bu, Türkçe anlamı “Derin Gırtlak” olan çok ünlü bir porno filmin adı. 1972’de çevrilen bu film tüm zamanların en etkileyici ve sansasyonel porno filmi sayılıyor.

Başrol oyuncusu Linda Lovelace, “Beni oynamaya kocam zorladı” dedi, porno karşıt kampanyalara katıldı ve 2002 yılında da öldü.

Filmin ilk çıktığı yıllar da Ali Rıza hocanın gençlik yıllarına rastlıyor.